Türkiye’nin Outdoor Sayfası olarak özellikle outdoor turizminde büyük eksiklik olarak gördüğümüz illerin tek tek tanıtımı, illerde yapılabilecek outdoor aktiviteleri, outdoor ürün satan firmalar, kamp alanları, doğal güzellikler, yürüyüş rotaları gibi bütün bilgileri içeren bir yazı dizisine başladık. Bu yazı dizimizde Elazığ’ı tanıtıyoruz.

www.turkeyoutdoor.org

Elazığ

Elazığ, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Elazığ ilinin merkezi ve bölgenin en eski kentlerinden biridir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Bölümü’nde konumlanmıştır.

Elazığ, ticaret yolları üzerindeki stratejik konumuyla birlikte geçmişiyle, kültürüyle ve sağlığıyla öne çıkan bir şehirdir. M.Ö. 2 binli yıllara kadar uzanan tarihi, Aziz şehre özgü kaleler, çarşılar, camiler ve hamamlarla anlam bulur, geçmişin görkemini günümüze taşır.

Keşfe Harput ile Başlayın

Gakkoşlar diyarını keşfetmek isteyenler için Harput, şehre hâkim bir noktada yer alır. Harput’un tarihi atmosferinde gezin, çarşıları keşfedin ve yerel yemeklerin lezzetini tatma fırsatını yakalayın. Akabinde, Hazar Gölü’nde muhteşem bir gün batımı manzarasıyla huzur bulabilirsiniz.

Doğa ve Macera Severlere Çağrı

Elazığ, doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat Bölümü’nde konumlanmış, Fırat ve Dicle nehirlerinin anayurdudur. Doğal güzelliklerle çevrili bu şehirde, Hazarbaba Dağı’nda yamaç paraşütü, kayak ve doğa yürüyüşü gibi heyecan verici deneyimler yaşayabilirsiniz.

Tarihin Derinliklerine Yolculuk

Elazığ’ın tarihi, MÖ 10.000 yıllarına kadar uzanan Paleolitik dönemlere dayanmaktadır. Yazılı Hitit kaynaklarında “İşuva” olarak adlandırılan bu kadim şehir, zengin bir çok kültürlü hoşgörü ortamını ve “El-Azık” (bolluk ve bereket) kelimesinden türemiş bir adın yer aldığı bolluk dolu geçmişiyle bilinir.

Doğal Zenginliklerin Başkenti

Elazığ, Fırat Nehri’nden Peri Suyu’na uzanan akarsuları, Türkiye’nin ikinci büyük barajı olan Keban Barajı, Hazar ve Karakaya gölleri, Hazarbaba Kayak Merkezi gibi birbirinden farklı doğal güzellikleri bünyesinde barındırır. Elazığ, doğa, inanç, tarih, spor ve gastronomi tutkunları için bir keşif cennetidir.

Elazığ’da Gezilebilecek Türbeler

Ömer Hüdai Baba Türbesi

Elazığ, zengin tarihi ve kültürel mirası ile Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Şehir, farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin izlerini günümüze kadar taşımıştır. Bu izler arasında türbeler de önemli bir yer tutmaktadır.

Elazığ’da bulunan türbeler, farklı dönemlere ve kültürlere ait olma özelliği taşımaktadır. Selçuklu, Osmanlı, Artuklu ve daha birçok medeniyete ait türbeler, şehrin tarihi dokusunu yansıtmaktadır.

Üryan Baba Türbesi: Harput’a çıkarken, “Kayabaşı” olarak bilinen dik kayalıklara varmadan sağa doğru 100 metre kadar yürüdüğünüzde, tepenin Harput’a bakan yamacında Üryan Baba Türbesi’ne rastlayacaksınız. Makam bölümü, kayalıklar içindeki bir mağaranın türbeye dönüştürülmesiyle oluşturulmuştur. Yerli halk eski zamanlarda bu kayalıklara “Tilki Kayaları” derdi. Türbe yanında eski bir mezarlık da bulunmaktadır. Tarihi kayıtlara göre, burada bir hücre ve mescid bölümü bulunmaktadır. Günümüzde restore edilen türbe, ziyaretçilere açılmıştır. Türbenin giriş kapısında, burada yatan Hafız Muhammed’e dair duygusal bir yazı bulunmaktadır. Türbe, hicri 1278 yılında yapılmıştır.

İMAM EFENDİ (1858-1924): İmam Efendi olarak bilinen Osman Bedrettin Erzurumi, 1858 yılında Erzurum’da doğmuş ve Türbesi Harput Meteris Mezarlığı’nda bulunmaktadır. İlk öğrenimini Erzurum’da Mehmet Tahir Efendi’den alarak dokuz yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş ve hafız olmuştur. Ardından Arapça öğrenmeye yönelmiş ve sarf, nahiv dersleri almıştır. Palu’da medfun Mahmud Samini Hazretleri’nin halifelerinden biri olmuştur.

1877 Osmanlı-Rus Savaşı’na katılan Osman Bedrettin Hazretleri, bir gün rüyasında kendisine bir zatın görünerek talebesi olmasını söylemesi üzerine, bu rüyayı rahmani bir işaret olarak değerlendirmiş ve Palu’ya gitmiştir. Burada, rüyasında gördüğü dört mübarek zat ile karşılaşmış ve onlar tarafından Palu’daki Şeyh Muhammed Sâminî’nin davetine icabet etmesi gerektiği konusunda yönlendirilmiştir. Bu şekilde Şeyh Muhammed Sâminî’nin dergâhına iltica eden Osman Bedrettin, yaşadığı şüpheleri aşarak şeyhinin talebesi olmuştur.

Osman Bedrettin’in manevi deneyimleri arasında, gördüğü rüyalar ve yaşadığı olaylarla şeyhinin gerçekliğini idrak etmesi bulunmaktadır. Şeyh Samini Hazretleri’nin kılavuzluğunda tasavvuf yolunu benimseyen İmam Efendi, Palu’da bulunan dergâhta uzun yıllar hizmet etmiştir. İmam Efendi’nin Gülzâr-ı Sâminî adındaki mektubatı ve Gülbün-i İrşâd ve Mecâlis-i Samîniyye adlı beş ciltlik kasideleri vardır. 1924 yılında Harput’ta vefat etmiştir.

Muhammed El Kattal Türbesi

ŞEYH ALİ SEBDİ HAZRETLERİ:

Şeyh Ali Sebdi Hazretleri, Diyarbakır’ın fethi için gelen ve orada yerleşen sahabelerden olduğu rivayet edilen büyük bir mutasavvıf ve İslam alimi olarak bilinir. Doğum tarihi 1787 olarak belirtilen Şeyh Ali Sebdi Hazretleri, aslen Diyarbakır’a bağlı Kırkdirek Köyü’ndendir. Küçük yaşlarda Mevlana Halid-i Bağdadi’den icazet alarak tasavvuf yolunda ilerlemeye başlamıştır.

Şeyh Ali Sebdi Hazretleri, Diyarbakır’ın Palu ilçesinde tam 45 yıl yaşamış ve burada birçok hizmette bulunmuştur. Palu’da manevi olgunluğa ulaşmaları için çeşitli hizmetlerde bulunmuş, binlerce talebe yetiştirmiş ve kendisinden sonra gelen neslin devamı için birçok büyük veli yetiştirmiştir. Mahmud Samini Hazretleri, onun en yüksek dereceli halifesi olarak bilinir ve Silsile-i Aliyye’nin mübarek zincirini devam ettirmiştir.

Bir hikaye, Şeyh Ali Sebdi Hazretleri’nin manevi gücünü gösteren bir olayı anlatır. Palu beyleri, onun genç yaşından dolayı büyük bir veli olmadığını düşünerek bir plan yaparlar. Şeyh Ali Sebdi’yi sınamak ve aynı zamanda onu öldürmek için bir plan hazırlarlar. Ancak bu plan, Şeyh Ali Sebdi Hazretleri’nin manevi gücünü ve Allah’ın kudretini gösteren bir keramete dönüşür. Kendisine pişmiş bir ördek sunulur, o ise bu ördeği afiyetle yer. Beyler aralarında durumu değerlendirir ve onun sahte bir şeyh olduğuna karar verirler. Ancak, Şeyh Ali Sebdi Hazretleri’nin ağzını açmasıyla bir deniz ve ortasında yüzen bir ördek görülür. Bu olay, onun gerçek bir veli olduğunu gösterir ve beyler huzurunda mahcup olurlar.

HACI HULUSİ EFENDİ: Hacı Hulusi Efendi (k.s), Meteris Mezarlığı’nda İmam Efendi Türbesi’nin 10 metre kuzeyinde medfundur. Gerçek adı İbrahim Hulusi Yahyagil olan Hacı Hulusi Efendi, 1896 yılında Elazığ’ın Kesrik köyünde dünyaya gelmiştir. İlk tahsilini Elazığ Çarşı Camii imamı Sarı Hafız’dan alan Hacı Hulusi Efendi, askeri tahsilini yarıda bırakarak 1. Dünya Savaşı’nda cepheye gitmiştir.

Hacı Hulusi Efendi, Çanakkale Savaşı’nda gösterdiği cesaret ve kahramanlığı ile dikkat çekmiş ve yaralanmıştır. Yaralanma sonucunda yaşadığı bir olay, kendisinin manevi bir uyanışa ve tasavvufi bir yola yönelişine sebep olmuştur. Savaş sonrasında tasavvuf yolunda ilerleyen Hacı Hulusi Efendi, Bediüzzaman Said Nursi’nin talebesi olmuş ve onunla sıkı bir bağ kurmuştur.

Hacı Hulusi Efendi, askeri hayatının ardından emekli olduktan sonra öğrencilere dersler vermiş, Bediüzzaman Said Nursi’nin vasiyet ve belgelerini saklamıştır. Emekli Albay Hacı Hulusi Yahyagil, 26 Temmuz 1986 tarihinde vefat etmiştir. Harput ve Elazığ çevresinde manevi bir önder olarak tanınan Hacı Hulusi Efendi’nin, Said Nursi’nin vefatından önceki dönemdeki talebesi ve sırdaşı olduğu bilinmektedir.

Beşikli Baba Türbesi: Beşikli Baba Türbesi, Harput’taki Belek Gazi heykeli yanında yer alır. Plânsız bir şekilde taş işçiliğiyle yapılan bu türbe, Arap-İslam ordularının ve Selçuklu ordularının Harput’u fetihleri sırasında şehit olan bir ailenin anısına inşa edilmiştir. Türbede medfun kişiler o dönemde şehit olanlardır. Türbenin içindeki beşikten dolayı halk arasında “Beşikli Baba” olarak bilinir. Harput’ta, Arap-İslam ordularının ve Selçuklu ordularının fetih sırasında şehit düşen birçok zatın türbesi bulunmaktadır.

Harput’un bu tarihi türbeleri, ziyaretçilere geçmişin hüzünlü hikayelerini hissettirir ve şehrin mistik atmosferine renk katar.

MUSA KAZIM EFENDİ (k.s): Musa Kazım Efendi, asıl adıyla Musa Kazım Harputi, Harput’un Meteris Mezarlığı’nda, İmam Efendi Türbesi’nin 50 metre kuzeyinde medfundur. Doğum yılı 1894 olan Kazım Efendi, Harputlu bir şahsiyet olarak yetişmiş ve eğitimini burada almıştır. Muallim mektebini bitirip Fransızca öğretmenliğine başlamış, daha sonra İmam Efendi’ye intisap ederek onun sohbetlerinden faydalanmıştır.

İmam Efendi’nin vefatından sonra, Kazım Efendi Hoca Mustafa Naci Hazretleri’nin sohbetlerine devam ederek icazet almıştır. Ömrü boyunca Elazığ’da kendi adıyla anılan sokaktaki evinde sohbet, vaaz ve irşad hizmetlerinde bulunmuştur. Aynı zamanda güzel bir hattat olan Musa Kazım Efendi, 1967 yılında vefat etmiş ve Elazığ’daki evi koruma altına alınmıştır.

FATİH AHMED BABA TÜRBESİ: Fatih Ahmed Baba Türbesi, halk arasında “Fetahmet Baba” veya “Feti Ahmet Baba” olarak anılmaktadır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu türbeden bahsederken, “Kaleden dışarı Feth – i Bab Tekkesi, ulu asitandır (dergah, tekke)” ifadelerini kullanmıştır. Özellikle çocuğu olmayan veya hamile bayanların çocukları sağlıklı olsun diye ziyaret ettiği bir türbedir.

Bu türbe, duaları kabul olan kişilerin adadıkları kurbanları da yakınındaki kurban kesim yerinde keserek dağıttıkları bir yerdir. Fatih Ahmed Baba Türbesi’nin ziyaretinden sonra dünyaya gelen çocuklara, hürmeten, adlarını “Fatih Ahmet,” “Fethi Ahmet,” “Feti,” veya “Fethi” koyan aileler oldukça yaygındır. Harput’un manevi büyüklerinden biri olan Fatih Ahmed Baba Hazretleri, özellikle çocuk sahibi olmak isteyenlerin ve sağlıklı çocuk sahibi olmak isteyen hamile bayanların ziyaret ettiği bir merasim yeridir. Harput halkı arasında oldukça saygın bir yere sahip olan bu türbe, duaların kabul olduğuna inanılan bir mekan olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

MANSUR BABA TÜRBESİ: Harput Kalesi’ne giden yolun solunda konumlanan Mansur Baba Türbesi, sekizgen plana sahiptir ve duvarları kesme taştan inşa edilmiştir. İki katlı anıtsal yapının iç kısmı orijinal formunu korumakta, üst örtü sistemi ise sonradan eklenmiştir. Türbenin içerisinde Mansur Baba ve ailesine ait olduğu bilinen dört sanduka bulunmaktadır. “Cami-i kebir mahallesinde bulunan bu zaviye bugün halk arasında ‘Mansur Baba Türbesi’ olarak bilinir. 16. yüzyıla ait bir vakfiyesi bulunmakta olup, bu tarihlerde yıllık geliri 8980 akçedir.”

Mansur Baba Türbesi’nin ortaya çıkışı, Şahende adlı bir kadının gördüğü rüya ile başlar. Harput’un manevi büyüklerinden Beyzâde Efendi ve bir grup insanın katılımıyla yapılan kazıda büyük bir lahit bulunur. Lahit içinde bir erkek, bir kadın ve iki çocuk mezarı olduğu keşfedilir. Erkek mezarının açılmasıyla çürümemiş bir ceset ortaya çıkar. Durum Meşihat’a bildirilir ve gelen cevapla bir türbe inşa edilerek buraya Mansur Baba adı verilir. Türbenin üst örtü sistemi, 1976 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından piramidal bir çatı ile değiştirilmiştir.

Mansur Baba Türbesi

ANKUZU BABA: Ankuzu Baba, Anadolu’nun fethinde yer almış bir gazi derviştir. Doğum yeri ve geldiği yer hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. Harput’un fethi sırasında şehid düşmüş ve naaşı uzun yıllar bozulmadan kalan bir mağara içinde bulunmuştur. Beyzâde Efendi tarafından yaptırılan tekke ve mescid yanına defnedilmiştir. Evliyâ Çelebi’nin bahsettiği Ankuzu Baba Tekkesi zaman içinde yıkılarak harap olmuş, ancak son yıllarda yapılan bir türbe ile kabrin kaybolması önlenmiştir.

Ankuzu Baba Türbesi, Harput’un kuzeydoğusunda, Buzluk kayalıkları ilerisindeki tepede yer almaktadır. Harput’un fethinde gösterdiği cesaret ve kahramanlıkla bilinen Ankuzu Baba’nın türbesi, ziyaretçiler tarafından saygı ve hürmetle anılan bir mekan haline gelmiştir.

SEYYİD AHMED ÇAPAKÇURİ (D: 1830 Ö: 1915): Harput merkezinde tarihi Ulu Cami’nin bahçesinde medfundur. Kabri, Ulu Cami’nin batı duvarına bitişik duran minare kaidesine yakın bir konumda başlamış, daha sonra günümüzdeki yerine taşınmıştır. Türbesi olmayan Ahmet Çapakçuri Hazretleri’nin mezarı, yerden 75 cm yüksekliğinde kesme taşlardan oluşan düzgün bir kaide üzerine oturtulmuştur. Mezar normal taş sanduka şeklindedir. Aslen Bingöl’ün “Kür” köyünden olan Çapakçuri Hazretleri, 1830 yılında doğmuş ve halk arasında “Çapakçurlu (Bingöllü) Şeyh”, “Çapakçurlu Efendi” olarak anılmıştır.

Çapakçuri Hazretleri’nin hayatı, genç yaşta Hazreti Hızır ile karşılaşmasıyla önemli bir döneme işaret eder. Hızır’ın tavsiyesi üzerine Palu’daki Şeyh Ali Sebdi Hazretleri’ne gönderilen Çapakçuri, burada 28 yıl boyunca hizmet vermiştir. Tarikatta hızla yükselerek Ali Sebdi Hazretleri’nden icazet almış ve onun vefatından sonra 1892 yılında Harput’a gelmiştir. Harput’a geldiğinde Ulu Cami’ye yakın bir evde mütevazı bir hayat sürmüş, halka teveccüh etmiş ve şehrin güvenliğini sağlamıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Rusların Harput’u tehdit ettiği dönemde, halkın göç etmesini engellemiş ve şehri savunmuştur. Çapakçuri Hazretleri, 1915 yılında Harput’ta vefat etmiştir.

ŞEYH ŞERAFEDDİN (MURAT BABA) TÜRBESİ: Osmanlı dönemi üslubunu yansıtan bu türbe, Ağa Camii yakınında Belek Gazi Parkı girişinin sağındadır. Altıgen plana sahip olan türbenin üstü, basık bir kubbe ile örtülüdür ve kubbe geçişi tromplar aracılığıyla sağlanmıştır. Harputlu ünlü araştırmacı ve yazar İshak Pazguroğlu, “Harput Yollarında” adlı eserinde burada yatan Şeyh Şerafeddin’in, Şeyhül-Kâinat Fatih Ahmed Hazretleri’nin yakın akrabası ve aslen Belhli bir İslam mücahidi olduğunu belirtir. Şehit düşen Ahmed Bey ile birlikte kalenin önünde şehit edilmiştir. Müslümanlar şehri ele geçirdikten sonra naaşı Ahmed Bey mahallesindeki mezarlığa getirilmiş ve buraya defnedilmiştir.

ÖMER HÜDAİ BABA (1821-1905):

Ömer Hüdai Baba Hazretleri, 1821 yılında Elazığ’ın Harput’a bağlı Mürü köyünde doğmuştur. Asıl adıyla Hacı Ömer’dir. Erzincan’da askerlik görevini yaptığı dönemde Kır Serdarları’nın başına reis olmuş, fakat bir gece rüyasında manevi vazifesine başlaması gerektiğini öğrenmiştir. Bu rüyayı Erzincan’da bulunan Terzi Baba’ya anlatmış, ve onun yönlendirmesiyle Arapgirli Ömer Nurani Baba’ya intisap etmiştir.

Ömer Hüdai Baba, Arapgir’den sonra Elazığ’a gelerek Perçenç (Akçakiraz) köyüne yerleşmiştir. Daha sonra bu köyden Kövenk (Güntaşı) köyüne geçmiştir. Elazığ ve çevresindeki halka manevi hizmetlerde bulunmuş, güzel ahlakı, takvası ve kerametleriyle tanınmıştır. Şeyhi Dede Osman Avni Baba’nın gönderdiği Ömer Hüdai Baba, Elazığ’da irşada memur edilmiştir.

Bir hikayede geçtiği üzere, Ömer Hüdai Baba’nın manevi mertebeleri yükselmiş, peygamberlerin ruhaniyetleri ve Peygamber Efendimiz ile birlikte pirinç pilavı yediği bir manevi yolculuğa çıkmıştır. Şeyhi Dede Osman Avni Baba’nın isteği üzerine bu yüksek manevi derecelere erişen Ömer Hüdai Baba, Elazığ ve çevresindeki insanlara rehberlik etmiştir.

Bir diğer anekdot ise Hızır Aleyhisselam’ın sohbetine katılmasıyla ilgilidir. Bir gün tekkenin kapısı çalınır, içeriye elinde büyük bir tencere olan bir zat girer. Bu zat, aşağı şehirden gelip falanca kişinin selamını getirdiğini ve dervişleriyle birlikte pilav yemesi için tencereyi gönderdiğini söyler. Hızır olduğunu düşündüren bu olay, Ömer Hüdai Baba’nın manevi kudretini gösterir.

Ömer Hüdai Baba Hazretleri’nin aşıkane ve arifane şiirleri de büyük ün kazanmıştır. Müridlerinden Muharrem Hilmi Efendi tarafından toplanan bu şiirler “Divan-ı Hüdâi” adıyla bilinir. Türbesi Mollakendi beldesi Güntaşı köyündedir.

NADİR BABA TÜRBESİ: Türbe, Arap Baba Mescidi’nin 50 metre doğusunda konumlanmıştır. İki bölümden oluşan türbenin ilk bölümü mescid kısmıdır ve makam bölümüne buradan geçilmektedir. Kabir kısmı ise ahşap sanduka ile kaplanmıştır. Nadir Baba, Selçuklu döneminde yaşamış bir zattır ve büyük ihtimalle Yesevi tarikatına mensuptur. 1900’lü yılların başında, Harput’taki dini çevreler ve tarikat mensupları, burada toplanarak sohbetler yapmaktaymış.

Nadir Baba Türbesi

ZAHRİ BABA TÜRBESİ: Zahri Baba Türbesi, Zahriye mahallesinde bulunmaktadır ve eski kaynaklardan Zahriye Külliyesi içerisinde olduğu bilinmektedir. Dikdörtgen planlı olan bu türbenin üstü kubbe şeklindedir. Zahri Baba hakkında fazla bilgi bulunmasa da araştırmacı yazar İshak Pazguroğlu’nun ifadesine göre, Zahri Baba’nın türbesi Zahriye Medresesi avlusunda yer almaktadır. Mahalle, mescid, medrese gibi yerlerin bu zatın adıyla anılması, onun şahsiyetinin büyüklüğüne işaret etmektedir.

BEYZÂDE EFENDİ (1810-1904): Beyzâde Efendi, 1810 yılında Harput’ta doğan ve Meteris Mezarlığı’nda medfun olan bir mutasavvıftır. Asıl adı Beyzâde Hacı Ali Rıza Efendi’dir. Beyzâde Efendi’nin vasiyeti üzerine kendisine türbe yapılmamış, mezarı beyaz taşlardan yapılmış ve çevresi aile mezarlığı şeklinde düzenlenmiştir. Hocası Dağıstanlı Hacı Hafız Mehmet Efendi de Beyzâde Efendi’nin kabrinin 10 metre kuzeyinde medfundur.

Harput’un manevi büyüklerinden olan Beyzâde Efendi’nin aslen Türkistanlı olduğu, ailesinin birkaç aile ile birlikte Harput’a geldiği ifade edilmektedir. İlk öğrenimini ailesinden aldıktan sonra, Hacı Ali Efendi ve Dağıstanlı Hacı Hafız Mehmet Efendi’den dersler almıştır. Tarikata olan ilgisi sonucunda Şeyhül-Ulema Büyük Hacı Ali Efendi’den ve ardından Dağıstanlı Hacı Hafız Mehmet Efendi’den dersler alarak Nakşibendi tarikatının halifeliğini almıştır.

Seksen yıl gibi uzun bir süre İbrahim Paşa Medresesi’nde müderrislik yapmış ve birçok talebe yetiştirmiştir. Ömrünün sonlarına doğru müderrislik görevini oğlu Müftü Hacı Mehmed Nûri Efendi’ye devrederek bir köşeye çekilmiş ve ibadetle meşgul olmuştur. Fiziksel özellikleri olarak uzun boylu, iri cüsseli, geniş omuzlu ve sevimli bir zat olarak tasvir edilir. Beyzâde Efendi, vatansever bir tutum sergileyerek Osmanlı-Rus savaşı sırasında, kendisi ve oğluyla birlikte gönüllü olarak orduya katılmış ve Erzurum’a giderek Ruslara karşı savaşmıştır.

Beyzâde Hazretleri, Hac vazifesini yerine getirmek üzere Medine’ye gittiğinde, Hz. Muhammed’in kabri şerifini ziyaret etmiş ve olaylar arasında, kabrin kapısının kendiliğinden açılması ve içeri girmesi gibi olağanüstü bir durumu yaşamıştır. Bu olay, Medine’deki Hz. Muhammed’in kabri şeriflerinin kendisine açılmasını içerir ve bu olayın detayları bir süre sonra ortaya çıkmıştır. Beyzâde Efendi, 1904 yılında vefat etmiştir.

MAHMUT SAMİNİ HAZRETLERİ:

Mahmut Samini Hazretleri, Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı Hun köyünde 1812 yılında doğmuş bir veli ve alimdir. İlk eğitimini doğduğu yerde aldıktan sonra Ali Sebdi Hazretleri’nin sohbetlerine katılarak tasavvuf yolunda yüksek derecelere ulaşmıştır. On üç yıl talebelik yapan Mahmut Samini Hazretleri, Şeyh Ali Sebdi Hazretleri’nin halifesi olmuş ve insanları yetiştirme makamına ulaşmıştır.

Mahmut Samini Hazretleri, yaşadığı dönemde birçok kerametlere şahit olunan büyük bir veli olarak tanınmıştır. Öğrencilere büyük önem vermiş, tasavvuf yolundaki prensipleri onlara aktarmıştır. Mahmud Samini Hazretleri’nin vefatı 1895 yılında gerçekleşmiştir. Türbesi Palu’nun doğusundaki Murat Nehri’nin kuzeyinde, eski Palu’ya ait bir mezarlık alanında bulunmaktadır.

SEYYİD MUHAMMED KATTAL HZ.: Seyyid Muhammed Kattal Hazretleri’nin türbesi, Elazığ’ın Maden ilçesine bağlı Gezin beldesinin 15 km kuzeyindeki Kartaldere Köyü’nde bulunmaktadır. Türbe düz bir arazi üzerinde küçük bir tepede yer alır ve dört bölümden oluşur. İç mekânında makam, misafirhane ve mescit bulunmaktadır.

Muhammed El Kattal, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Diyarbakır’da Nakibü-l Eşraflar tarafından düzenlenen berat ve fermana göre, Peygamber Efendimiz’in beşinci göbekten torunudur. Babası Muhammed Bakır, büyük bir hadis ve fıkıh âlimidir ve birçok sahih hadise kaynaklık etmiştir. Muhammed Kattal Hazretleri, Resul soyundan olmasına rağmen İslam ordularıyla birlikte birçok savaşa katılarak başarılar elde etmiştir. Harput’un fethi sırasında, muhtemelen 700’lerin başında, genç yaşta görev alarak Bizanslılarla yapılan bir savaşta şehit düşmüştür ve bu yerde defnedilmiştir.

Mahmut Samini Türbesi

TAYYAR BABA (1902-1973): Harput’un Meteris Mezarlığı’na yakın bir konumda medfun olan Tayyar Baba, dikdörtgen planlı bir türbe ile kaplanmıştır. Duvarlarda kesme taş ve beton işçiliği bulunan türbenin çevresi özel kabristanlık olarak ayrılmış ve ihata duvarı ile çevrilmiştir. Kadiri şeyhlerinden olan Tayyar Baba’nın yaşamı, çocukluk yıllarında ağabeyi Hacı Mehmet ve Hacı Ömer Hûdaî Baba’nın yanında yetişmesiyle başlar. Daha sonra Göllü Mustafa Baba’ya intisap eden Tayyar Baba, Harput’un Nadir Baba dergâhına yerleşir.

Tayyar Baba’nın yaşamı, çiftçilik ve dericilikle uğraşması, tasavvufa ilgi duyması ve sonrasında kadiri tarikatının etkisi altında kendi dergâhına yerleşmesiyle şekillenir. Anlatılan ilginç bir olay, Nadir Baba’nın kabrini kazma denemesiyle başlar ve kendisinin öğrencisi olan Tayyar Baba’nın bu duruma müdahale etmesi üzerine yaşanan olaylar zinciri ortaya çıkar.

Tayyar Baba’nın Harput’a ve halkına sunduğu irşâd, sohbet, vaaz ve nasihatleri, onu bir mürebbi ve feyiz kaynağı haline getirmiştir.

MOLLA AHMET PEYKERİ: Molla Ahmet Peykeri Hazretleri’nin türbesi, Merkez’e bağlı Mollakendi beldesinde bulunmaktadır. Elazığ’a 15 km uzaklıktaki bu beldeye Elazığ-Bingöl karayolunun 14. kilometresinden sonra sağa sapılarak gidilir. Türbe, Sultan IV. Murad Camii’nin bahçesinde bulunur ve sekizgen planlıdır. Molla Ahmet Peykeri Hazretleri’nin türbesi sonradan bazı tamirler görmüştür.

Molla Ahmet Peykeri Hazretleri’nin, Erzincan’dan gelerek Elazığ’a yerleşmesiyle bu beldenin geliştiği ve şu anki durumuna geldiği söylenmektedir. Sultan IV. Murad’ın yaptırdığı rivayet edilen cami ve türbenin inşasıyla ilgili bilgiler mevcuttur. Bir rivayete göre, Sultan IV. Murad, Revan seferi sırasında Hoğu Köyü (Yurtbaşı) yakınlarına gelip konaklamış, buradaki ulema arasında Molla Ahmet Peykeri Hazretleri’nin bulunduğunu öğrenmiş ve onu ziyaret etmeye karar vermiştir. Ancak ziyaret esnasında Molla Ahmet Peykeri Hazretleri’nin gösterdiği keramet, Sultan’ı hayrete düşürmüş ve halk arasında büyük bir saygı kazanmıştır.

Türbenin hikayesi arasında geçen bir olay, Molla Ahmet Peykeri Hazretleri’nin Sultan IV. Murad’a yardım etmesi ve gösterdiği kerametin anlatıldığı bir anekdottur. Sultan Murad, ordusuyla İran üzerine sefere çıkmış ve bir sıkıntı anında Molla Ahmet Peykeri Hazretleri’nin yardımıyla düşmanı bozguna uğratmıştır. Bu olay, Sultan Murad’ın Molla Ahmet Peykeri Hazretleri’ne büyük bir hürmet göstermesine ve cami ile türbenin yapılmasına sebep olmuştur. Evliya Çelebi’nin ziyaret ettiği bu mekan hakkında da bilgiler bulunmaktadır, ve bölgedeki tarihi ve manevi önemini vurgular.

 


Elazığ Gezi Rehberi Yazılarımız

Elazığ, stratejik konumuyla ticaret yolları üzerinde öne çıkan bir şehirdir. Geçmişi, kültürü ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken Elazığ, M.Ö. 2 binli yıllara kadar uzanan zengin tarihine ev sahipliği yapmaktadır. Aziz şehir, kendine özgü kaleleri, çarşıları, camileri ve hamamlarıyla geçmişin izlerini günümüze taşır. Elazığ Gezi Rehberi, şehri keşfe çıkarken size rehberlik eden önemli noktaları sunar. Tarihi köprülerden çarşı ve hanlara, şehrin tarihini yansıtan yerleri haritada bulabilir ve bu muazzam şehirde unutulmaz bir keşfe çıkabilirsiniz. Elazığ Gezi Rehberi haritamıza buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca, Elazığ’da kamp yapabileceğiniz noktaları görmek için kamp haritamıza göz atabilirsiniz.

Elazığ Tanıtımı Yazıları:

Elazığ Gezilecek Yerler:


https://turkeyoutdoor.org/, Türkiye’de outdoor (açık hava etkinlikleri) hakkında bilgi sağlayan bir web sitesidir. Site, yürüyüş, kamp, bisiklet, kano, dağcılık, kaya tırmanışı, rafting, dalış, yamaç paraşütü, binicilik gibi çeşitli açık hava etkinlikleri hakkında rehberler, rotalar, haberler ve etkinlikler sunmaktadır.

Site, Türkiye’nin dört bir yanındaki açık hava etkinlikleri için kapsamlı bir bilgi kaynağıdır. Sitede, her etkinlik için detaylı bilgiler, rotalar, fotoğraflar ve videolar bulunmaktadır. Site ayrıca, Türkiye’deki açık hava etkinlikleri hakkında güncel haberler ve etkinlikler hakkında bilgi vermektedir.

Sitenin hedef kitlesi, açık hava etkinliklerine ilgi duyan herkestir. Site, hem deneyimli hem de yeni başlayanlar için faydalı bilgiler sunmaktadır. Site, Türkiye’de açık hava etkinlikleri hakkında bilgi edinmek ve bu etkinliklere katılmak isteyenler için ideal bir kaynaktır

https://turkeyoutdoor.org/