Outdoor Türkiye:
Türkiye’nin Outdoor Sayfası olarak sürdürülebilir doğanın outdoor faaliyetleri için vazgeçilmez olduğunu düşünüyoruz. Ekoloji serimizle başlayan doğa ve doğa koruma yazılarımız devam ediyor. Dünya ve doğa sadece bizim yaşadığımız gün/çağlardan ibaret ve sonsuz değildir.
Tek tek bireyler olarak bir gün verili saatimizi doldurup bu dünyayı terk edeceğiz ve dünya çocuklarımıza kalacak. Tek olarak insan günlük (belli dönem içerisinde) yaşayacak olsa da insanlık günler ve çağlar boyu devam edecektir. İşte aşağıda anlattığımız efemera efsanesi de doğayı korumanın önemini metaforik olarak da olsa çok güzel anlatmaktadır. Bizim ömrümüz (görece) kısa olsa da insanlık yaşamaya devam edeceği için doğayı ve dünyamızı korumalıyız.
24 Saat mi Daha Uzun, 80 Yıl mı Daha Kısa?
Dünya, Güneş Sistemi'nde Güneş'e en yakın üçüncü gezegen olup şu an için üzerinde yaşam ve sıvı su barındırdığı bilinen tek astronomik cisimdir. Radyometrik tarihleme ve diğer kanıtlara göre 4,5 milyar yıldan fazla süre önce oluşmuştur.
İnsanoğlunun ise en az 20 bin en çok da 200 bin yıldır dünyada yaşadığı düşünülüyor. Bir insan ömrünün 1600’lü yıllara kadar ortalama 40 yıl olduğu da bilinen bir gerçek. Şimdilerde ortalama yaşam süresi 75-80 yaşlara daha yeni ulaştı.
200 bin yıldır insanoğlu dünyada ve 80 yıllık ömrü olan bireyler bu döngüyü devam ettiriyor. Mayıs böcekleri de 24 saat yaşayıp ölüyorlar.
Sizce 24 Saat mi Daha Uzun, 80 Yıl mı Daha Kısa? Bence iyi düşünün. Buyrun okuyun...
Ephemera Efsanesi:
Efemera Ne Demektir?
Efemera (İngilizce: Ephemera, Türkçe: Dağarca), gündelik yaşama ait ”ıvır zıvır” olarak nitelendirilebilecek kısa ömürlü küçük ve geçici belgeleri ifade eden bir tanımlamadır. Efemera koleksiyonu yapanlara da "efemerist" veya "efemera koleksiyoneri" denir.
Efemera Etimolojisi:
Kelime Eski Yunanca kökenlidir ve "bir günden fazla dayanmayan" anlamına gelen "ephemeron" un çoğul şeklidir. Etimolojik olarak Eski Yunanca ephēmerón (εφημερόν) "bir gün ömrü olan Mayıs sineği" anlamına gelen bir isimdir. Bundan türetilmiş ephēmerós (εφημερός) ise "günlük" anlamını taşır. ēméros (ἡμέρος) ise "gün" anlamına gelir.
Bu iki sözcüğün bileşiminden türetilerek İngilizceye giren "ephemera" ise bu dilde kısa ömürlü şeyler, kalıcı olmayan yayınları tanımlamak için kullanılmıştır. Bu materyaller, biriktirilmek amacı ile üretilmemiş kısa ömürlü ve başlangıçta fazla değer taşımayan, ancak sonradan bazı koleksiyoncular tarafından koleksiyon malzemesi hâline getirilmiş "ıvır zıvır" ürünlerin genel adıdır. Bu ürünler genellikle basılı materyalleri kapsar. Sözcük 2000 yılında Türkçede kullanılmaya başlamıştır.
Mayıs sineği
Mayıs sineği veya birgün sineği, Ephemeroptera takımına ait kısa yaşamlı böceklerin ortak adı. Gerçek sinekler ile karıştırılmamalıdır. Kız böcekleri ve Yusufçukları kapsayan eski bir grubun içerisinde yer alırlar. Sucul böceklerdir ve olgunlaşma süreleri tatlısularda bir yıl sürer.
Ephemera Efsanesi ve Modern İnsan
Çevre ve insan ilişkileri, insanın bir tür olarak ortaya çıkışıyla başlayan ve doğayı egemenlik altına alarak onu bütünüyle tehdit etme aşamasına geldiğimiz bugünlere kadar uzanan bir süreçtir. İnsan ve çevre ilişkileri, Ephemera Efsanesi olarak bilinen bir masal ile oldukça benzeşmektedir.
Çok uzun yıllar önce yaşanmış, birçok kişinin gerçek olduğuna inandığı bir efsane vardır.
Bu trajik efsaneye göre, ephemera ismindeki canlı varlıklar (mayıs böcekleri), yemyeşil ormanların derinliklerinde sefahat içinde bir yaşam sürdürürlermiş.
Ephemeralar, ormanın derinliklerin ağaçların yeşil yapraklarını tüketerek yaşarlarmış. Mutlu ve rahat bir yaşamları varmış. Ne var ki, her bir ephemera, 24 saat yaşarmış.
Zamanla ephemeralar çoğalmış, ormandaki sayıları hızla artmış ve ormandaki bütün ağaçların yeşil yaprakları tükenmeye başlamış. Orman yavaş yavaş yok olurken, ephemeralar bunu fark edememişler. Çünkü her bir ephemaranın yaşam süresi 24 saat kadarmış.
Ephemeraların sayıları hızla artarken, orman yavaş yavaş yok oluyor ve ephemeraların yaşam kaynakları da hızla tükeniyormuş. Gün gelmiş ve orman tükenmiş. Zavallı ephemaralar da açlıktan birer birer ölüp yok olmuşlar.
Ephemera efsanesi, bilinçsizce hızla üremeye ve aşırı tüketime yönelmiş bir toplumun gideceği kaçınılmaz sonu açıklamak için anlatılması gereken bir hikâyedir.
Bu efsane, insan ve çevre ilişkilerine de uyarlanabilir. Üzerine bastığımız toprağı, içtiğimiz suyu, soluduğumuz havayı, yaşam ve besin kaynaklarımızı hızla ve bilinçsiz biçimde tüketmek ve dünyanın kaynaklarını adeta yağmalamakla meşgulüz.
Bugün ortak yerküremizde aynı kaynaklardan yararlanarak ortak biçimde yaşadığımız bir tür olan insanoğlunun içinde bulunduğu durum, ephemera efsanesini andırıyor. Hızla üreyen, plansızca ve bilinçsizce doğayı tahrip eden, doğal kaynakları aşırı biçimde sömüren ve sınırsızca tüketen bir türe dönüştük.
İnsanın akıl almaz ihtirası ve açgözlülüğünden okyanusların derinlikleri, en yüksek tepelerin zirveleri, en izbe mağaraların kuytu köşeleri, yeraltı su kaynakları, el değmemiş ve balta girmemiş ormanlar, bataklıklar, buzullar, gökyüzü ve uzayın derinlikleri de nasibini almaya başladı.
Neredeyse, insanoğlunun elinin değmediği, tahrip etmediği, ekolojik dengesini bozmadığı alan kalmamak üzere. Hızlı bir tüketim çılgınlığı içinde süpermarketleri yağmalıyor, tüketim çılgınlığı içinde olmadık alanlara milyarlarca dolarlık kaynaklar harcıyoruz.
Bütün bunlar olurken, milyonlarca insanın açlıktan öldüğü, bulaşıcı hastalıklardan telef olduğu, en ilkel koşullarda sefalet içinde yaşamak durumunda kaldığı, etnik ve bölgesel savaşlarda katledildiği bir yerkürede yaşadığımızı da unutmayalım.
Sözün özü, insanoğlunun hazin sonu, ephemera efsanesini hatırlatır biçimde hızla istenmeyen bir sona doğru yaklaşıyor. Yerküreye küresel ve bölgesel barışı, demokrasiyi, hoşgörüyü, çevre bilincini, israf etmemeyi, empatiyi ve dayanışma içinde bir arada yaşama kültürünü egemen kılamazsak, ephemeralar gibi yok olup gitmekten de kurtulamayacağız. Bu süreç, doğa ile birlikte insan türünün de yok oluşunu getirecektir.
Ephemera Efsanesi, insan türünün beklediği korkunç sonu açıkça göstermektedir. Doğadaki ağaçlar, kuşlar, böcekler ve diğer canlı türleri yok edilirken, kulaklarımıza bir cümle fısıldamaktadırlar. Bu fısıltı, ‘bizimle birlikte doğanın, canlı yaşamın ve insanoğlunun da yok olmak üzere’ olduğudur. Bu fısıltıyı kulaktan kulağa aktarmalı ve çığlıklara dönüştürerek insan türünü uçuruma yuvarlanmaktan kurtarmalıyız.
Her türlü görüş, düşünce, öneri, istek ve geri dönüşleriniz bizim için değerlidir. Lütfen sadece okuduğunuz makale değil outdoor ve doğaya dair yayınlanmasını ve irdelenmesini istediğiniz her konu hakkında bize yazın. http://www.turkeyoutdoor.org