Türkiye’nin Doğa Aktiviteleri & Macera Sporları Sayfası, doğa sporlarına ilgi duyan herkes için Türkiye’nin en güncel ve kapsamlı bilgi kaynağıdır. 🏕️⛰️

🌿 Dağcılık kulüplerinden kampçılara, doğa yürüyüşçülerinden ekstrem spor meraklılarına kadar geniş bir kitleye hitap eden platformumuz, outdoor dünyasına dair etkinlikleri, rehberleri ve duyuruları tek çatı altında topluyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki doğa severlerle kurduğumuz güçlü iletişim ağı sayesinde, outdoor camiasının nabzını tutuyoruz.

🗺️📍 Sadece etkinliklerle sınırlı kalmıyoruz! Türkiye’nin dört bir yanını keşfetmek isteyen doğa tutkunları için illerin detaylı gezi rehberlerini de yayınlıyoruz.

🔥🚵‍♂️🌍 Kamp alanları, yürüyüş rotaları, doğa sporlarına uygun bölgeler ve gizli kalmış cennet köşeleri hakkında en güncel bilgileri bulabileceğiniz platformumuz, keşfetmeyi seven herkes için vazgeçilmez bir rehber! Siz de doğayla iç içe bir yaşamı benimseyenlerdenseniz, sayfamızı takip edin ve maceraya bizimle atılın!

🌿 TurkeyOutdoor, doğa sporları aracılığıyla çevre bilincini artırmayı amaçlar. Doğada spor yaparken çevreyi koruma, biyolojik çeşitliliğe saygı gösterme ve sürdürülebilirlik ilkelerini benimser.

Topluluğumuza Katılın!


İçindekiler

Antalya’nın Tarihi Özellikleri

Türkiye, sahip olduğu kültür ve tarih zenginliği ile dünyadaki her bireyin kendisinden ve insanlık tarihinden izler bulabileceği özgün bir ülkedir. Her bir turizm destinasyonumuz tek başına bir marka ve çekim merkezi niteliğindedir.

Antalya da bu potansiyel içinde ayrıcalıklı ve özel bir konumdadır. Türkiye’nin turizmde gözde kenti Antalya dünya kendini kanıtlamış ve turizmde dünyanın bilinen ve sayılan kentlerinden biri haline gelmiştir.

Tarihi boyunca kültür, sanat, mimari ve mitolojinin merkezi olan bu güzel şehir, ev sahipliği yaptığı kültürlerin mirasını en güzel şekilde taşıyarak, geçmişten bugüne uzanan bir kültür köprüsü olmuş; birçok kültürün eklediği değişik tatlar, farklı zenginlikler ile dünyanın imrendiği bir cazibe merkezi haline gelmiştir.

Antalya; tarih kokan, bizleri yapıldığı çağlarda gezinti yapıyormuş hissiyle sarmalayan kültür durakları ile adeta bir açık hava müzesi, birçok kültürün izlerini barındırması nedeniyle de bir dünya kentidir.

Güzel coğrafyasını tarihi dokusuyla harmanlayarak sunan, aynı zamanda yoğun kültür sanat etkinliklerinin yaşandığı bir şehir olan Antalya, bu yönüyle de Türkiye’nin çağdaş yüzüdür. Amacımız her açıdan önemli bu şehrimizi öncelikle iyi ve doğru tanımak ve dünyaya layıkıyla tanıtılmasını sağlamaktır.

Antalya Yazma Eserleri

Antalya kenti, tüm Anadolu’da en çok yazılı belgenin ele geçtiği kenttir. Helence ve Latince yazıtların yanı sıra Tırmice, Lırmice B. Karca, Frugca, Aramca, Fenikece, Pamfuliya Helen lehçesi ve Sidece gibi dillere ilişkin belgeler ele geçmiştir. Hemen yanı başındaki sınırlarda ise Timbriada yazıtları ve Luvi Hiyeroglif yazılı anıtlar ele geçmektedir.

Bu niteliği dolayısıyla Antalya bölgesi tarih, dil ve arkeoloji incelemeleri için benzeri görülmeyen bir laboratuardır. Yeniliklere sıklıkla rastlanmaktadır. Oldukça kısa bir süre önce Köprüçayı istikametinde daha önce örneklerine rastlanmamış olan yeni bir dile ilişkin yazılı kanıtlar bulunmuştur.

Helenistik dönemde Bergama Kralı II. Attalos (M.Ö. 159-138), bölgenin stratejik dönemini dikkate alarak buraya bir liman şehir istemesiyle kurulmuştur. Söylentilere göre, İ.Ö.2. yüzyılın ortalarında Bergama Kralı Attalos’un; bana bir yeryüzü cenneti bulun; buyruğuyla kurulan ve adını kurucusundan alan Attaleia, bugünün Antalya’sı Antik Pamfilya, Psidya, Likya Bölgelerinin kesiştiği, Anadolu’nun en bereketli coğrafyasında kurulmuştur.

Kent, kurucusunun adından dolayı “Ataleia” olarak anılmıştır. Arap kaynaklarında şehrin adı “Antaliye”, Türk kaynaklarında ise “Adalya” olarak geçmektedir. Yerleşme, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden başlayarak “Antalya” olarak adlandırılmıştır. Antalya, tarihi boyunca hep kültürün, sanatın, mimarinin, mitolojinin doruğundadır. Çünkü doğasını oluşturan lacivert denizleri, görkemli Torosları, coşkun çağlayanları insanlığa esin kaynağı olmuştur.

Antik Kent Nedir?

İlkçağlardan itibaren günümüze kadar ulaşabilmiş binlerce yıllık kent özelliklerine sahip, tarihi kültürel kalıntılara genel olarak “Antik kent” denilmektedir. Belli bir dönemi çağrıştıran, o dönemde kullanılmış, maddi ve manevi bir değer ifade eden, bugüne kadar varlığını sürdürebilmiş kıymetli eserlere de antika denir.

Ören Yeri veya Örenyeri Ne Demektir?

Ören, Türk Dil Kurumu’nca Kalıntı kelimesine karşılık gelmekte. Yani, ören yeri dediğimizde doğal ve/ya tarihi uygarlıklardan kalan, değeri olan kalıntılar ifade edilmekte. Müzeler, kalıntıların bir arada olduğu ve sergilendiği alanlarken, tarihi kent kalıntıları, harabeler gibi alanlara ek olarak doğal güzellikleri de ören yerleri arasında görmek mümkün.

Örenyeri Nedir?

Kısaca eski yapı, şehir kalıntısı, harabe, virane olarak ifade edebileceğimiz, daha da detaylandırdığımızda günümüze kadar gelen çeşitli uygarlıkların ürünü olup, bu topluluklarlar hakkında fikir edinmemizi sağlayan, topografik olarak tanımlanabilecek derecede yeterince belirgin ve benzer özelliklere sahip, tarihsel, arkeolojik, sanatsal, bilimsel, sosyal ve teknik olarak dikkate değer, kısmen inşa edilmiş, kısmen ya da tamamen inşa edilmesine karşın günümüze biçimine ve ait olduğu topluluğa dair fikir verebilecek ölçüde kalıntıları süregelmiş, insan emeği kültür varlıklarıyla tabiat varlıklarının birleştiği alanları nitelendirebiliriz.

Ören Yerleri ve Koruma Esasları

Günümüzde mesire yerleri, doğal güzellikler içerisinde yer alan dinlence bölgelerini ve tarih turizmi için belirlenen alanları da yer yer ören yeri olarak ifade edilirken görebiliriz. Ülkemizdeki kültür varlıklarına dair gerçekleştirilen güncel düzenlemelerle birlikte sit alanlarında yer alan ören yerlerinin çevre düzenleme projesinin yapılması için sit alanına ilişkin koruma amaçlı imar planının bulunması gerekmektedir. Bir ören yerinde bulunan arkeolojik değerlerin belirlenmesi, korunması ve değerlendirilmesine ilişkin olarak önlemlerin öncelikli bir şekilde alınmasının zorunlu olduğu durumlarda koruma amaçlı imar planı olmadan da çevre düzenleme projesi hazırlamak mümkün olmaktadır.

Bu anlamda hazırlanacak çevre düzenleme projeleri, ören yerlerinin arkeolojik potansiyelinin etkin bir şekilde korunmasına dair söz konusu olabilecek mevcut kullanım ve dolaşımdan kaynaklanan sorunların çözümü amacıyla, yapım sürecinin genel ilke ve hedefleri, proje belgelerinin içeriği ve biçimi, yapılacak çalışmalarda izlenecek prosedürler ve çalışmaların ayrıntılarıyla birlikte T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan çevre düzenleme projeleri teknik şartnamesinde belirtilen esaslara uygun olarak hazırlanır.

Antalya’da Bulunan Ören Yerleri, Antik Kentler ve Tarihi Yerleşim Alanları

Antalya’da görebileceğiniz antik kentlerin ve ören yerlerinin en geniş listesini aşağıda sunuyoruz. Antalya’da bulunan antik kentler 29 tanedir ve aşağıdaki listede sırayla verilmiştir. Ayrıca Antalya’da bulunan antik şehirler ve ören yerlerini bir harita üzerinde görmek, bulunduğunuz yere olan mesafesini öğrenmek ve yol tarifi almak için haritamıza da göz atabilirsiniz.

Antalya’da Bulunan Ören Yerleri, Antik Kentler ve Tarihi Yerleşim Alanları Haritası

Antalya’da Bulunan Ören Yerleri
1Adanda – Lamos (Gazipaşa) Antik Kenti
2Andriake (Çayağzı) Antik Kenti
3Antiocheia Ad Cragum (Gazipaşa–Güneyköy) Antik Kenti
4Antiphellos (Kaş) Antik Kenti
5Aperlai (Sıcak İskelesi) Antik Kenti
6Apollonia (Kılınçlar) Antik Kenti
7Arycanda (Arif Köyü) Antik Kenti
8Aspendos Antik Kenti
9Iotape (Aytap) Antik Liman Kenti
10İsinda (Belenli) Antik Kenti
11Kekova Adası (Batık Şehir) Antik Kenti
12Limyra (Turunçova, Zengerler) Antik Kenti
13Myra (Demre, Kale) Antik Kenti
14Nephelis Antik Kenti
15Nysa (Sütleğen) Antik Kenti
16Olympos (Çıralı – Yanartaş) Antik Kenti
17Patara (Ovagelemiş) Antik Kenti
18Perge (Aksu) Antik Kenti
19Phaselis (Tekirova ) Antik Kenti
20Phellos (Felen Yayla) Antik Kenti
21Selçuklu Tersanesi Antik Kenti
22Seleukia Antik Kenti
23Selge / Altınkaya Antik Kenti
24Selinus Antik Kenti
25Sillion/Sillyon/Syllion (Asarköy, Yanköy) Antik Kenti
26Simena (Kaleköy) Antik Kenti
27Termessos (Güllük Dağı) Antik Kenti
28Theimiussa (Üçağız) Antik Kenti
29Xanthos (Kınık) Antik Kenti
Antalya’da Bulunan Ören Yerleri

Adanda – Lamos (Gazipaşa) Ören Yeri

Adanda (Gazipaşa) Ören Yeri ve Antik kent, Gazipaşa ilçesinin 15 km. kuzeydoğusundadır. Bugünkü Adanda köyünün 2 km. kuzeyinde, yüksek ve sarp bir dağın zirvesinde kurulmuştur. Kent surlarla çevrilidir. Kalenin Antik dönemdeki adı ise Cilicia Aspera’dır. Kentin giriş kapısının güneyinde, büyük bir kule bulunmaktadır. Kentin diğer kalıntıları arasında doğal kayaya oyulmuş çeşmesi ve iki adet tapınağı sayılabilir. Bu kentin nekropolünde de, blok taşların oyulması ile yapılmış yekpare lahitler önemli kalıntılar arasındadır.

Vinçlerin ve diğer araçların olmadığı bir çağda bu kadar mükemmel işçilikle dev bir alana dev boyutta kale inşa edilmiş olması gerçekten çok etkileyici.  Kent olasılıkla geç Roma döneminde Lamotis olarak adlandırılan bölgenin başkenti durumunda idi. Dağlık Klikya bölgesinin kültürünü ve sanatını en iyi şekilde yansıtmaktadır. Kent en görkemli dönemini Callianus zamanında geçirmiş olmalıdır.

Adanda (Gazipaşa) Ören Yeri Adresi: Çile, 07900 Gazipaşa/Antalya

Adanda (Gazipaşa) Ören Yeri Nerede: Adanda (Gazipaşa) Ören Yeri Antalya’nın Gazipaşa İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Andriake (Çayağzı) Ören Yeri

Antalya’nın Demre İlçesinin Çayağzı mevkinde bulunan antik kent, İlçe merkezindeki Myra Antik Kenti’ nin liman kentidir. Alüvyonlarla deniz bağlantısı kapanmış durumdadır. Ama o dönemki liman kenti gözünüzde canlanıyor. Kentin içinde Likya Uygarlıkları müzesi var. Müzede Likya kentleri ile ilgili detaylı anlatımlar bulmak mümkün.

Demre kent merkezinden nehir boyunca uzanan asfalt yol 5 km. sonra deniz kenarındaki Çayağzı mevkiine ulaşır. Lykia’nın en önemli limanlarından biri olan Andriake, büyük ölçüde limanın güneyindeki tepenin eteğine yayılmıştır. Şehrin bir kısım kalıntıları ile nekropolü liman ağzının kuzeyinde bugünkü Demre’ye çok yakın bir kesimde bulunmaktadır.

Şehrin kalıntıları arasında su kemerleri, Nymphaion (Anıtsal Çeşme), agora sarnıç bulunmaktadır. Agoranın batısında ünlü Norrea veya Granarium (silo, hububat deposu) yer alır. Yapı yedi odadan oluşmaktadır. Cephede granariumun yapılış zamanını kesin olarak saptamamıza yarayacak bir yazıt bulunmakta olup, tam ortasında da Hadrian ve karısı Sabine’nin portreleri görülmektedir.

Düzenlenen ve kazıların devam ettiği bölümünün içinde “Likya Uygarlıkları Müzesi” yer almaktadır. Tek biletle hem antik kent hem de müze gezilmektedir. Müze kart geçiyor. Kafesi ve otoparkı var.

Andriake (Çayağzı) Ören Yeri Adresi: Büyükkum, 07570 Demre/Antalya

Andriake (Çayağzı) Ören Yeri Nerede: Andriake (Çayağzı) Ören Yeri Antalya’nın Demre İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Antiocheia Ad Cragum (Gazipaşa–Güneyköy) Ören Yeri

Antiocheia ad Cragum, Antalya ili Gazipaşa ilçesi yakınlarında antik kent. Alanya’nın 60 kilometre doğusundadır. Antik çağda Dağlık Kilikya olarak bilinen bölgede ve Akdeniz kıyısındadır. Kent adını, M.S. 1. yüzyılda yaşamış Kommagene Kralı IV. Antiochus’dan almaktadır. Kentin kalıntıları üç yükselti üzerinde bulunur.

Roma ve Bizans Dönemlerinde yerleşim görmüş olan kentte Orta Çağ Kalesi, Agora, Sütunlu cadde, kilise, hamam, anıtsal kapı, tapınak, nekropol alanındaki anıt mezarlar ve triconhos görülebilir. Eteklerinde muz bahçeleri ve kıyısında kral koyu bulunur. 2005 yılında kazı çalışmalarına başlanmış, dünyanın en büyüklerinden, hatta belki birinci, taban mozaiğine sahip, Medusa heykeli bulunan, eşsiz manzaraya sahip ören yeridir.

Gazipaşa ilçesinin doğusunda ve ilçeye 18 km. uzaklıktaki Güneyköy sınırları içerisindedir. Kentin adı Kommagene Kralı IV. Antiochus’dan gelmektedir. Kent kalıntıları denize doğru uzanan üç tepe üzerinde toplanmıştır. Roma ve Bizans dönemine ait kalesi, sütunlu caddesi agorası, hamamı, kilisesi ve nekropol alanı bulunmaktadır. Kentin nekropolünde yer alan bölgeye özgü beşik tonozlu ve ön avlulu anıtsal mezarlar oldukça iyi korunmuştur.

Antiocheia Ad Cragum (Gazipaşa–Güneyköy) Ören Yeri Adresi: Güneyköy, Nohutyeri Mevkii,, 07900 Gazipaşa/Antalya

Antiocheia Ad Cragum (Gazipaşa–Güneyköy) Ören Yeri Nerede: Antiocheia Ad Cragum (Gazipaşa–Güneyköy) Ören Yeri Antalya’nın Gazipaşa İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Antiphellos (Kaş) Antik Kenti

Kaş’ın tarihteki adı “Antiphellos” tur. Antiphellos Antik Kent Deniz Manzaralı Tiyatro Alanı Kaş‘ın Andifli Mahallesi’nde yer alan Antiphellos Antik Kenti, ilçenin en eski ve en küçük yerleşim yerlerinden birisidir. İlk yerleşimlerin tam olarak ne zaman olduğu bilinmese de, MÖ 4. yüzyılda bir liman kenti olarak kullanıldığı yazılı kaynaklarda geçmektedir.

Lykia dilinde Habesos veya Habesa adıyla anılan Antiphellos, Lykia Bölgesi‘nin eski yerleşim yerlerinden biridir. Antiphellos adını daha sonra alan kent, “kayalıklı yerin karşısındaki yer”“Phellos’un karşısındaki” anlamına gelmektedir. Lykia Birliği’ne üye kentlerden biri olup, kuzeyindeki Phellos Kenti‘nin limanı olduğu ve İ.Ö 6’ncı yüzyıldan beri yaşamını sürdürdüğü bilinmektedir. Hellenistik Dönem‘de ise ticari girişimler önem kazanır ve Antiphellos, ana şehir olan Phellos’un gerilemesine karşılık daha çabuk gelişir, Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir liman kenti olur.

Karia ve Lykia bölgeleri arasındaki bağlantıyı sağlayan yolların kesişme noktasında olan Antiphellos, aynı zamanda bir ticaret limanıdır. Makedonya Kralı Büyük İskender’in, Anadolu seferi sırasında, krallığın egemenliği altına girmiştir. İskender’in genç yaşta ölümünden sonra bölge, Seleukoslarla Ptolemaioslar arasında el değiştirmiştir.

Antik kent, Roma döneminde önem kazanmış ve Bizans döneminde piskoposluk merkezi olmuştur. Bu dönemde Arap akınlarına uğramış, daha sonra Anadolu Selçuklu topraklarına katılarak Andifli adını almıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasını takiben Tekelioğlu Beyliği yönetimi ele geçirmiş ve Osmanlı Devleti ilçeyi Yıldırım Bayezid zamanında topraklarına katmıştır. Teke Yarımadası, 0smanlı İmparatorluğu döneminde de ticari açıdan önemini korumuştur.

Bugünkü Kaş’ı kuzeydoğudan sınırlayan tepenin üzerinde çok sayıda Gotik tarzlı veya Likya Yazıtlı birçok kaya mezarı yer alır. Bunların içinde en ilginç olanı ikinci katı Gotik kemer biçiminde yapılmış üstünde bir Likya yazıt olan mezardır. Yüzyıllar sonra mezar Claudia Recepta adlı bir kadın tarafından tekrar kullanıldığında Latince bir kitabe eklenmiştir. Bunlardan başka limanın çevresinde su içinde ve kıyıya yakın daha geç devirlerde yapılma Likya tipi lahitler şehrin günümüze kalabilmiş diğer anıtlarıdır.

Antik kentten günümüze ulaşan eserlerinin başında şehrin kuzeyinde kayalara oyulmuş mezarları ile Lykia lahitleri gelmektedir. Bunlardan biri bugün Uzun Çarşı Caddesi’nde bulunan Lykia yazıtlı anıt mezardır. (M.Ö. 4. yüzyıl) Eser tek bloktan oluşur ve üzerinde sekiz satırlık Likçe kitabe vardır. Kaş antik tiyatrosu (M.Ö. 1. yüzyıl), 26 basamaklı ve dört bin seyirci kapasitelidir.

Antiphellos (Kaş) Antik Kenti Adresi: Andifli, 07580 Kaş/Antalya

Antiphellos (Kaş) Antik Kenti Nerede: Antiphellos (Kaş) Ören Yeri Antalya’nın Kaş İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Aperlai (Sıcak İskelesi) Antik Kenti

Aperlai Antik Kent, Kaş’a yaklaşık 25 km mesafededir. Aperlai, Sıçak Yarımadası’nda dar ve uzun bir koyun başlangıcında yer almaktadır. Bir Likya kenti olan Aperlai M.Ö. 5. yüzyılda yapılmıştır. Buraya ulaşabilmek için, Üçağız’dan kayıkla veya Kaş’tan tekneyle gitmek mümkündür. Kent adının orijinali Luwi dilinde “Aprillai” olup “Akarsu Boğazı” anlamına gelmektedir. Aperlai, küçük boyutlu bir Likya liman kentidir.

Sıcak Yarımadası üzerinde, Sıcak İskelesi’ndedir. Karadan ulaşmak oldukça güç olduğundan buraya Kaş’tan ya da Üçağız’dan kiralanan teknelerle ulaşmak daha kolay ve zevklidir. Şehri kuşatan rektogonal ve poligonal tekniklerin kullanıldığı, kulelerle takviye edilmiş surun dışındaki tüm yapı kalıntıları Bizans ve sonrası dönemlere aittir. Karadan ise Kılıçlı’da bulunan Apollonia antik kenti görülerek ulaşılabilir. Ele geçen sikkelerden, bir Lykia şehri olan Aperlai’ nin tarihinin M.Ö. 5 veya M.Ö. 4. yüzyıla kadar indiği anlaşılır.

MÖ V. ve IV. yüzyıla ait eserler olarak APR ve PRL kısaltmalarıyla bastırdığı Lykia dili ile yazılmış gümüş sikkeler, Aperlai’ın Lykia Birliği öncesi varlığına işaret eder. Şehrin ismine daha çok, geç devir yazarlarında PliniusStadiasmusPtolemaios, Hierokles’te rastlamak mümkündür. 16’ncı yüzyılda, tamamen terk edildiği ve belki üç beş balıkçı ailesinin barındığı korunaklı bir liman olarak Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinde de anılmaktadır.

Aperlai Antik Kent, kulelerle takviye edilen surlarla çevrilmiştir. Kuzey surlarının üzerinde kare planlı üç adet savunma kulesi bulunmaktadır. Batı duvarı ise kentin en iyi korunmuş kısmıdır. Burada ikisi düz, biri kemerli üç kapı bulunmaktadır. Likya liman kentlerinin tamamında görüldüğü gibi burada da kıyıya yakın iki adet hamam kalıntısı bulunur. Ayrıca iki adet küçük boyutlarda Bizans kilisesi kalıntısı mevcuttur. Kiliselerin Erken Bizans dönemine ait oldukları düşünülmektedir. Kale surlarının doğusunda bulunan nekropolde çok sayıda Likya lahiti yer almaktadır. Kentin nekropolü kale surlarının doğusunda yer almakta olup çok sayıda Likya lahitleri bulunmaktadır. Rıhtım, rıhtıma ait binalar ile rıhtıma yakın yapıların kalıntıları bugün sular altındadır.

Aperlai Antik Kenti Adresi: Sahilkılınçlı, 07580 Kaş/Antalya

Aperlai Antik Kenti Nerede: Aperlai Antik Kenti Antalya’nın Kaş İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Apollonia (Kılınçlar) Antik Kenti

Apollonia, Antalya ili Kaş ilçesi yakınlarında Kılıçlı Köyü’nde bulunan antik Likya kentidir. Kaş’a 22 km. mesafede, Kekova yolu üzerinde Kılınçlı köyünde Lykia Birliği’ne bağlı olarak kurulmuş bir kenttir. Kalıntılardan anlaşıldığına göre M.Ö. 4. yüzyılda kurulmuştur. Şehir “L” harfine benzeyen bir kayalığın üzerindedir ve kenti çevreleyen surların bir kısmı ayakta kalmıştır. İç kulenin batısında iyi durumda bir Bizans dönemi yapısı ile aynı döneme ait kilise bulunmaktadır. Kilisenin batısında tahrip olmuş tiyatro görülür. Hamam ve en ilginç yapılardan olan Heroon 6 prizmal gövdeli mezar anıtı diğer kalıntılardır.

Apollonia’nın yakınında SimenaAperlai ve Isında antik kentleri bulunmaktadır. Apollonia bu kentlerle birlikte Tetrapolis isimli Dört kent Birliğine katılmıştır. Bunun dışında kentle ilgili yeterli tarihi bilgimiz çok azdır.

Günümüze ulaşan kentin kalıntıları akropoldedir. Akropolü kuşatan surlar kuzeyde ve batıda oldukça iyi durumdadır. Surların içerisindeki kale Bizans dönemine aittir. Ayrıca yine bu döneme ait bir de kilise kalıntısı vardır. Kilisenin kuzey-batısındaki yamaçta küçük bir tiyatrodan arta kalan izler dikkati çekmektedir. Tiyatronun kuzey-doğusunda büyük olasılıkla Rum döneminde yapılmış bir hamam kalıntısı vardır.

Apollonia’dan günümüze gelen en belirgin örnekler nekropol alanı ile kentin çevresindeki mezar anıtlarıdır. Anıtsal mezarlar tiyatronun doğusu ile İç Kale’nin kuzey-doğusundadır. Burada benzerlerine Likya’da pek az rastlanan altı tane sütunlu veya direkli mezarlarla karşılaşılmıştır. Akropolün eteklerinde ise ovaya doğru Roma mezarları ile karşılaşılmıştır.

Apollonia (Kılınçlar) Antik Kenti Adresi: Sahilkılınçlı, 07580 Kaş/Antalya

Apollonia (Kılınçlar) Antik Kenti Nerede: Apollonia (Kılınçlar) Antik Kenti Antalya’nın Kaş İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Arycanda (Arif Köyü) – Arykanda Antik Kenti

Likya bölgesinin en eski yerleşimlerinden biri olduğunu kanıtlayan ismiyle Arykanda (Ary-ka_wanda), “yüksek kayalığın yanındaki yer” anlamına gelmektedir. Kent, Finike-Elmalı yolunun ortalarındaki Arif Köyü sınırları içinde, sarp bir kayalığın eteklerine kurulmuştur. Likya birliğinin tek oy hakkına sahip fazla büyük olmayan şehirlerinden biridir. Tiyatrosu, meclisi, adak töreni alanı, stadyumu geçirdiği büyük depremlere rağmen hala ayakta ve görülmeye değer.

Elmalı-Finike karayolunun tam yarısında Arif köyü yakınında Aykırıçay’ın (antik Arykandos Nehri) batı yamacında yer alır. Limyra Kralı Perikles dönemine ait sikkeler, ele geçen en eski belgedir. İskender’in egemenliğinde kalmış olan şehirin daha sonra Ptolemaiosların ardından Seleukoların eline geçmiş; Apemea barışından sonra ise Rodos’un kontrolüne girmiştir. M.Ö. 2. yüzyılda Arykanda‘nın Lykia Birliği’ne dahil bir şehir olarak sikke basmıştır. M.S.43’de İmparator Claudius’un Lykia Birliği‘ne son vermesi ile Roma’ya bağlanmıştır. M.S. 240’daki büyük depremden sonra şehir kısmen onarılmıştır. Bizans döneminde ismi Akalanda olmuştur. Kalıntı ve Bizans dönemi belgelerinden 11. yüzyıla kadar var olduğunu bildiğimiz şehir bu tarihten sonra yer değiştirmiştir.

Antalya İli Finike İlçesi, Arif Köyü sınırları içerisinde yer alan Arykanda Antik Kenti’nin ismi Likya dilinde “Ary-ka-wanda”“yüksek kayalığın yanındaki yer” anlamına gelmektedir. Kentin adının filolojik açıdan yerli Anadolu dilini yansıtması, bölgenin en eski şehirlerinden biri olduğunu göstermektedir.

Arykanda, özellikle Helenistik ve Roma dönemlerinde yoğun bir şekilde iskan edilmiştir. Roma Dönemi’nde güvenli bir konaklama yeri olarak büyüyen; aynı zamanda kereste ticareti ile de zenginleşen bir kenttir. 

Arykanda’nın yanı sıra, son yıllarda Limyra ve Patara’da ele geçen Geç Kalkolitik– Erken Bronz Çağı baltaları genel olarak bu bölgenin yoğun, olarak iskân edildiğine işaret etmektedir. Ancak, II. bine tarihlenen taş balta dışında, buluntulara dayanarak, şehir tarihini İÖ 5’inci yüzyıldan önceye götürmek güçtür. İÖ 5’inci yüzyıla ait yerli beylerden Kuprili ve Aquwami’ye ait sikkeler, Pers egemenliği sırasındaki Arykanda’yı yansıtırken, bunu İÖ 4’üncü yüzyıla tarihlenen Limyra Beyi Perikles’e ait sikkeler izlemektedir. Bu duruma göre Arykanda’nın bir süre Limyra egemenliğinde kalmış ve İskender ile birlikte el değiştirmiş olması gerekir. İskender’in ölümünden sonra bölgenin diğer şehirleri gibi Ptolemaiosların, ardından Seleukosların eline geçtiği, Apemea (Dinar) Barışı’ndan sonra ise Rodos’un kontrolüne girdiği bilinmektedir.

Teraslar halinde bir yerleşim gösteren şehrin en üst terasında stadion yer almaktadır. Tiyatro Odeon, agora, agora stoası, küçük hamam, gymnasıon, hamam, bouleterion, sarnıç, yazıtlı ev ve bir çeşme, binası, antik kentte görülebilen kalıntılardandır.

Arykanda Antik Kenti’ne Finike-Elmalı yolunun yaklaşık otuzuncu kilometresinden sağa keskin bir U dönüşü ile ayrılan dar, bozuk ama oldukça kısa bir yol ile ulaşılıyor. Konumu nedeniyle kademeli teraslar halinde düzenlenmiş olan Arykanda, tarihi yapılarının yanı sıra tüm vadiyi gören panoramik manzarası ile de etkileyici bir kenttir. Antik kenti çam ve sedir ağaçları arasında, güneşin etkisini fazla hissetmeden gezebilirsiniz. 

Arykanda Antik Kenti Adresi: Arif, 07740 Finike/Antalya

Arykanda Antik Kenti Nerede: Arykanda Antik Kenti Antalya’nın Finike İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Aspendos Ören Yeri

Antalya – Alanya karayolunun 44’üncü kilometresinden kuzeye dönen yolun 2’nci kilometresinde yer alan Aspendos, sadece Anadolu’nun değil tüm Akdeniz dünyasının en iyi korunagelmiş Roma Dönemi tiyatrosuna sahip olmasıyla ünlüdür. Şehir, bölgenin en büyük nehirlerinden Köprüçay (Antik Eurymedon) yakınlarındaki tepe düzlüğünde kurulmuştur. Akdeniz ile ulaşımını ve gelişmesini yakınındaki nehre ve dolayısıyla çevresindeki bereketli topraklara borçlu olan Aspendos’ta bugün çoğunlukla tiyatro ve suyolları ziyaret edilir. Şehre ait diğer yapıların kalıntıları ise tiyatronun yaslandığı tepenin düzlüğünde yer alır. 

Pamphylia bölgesinin önemli kentlerindendir. Antalya’nın 48 km. doğusunda yer almaktadır. Adı M.Ö. 5. ve 4. yüzyılda sikkelerinde Estwediiys/Estuediya biçiminde yazılmıştır. Önemli bir liman ve ticaret kenti olarak ünlenen Aspendos’ta mısır, gül ağacından yapılmış süs eşyaları, şarap, tuz ve at ticareti yapıldığı biliniyor. At yetiştiriciliği ile de antik dünyada ün salmıştır.

Tarihçiler şehrin yakınlarında akan nehrin kenarında İÖ 467 yılında Yunanlılarla Persler arasında geçen, Eurymedon Savaşı adıyla anılan savaşta Yunan tarafının kazandığından bahseder. Aspendos, Büyük İskender’e hileli yollarla direnme göstermeye çalışsa da sonuçta teslim olup, şehirde yetiştirilen ünlü atlar ve altın karşılığındaki vergi borcunu kabul etmişlerdir. İskender’in ölümünden sonra Ptolemaios egemenliğine giren şehrin, en parlak dönemi şüphesiz, ünlü tiyatro ve suyollarının inşa edildiği Roma İmparatorluk dönemidir.

Strabon’un belirttiğine göre, Mapsos yönetiminde Argos’tan gelen göçmenlerce Troia savaşlarından sonra kurulmuştur. Bu kent adı Adana yakınlarındaki Karatepe’de bulunan ve M.Ö. 8. yüzyıl sonuna tarihlenen Hitit hiyeroglif yazıtlarında Asitawadia/Asitawandas isimli kralın adıyla da birleştirilmektedir. Side gibi M.Ö. 5. yüzyılın ilk yıllarında sikke basan yegane şehirdir. Attik-Deniz Birliğinin üyesidir. M.Ö. 411’de Perslerin üssü olan kent M.Ö. 333’de Büyük İskender’in fethiyle Pers egemenliğinden çıkmıştır. Bir kitabede şehirli askerlerin Ptolemaios’un hizmetinde olduğu belirtilmektedir. Şehir özellikle M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda olmak üzere Roma egemenliği altındayken büyük bir gelişme göstermiştir. Bugün ayaktaki kalıntıların hepsi Roma dönemi ve sonrasına aittir. Kent 8. yüzyılda Arap akınlarından etkilenen şehir Selçuklu dönemiyle Türk egemenliğine girmiştir.

Aspendos’ta Türkiye’nin en iyi korunmuş tiyatrosu bulunmaktadır. İmparator Marcus Aurelius zamanında Theodoros’un oğlu Mimar Zeno tarafından yapılmıştır.

Tarihçiler Aspendos’ta yetiştirilen atların tüm Yakındoğu ve Akdeniz dünyasının en aranır atları olduğunu yazarlar. Aspendos, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde varlığını sürdüren şehirlerden biridir. Ünlü tiyatroda Selçuklu dönemi onarım izlerini özellikle dış cephe ortasındaki anıtsal kapı eklentisinde ve cephesindeki koyu kırmızı zigzag desenli sıva kaplamada görmek mümkündür. Selçuklu sultanlarının konakladıkları, kervansaray olarak düzenlendiği düşünülen sahne binasının günümüze dek sağlam kalabilmesinin en önemli nedeni de bu Selçuklu onarım ve korumacılığına bağlanır. Mustafa Kemal Atatürk de 1930 yılında burayı ziyaret etmiş, “onarılıp yeniden kullanılması” için direktifler vermiştir.

Aspendos’ta Bulunan Antik Yapılar

  • Stadion
  • Agora
  • Bazilika
  • Hamam
  • Su kemeri
  • Nympheum (anıtsal çeşme)
  • Akropol

Aspendos Ören Yeri Adresi: Sarıabalı, 07500 Serik/Antalya

Aspendos Ören Yeri Nerede: Aspendos Ören Yeri Antalya’nın Serik İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Iotape (Aytap) Antik Liman Kenti Ören Yeri

Alanya-Gazipaşa karayolunun 33’ncü kilometresinde yer alan antik kent adını Kommagene Kralı 4. Antiochos’un (MS 38–72) karısı Iotape’den alır. İmparator Trajan’dan Valerian’a kadar kent kendi adına sikke basmıştır. Kalıntılar Roma ve BizansDönemi özellikleri taşımaktadır. Denize doğru uzanan yüksekçe bir burun, kentin akropolü durumundadır.

Aytap, Alanya’nın 30 km. doğusundadır. Bugünkü Akdeniz kıyı yolu, bu Roma kentinin ortasından geçmektedir. Kral Antiochos’un karısı Iotape’nin anısına kente bu adı verdiği bilinmektedir. Kentin 50-100 m. boyutlarında bir limanı vardır.

Yapılar oldukça tahrip olmuştur. Akropolün karaya bağlandığı küçük vadide, doğu-batı yönünde uzanan liman caddesi yer almaktadır. Liman caddesinin büyük bir bölümü günümüzde buradan geçmekte olan karayolunun altında kalmıştır. Antik caddenin her iki yanında üç basamaktan oluşan krepis bulunduğu ve yer yer bunların arasında heykellerin durduğu kaidelerden anlaşılmaktadır. Heykellere ait yazıtlı kaideler kentin başarılı ve hayırsever vatandaşları hakkında bilgi içermektedir.

Yarımada şeklindeki yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş olan kentin kalesine oldukça zor çıkılmasına karşın, görülen manzara tüm yorgunlukları unutturacak güzelliktedir. Iotape kentinin antik caddesi, hamamı, kilisesi, nekropol ve akropolü ayaktadır. Tek odalı ve üstü kapalı mezar odaları da kentin antik kalıntıları içindedir.

Akropolün doğusunda bulunan koyda, dikdörtgen planlı bir bazilika ve içerisinde yazıtlı fresk nedeniyle Hagios Georgios Stratelates’e atfedilen tek nefli küçük bir kilise görülebilmektedir. Aynı alan içerisinde bir de hamam kalıntısı bulunmakta olup, hamam plan bakımından bölgenin diğer hamamları ile benzerlik göstermektedir.

 Antik kentin deniz tarafında kalan kalıntıları arasında, yakınında bulunan bir yazıttan ötürü Trajan’a adanmış bir de tapınak bulunmaktadır. Tapınak  günümüze sadece Stylobat düzeyinde kalabilmiştir. Modern yolun kuzeyinde kalan kalıntılar daha çok nekropol alanındaki mezar yapılarından, evlerden ve bir bölümü izlenebilen surlardan oluşmaktadır. Nekropolde anıt mezar yapılarının yanı sıra basit olanlarda yer almaktadır ki bunlar yörenin mezar mimarisini ve ölü gömme adetlerini en iyi şekilde yansıtan özgün örneklerdir.

Iotape Antik Kenti Adresi: İmamlı, 07430 Alanya/Antalya

Iotape Antik Kenti Nerede: Iotape Antik Kenti Antalya’nın Alanya İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


İsinda (Belenli) Ören Yeri İsinda Antik Kenti

Kaş’a 13 km. mesafede Belenli köyünün hemen yakınındaki tepe üzerinde kurulmuştur, İsinda küçük bir Lykia şehridir ve etrafı surlarla çevrilidir.

İsinda Antik Kenti, Kaş İlçesi merkez bucağına bağlı Belenli Köyü‘nün 3 kilometre güneyindeki tepenin doruğu ve yamaçlarındadır. Demre-Kaş karayolu üzerinde Kaş’a 8 kilometre kala Ağullu yerleşiminden önce güneye dönen yol Belenli köyüne ulaşır. İsinda, ismine antik yazarlarda pek rastlamadığımız ufak bir yerleşim yeridir. Hala görülebilen Lykia dilinde yazılmış 3 üç mezar anıtı, kentin MÖ 4’ncü yüzyılın ilk yarısından önce iskan edildiğini göstermektedir. Lykia Birliği’nin oluştuğu MÖ 2’nci yüzyılda Aperlai ile beraber birlikte temsil edilmiştir. Tıpkı Apollonia’daki gibi “İsindalı Aperlailılar” şeklinde şehrin ismini gösteren kitabeler mevcuttur.

Kentte yer alan akropolün ortasında Lykia yazıtlı iki ev tipi mezar ilgi çekicidir. Ayrıca birçok kaya mezarı ile Roma devrine ait Lykia tipi lahitler günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.

İsinda Antik Kenti Adresi: Belenli 07580 Kaş/Antalya

İsinda Antik Kenti Nerede: İsinda Antik Kenti Antalya’nın Kaş İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Kekova Adası (Batık Şehir) Ören Yeri

Bölgeye adını veren ada, Kaleköy’ün önünde yer alır. Simena antik şehrinin Kekova Adası ve çevresindeki kıyılarda doğal, kültürel ve coğrafi değerlerin korunması amacıyla oluşturulmuş olduğu sanılmaktadır. 260 kilometrekare alanı kaplayan Kekova Özel Çevre Koruma Alanı’nın içerisinde yer alan Simena Antik Kenti, birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescillidir.

Ada üzerinde bulunan Tersane Koyu’na tekneler yanaşabilir. Burada Bizans devrine ait bir kilisenin apsisi yer alır. Adanın tarihi kesin olarak bilinmemektedir ve her tarafı tarihi kalıntılarla doludur. Batık şehir üzerinden teknelerle geçilirken sualtında kalan batık şehrin izleri ve merdivenler görülebilir. Milli park ilan edilen bölge koruma altına alınmıştır ve buradan suya dalmak yasaklanmıştır.

Tekne turlarının ücretleri kapasitesine göre değişiyor. Batık şehirde yüzmek yasak sadece tekneyle yanından geçiliyor. Kişi başı ortalama 350 TL (2022 yılı) ödeyerek Kekova’daki koyları gezebilirsiniz.

Kekova Adası (Batık Şehir) Antik Şehri Nerede: Kaleüçağız, Kaleüçağız Köyü Yolu, 07570 Kekova Adası/Demre/Antalya

Kekova Adası (Batık Şehir) Antik Şehri Adresi: Kekova Adası (Batık Şehir) Antik Şehri Antalya’nın Demre İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Limyra (Turunçova, Zengerler) – Limyra Antik Kenti

Limyra-Zemuri (Turunçova, Zengerler) Antalya’nın Finike ilçesinde bulunmaktadır. Antalya İli Finike İlçesi, Turunçova ve Sahilkent Beldeleri sınırlarında yer alır.

Yüksek bir tepenin eteğine konumlanmış olan kent Likya kaynaklarında Zemuri olarak geçer.  Limyra Antik Kenti Antalya’nın Finike ilçesinin 4 km. kuzeydoğusunda Toçak Dağı güney eteğindedir. M.Ö. 5. yüzyıldan beri var olduğu bilimektedir. Asıl faal dönemi M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısındadır. Lykia Birliği’ni kurmak isteyen Perikles’in Limyra’yı başkent olarak kullandığı bilinmektedir.

Limyra Antik Kenti Büyük İskender’in Pers hakimiyetine son vermesinin ardından sırasıyla Helen’in, Ptalemaioslar’ın, Lysimakhos’un, Suriye Krallığının yönetimine geçmiştir. Daha sonra Seloukosların ve Rodos’un hakimiyetinden sonra Roma egemenliğine giren Limyra M.Ö. 2. yüzyılda Lykia Birliği döneminde Birlik tipi sikkeler bastırmıştır.

M.Ö. 1. yüzyılda ve M.S. 2. yüzyılda Roma döneminde en parlak zamanını yaşamıştır. M.S. 141 yılındaki depremde büyük zarar görmüştür. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Limyra özellikle 8. ve 9. yüzyıllardaki Arap akınları yüzünden önemini kaybederek terkedilmeye başlanmıştır. 11 ve 13.yy’da Selçuklu hakimiyeti ile geçmiş olup 1490 yılında bölge kentlerinin tümü Osmanlı hakimiyetine dahil olmuşlardır.

Roma sütunlu caddesi sular altındadır. Şehrin tiyatrosu ile arasından şimdi karayolu geçmektedir. Tiyatronun ilk yapılışı Helenistik dönemdir. İ. S. 141 de onarım görmüştür. Günümüzde bir kısmı toprak altında kalmıştır.

Limyra Antik Kenti kalıntıları üç kısımda incelenebilir. İlk gezilecek yer Prof. Dr. Brochhard tarafından kazılarak restore edilen akropol ve güneyindeki heroondur. Akropol bir iç kale ve aşağı kaleden oluşmaktadır. Aşağı kalede sur, sarnıçlar ve Bizans Kalesi dışındaki en önemli yapı M.Ö. 4. yüzyıla ait Perikles adına inşa edilmiş karyetitli mezar anıtıdır.

İkinci kısım kalıntıları dağın eteğindeki ve ovadaki yapı kalıntıları oluşturur. Bu alanlarda Tiyatro, Roma ve Bizans dönemi suru, Augustus’un manevi oğlu Gaius Caesar’a ait M.S. 1. yüzyılda yapılmış Kenotaph Bizans Kilisesi bulunmaktadır.

Üçüncü kısımı rekropol alanları oluşturmaktadır. Lykia şehirleri içinde mezarları en çok olan şehirlerden biridir. Limyra yakınında sözü edilmesi gereken bir başka kalıntı Kumluca yönündeki Roma köprüsüdür.

Perikle’nin Anıt Mezarı kentin en göz alıcı anıtıdır. Tapınak cepheli kral mezarıdır. Görkemli mezarın cephesini bir kral sarayını bekçileri gibi dizilmiş kadın sütunlar oluşturur. Bunlar ölü sorumluları Horalar ve Kharitler’dir. Bugün bu Kharitler’den bir tanesi günümüze ulaşabilmiştir ve Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir.

Limyra Antik Kenti Nerede: Yuvalılar Köyü, Turunçova, Finike, Antalya

Limyra Antik Kenti Adresi: Limyra Antik Kenti Antalya’nın Finike İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Myra (Demre, Kale) Ören Yeri – Myra Antik Kenti

Myra, günümüzde Antalya’nın Demre ilçesinin bulunduğu yörede yer alan antik bir Likya kentidir. Alacadağ, Akdağlar (Massikytos) ve Ege Denizi arasında Demre Çayı (Myros) tarafından taşınan toprakla oluşmuş verimli alüvyon ovasına kurulmuştur.

Bazı araştırmacılar Myra‘nın Arzava’nın Mira’sı ile aynı yerleşim yeri olduğunu düşünse de, şimdiye kadar iki yerleşim arasında bir ilişki tespit edilemedi. Myra, Likya ittifakının (MÖ 168 – 43) bir üyesi olmadan önce Myra ile ilgili ele geçirilmişdem yazılı bir kaynak yoktur; Strabo’ya (14:665) göre ittifakın en büyük kentlerinden biriydi. Yunan halk kentin koruyucu tanrıçası olan Artemis Eleutheria‘ya tapmışlardır. Zeus, Athena ve Tike’ye de tapılmıştır.

Likya ve Roma dönemlerine ait olan kentin harabelerinin çoğu alüvyon tortuların altındadır. Antik tiyatronun üstündeki dağda bulunan akropol büyük ölçüde tahrip olmuştur. Tiyatronun yakınında hamam ve bazilika olabilecek geç dönem kalıntıları görülmektedir. Açıkhava tiyatrosu 141 yılında deprem ile yıkılmış fakat daha sonra tekrar yapılmıştır.

Myra, Bizans döneminde dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri idi. Ününü Aziz Nikolas’ın M.S. 4. yüzyılda şehrin piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçludur. 7. yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Myros (Demre) Çayının getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. yüzyılda köy hüviyetine dönüşmüştür. Günümüz kalıntılarını, akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan “Kaya Mezarları” oluşturur. Şehrin su ihtiyacı, Demre Deresinin aktığı vadi kenarındaki kaya yüzüne açılmış kanallarla karşılanmaktaydı.

Myralılar’ın limanı ise antik Likya kenti olan Andriake’dir. Bu kent; o dönemlerde ayrı bir kent değildir, Myralılar için burası bir liman ve dış mahalle olarak işlev görmektedir.[1] Myralılar burada; korsanların baskınlarına karşı korumak için nehrin ağzına zincir germişlerdi. Bu zincir MÖ 42’de Marcus Junius Brutus tarafından para toplamak amacıyla Myra‘ya gönderilen komutan Lentulus Spinther tarafından şehre girilirken kırılmıştır.

Hıristiyanlığın ilk zamanlarında Myra Likya’nın metropolüydü. Aziz Pavlus MS 60’ta Roma’ya giderken limanında gemi değiştirir. Günümüzde Noel Baba olarak da bilinen Aziz Nikolaos 4. yüzyılda Myra‘nın piskoposluğunu yapıyordu. 408 ile 450 yılları arasında imparatorluğun başında olan II. Teodosius zamanında Aziz Nicholaos’ın Myra‘da başpiskoposluk yaptığı ve Myra‘nın Likya’nın başkenti olduğu bilinmektedir.

Müzenin girişi ücretlidir. Müzekart kullanılabilir.

Myra Antik Kenti Adresi: Alakent, Cengiz Sk. No:13, 07570 Demre/Antalya

Myra Antik Kenti Nerede: Myra Antik Kenti Antalya’nın Demre İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Nephelis Ören Yeri Nephelis Antik Kenti

Nephelis, Alanya’nın 55 kilometre doğusunda, Gazipaşa ilçesi Muzkent Köyü sınırları içinde denize doğru uzanan yüksek bir tepenin üzerindedir. Antik kente, Gazipaşa-Anamur karayolunun 12 km’sinden sonra Muzkent köyünün içinden geçilerek, güneye sapan yaklaşık 5 km. stabilize bir yol ile ulaşılır.

Tepenin en yüksek noktasında antik kentin akropolü ve Orta Çağ’dan kalma kale surları vardır. Roma döneminden kalma tapınak alınlık seviyesine kadar korunmuş halde günümüze gelmiştir. Nephelis, odeonu, su sistemi, kireçtaşı . ocağı ve nekropol alanı ile tipik bir Dağlık Kilikya kentidir.

Kentin güneyi deniz ve sarp kayalıklarla çevrilidir. Kent, akropol ve doğu-batı boyunca uzanan kalıntılardan oluşmaktadır. Kentin ayakta kalabilmiş yapıları Roma ve Bizans dönemlerine ait olup, bunlar; Orta Çağ Kalesi, tapınak, Odeon sulama sistemi ve nekropol alanlarıdır.

Nephelis Antik Kenti Adresi: Nephelis, Alanya’nın 55 kilometre doğusunda, Gazipaşa ilçesi Muzkent Köyü sınırları içinde denize doğru uzanan yüksek bir tepenin üzerindedir. (Google Haritalar GPS bilgisi: 36.17572105526906, 32.38249590542305)

Nephelis Antik Kenti Nerede: Nephelis Antik Kenti Antalya’nın Gazipaşa İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Nisa, Neisa, Nysa Antik Kenti veya (Sütleğen) Ören Yeri

Sütleğen Köyü Kaş’a 60 km. mesafededir. Önemli bir yayla köyüdür. Ören yeri, köyden 15 dakikalık bir mesafededir. Şehrin Likçe olan ismi Neiseus, tiyatrosunun duvarında yazılmaktadır. Nisa, Kaş’ın 35 km. kuzeyinde, Sütleğen Köyü’ nde, Sinekçi Beli denilen geçidin yanında, Meryemlik denilen yerdedir. Bazı kaynaklarda Nisa, bazılarında ise Neisa adıyla yer alır. Aydın ilinin sınırları içerisindeki Nysa Antik Kenti ile karıştırılmamalıdır. Aydındaki antik kente nazaran bu biraz daha küçük bir antik kenttir.

Nisa’da, Likia ve Roma devrinden kalma tarihi kalıntılar bulunur. Bazı lahitlerin ön cephelerinde mızrak, kalkan, kadın ve erkek tasvirlerine rastlanmıştır. Antik kentin agorası ve tiyatrosu bulunmaktadır. Lykia Birliği devrinde bastırılan sikkeler Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir.

Meryemlik-Sütleğen veya Nisa antik kenti Kaş’ın 35 km. kuzeyinde, Sinekçi Beli denilen geçidi yanında, Meryemlik denilen yerdedir. Nisa, Luwi veya Lykçe dilinde gelmiş ibir sözcük olup anlamı anlaşılamamıştır. Hellence de de bir anlamı yoktur. Nisa’dan Antik Çağ tarihçileri söz etmemişlerdir. Bundan da antik çağ’da önemli bir kent olmadığı anlaşılmaktadır.

Hellenistik çağda sikke basmasından ötürü ilk kez adını duyurmuştur. Kentin surları kaba bir işçilikle yapılmış olup çok iri taşlardan örülmüştür. Güney bölümünde kemerli bir temenos kapısı görülmektedir. Nisa’dan günümüze ulaşan diğer yapılar arasında bir yamaca yaslanmış olan 700-800 kişilik Roma döneminde yapılmış olan cavea’sı oldukça iyi durumda olan bir tiyatro vardır.

Agora’nın stoası tiyatronun üst sırasının ucuna bitişik olup Hellenistik çağ işçiliğini yansıtmaktadır. Stadion’a gelince, birkaç oturma sırasından başka bir şey kalmamıştır. Sağda solda ise lâhitler görülmektedir. Toprak üstünde görülebilen kalıntılar oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Burada Arkeolojik bir kazı yapılmadığından bu kent hakkında sadece gördüklerimizle yetinmek durumundayız. Hıristiyanlık döneminde kent Myra metropolitliğine bağlı piskoposluk merkeziydi.

Nysa Antik Kenti Adresi: Meryemlik-Sütleğen veya Nisa antik kenti Kaş’ın 35 km. kuzeyinde, Sinekçi Beli denilen geçidi yanında, Meryemlik denilen yerdedir. (36.44460464534219, 29.6063894033432)

Nysa Antik Kenti Nerede: Nysa Antik Kenti Antalya’nın Kaş İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Olympos (Çıralı-Yanartaş-Deliktaş) Ören Yeri

Antalya’nın güney sahillerinde Phaselis’ten sonra bir başka önemli liman kenti Olympos’tur. Kemer ilçesi sınırlarında yer alır. “Yüksek dağ” anlamına gelen Olympos, “sönmeyen ateşin kenti” olarak da nitelendiriliyor. Ünlü efsanelere konu olan bu ateş, kaynağını “Yanartaş” olarak da bilinen “Chimaera”dan alıyor.

Olympos Örenyeri içinden geçen dereciğin (Ulupınar) iki yanına yayılıyor. Bu iki yaka hala izleri görülen bir köprüyle birleştirilmiş. Bu antik liman şehrinin kazılarından çıkarılan kalıntılar arasında tiyatrolar, hamamlar ve mezarlık vardır.

Kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, MÖ 167-168 yıllarında basılan Likya Birlik sikkelerinde adı geçen Olympos, Birlik içinde üç oy hakkına sahip 6 şehirden biridir. Birlik’te, Likya’nın doğusunu temsil etmiştir. Kentin günümüze ulaşmış kalıntıları; Helenistik, Roma ve Doğu Roma (Bizans) dönemlerine aittir.

Olympos Limanı, tarihte korsan yatağı olarak bilinir. Kilikyalı korsanların başı Zeniketes, şehri üs olarak kullanmıştır. Böylelikle  “Mitras Kültü” de şehre yerleşmiştir ki, bu doğu kökenli olan yaratıcı Işık Tanrısı kültüdür. Şehirdeki korsan egemenliği MÖ 67’ye değin sürmüştür. MS 43’teki kesin Roma egemenliği, yeni parlak bir dönemin de başlangıcı olmuştur. Onarılan veya yeniden inşa edilen birçok yapı, demirci Tanrı Hephaistos (Vulcano) adına yapılan kutlamalar, İmparator Hadrian’ın (MS 130) ziyareti, şehir tarihinin Roma Dönemi’ne ait renkli sayfalarıdır. Erken Hıristiyanlık Dönemi’nde önemini koruyan kentin Piskoposu Methodius, adından en çok bahsedilen kişidir. Olympos, MS 4. yüzyıldan itibaren yeniden korsan hücumlarına uğramışsa da MS 5. yüzyılda Efes ve İstanbul konsüllerine katıldığı yazılı kayıtlardan anlaşılmaktadır.

Geç Hristiyanlık Dönemi’nde önemini yitirmeye başlayan Olympos, 11 ve 12. yüzyılda Venedikli ve Cenevizli tüccarların ticari merkezi olmuş, ancak bu aktivite 16. yüzyıldaki Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz üstünlüğüyle son bulmuştur. Olympos’un günümüze ulaşmış kalıntıları, doğudan batıya doğru denize akan bir ırmağın ağzında ve her iki yakasında yer alır. Antik dönemde kenti ikiye bölen nehir yatağı, bir kanal içine alınmak suretiyle iskele olarak kullanılmıştır ve köprü ile birbirine bağlanmıştır. Anılan köprünün bir ayağı korunmuş durumdadır. Güney kıyıda, Hellenistik Dönemin çok köşeli örgülü duvarı ile yanındaki Roma ve Doğu Roma (Bizans) onarımlarına işaret eden bölümü görülmektedir.

Nehir ağzına yakın bir yerde küçük ve dik akropolde geç dönemlerden kalan yapı kalıntıları yer alır. Irmağın güney kıyısındaki Hellenistik temelli ve Roma onarımlı küçük tiyatro oldukça harap vaziyettedir. Şehrin görülebilir diğer önemli yapısı ise ırmak ağzının 150 m batısında yer alan tapınak kapısıdır. İon düzeninde küçük bir tapınağa ait olduğu mimari parçalardan, Roma İmparatoru Marcus Aurelius (MS 172-173) adına yapıldığı anlaşılmaktadır.

Kalıntılar arasında en ilginci Antalya Müzesince yürütülen kazılarla gün ışığına çıkarılmış olan “Kaptan Eudomus’un Lahdi’dir. Nehir ağzının hemen yanında kayalığın oyuğunda yer alan lahit, hem duygu dolu şiirsel ithaf yazıtında kaptanın adını, hem de uzun kenarındaki gemi kabartmasında gemisinin şeklini vermesi açısından da önemlidir.

Olympos’un doğusunda, sahilden 300 m ilerde caretta carettaların yumurta bıraktığı muhteşem kumsalı ve pek çok bitkinin yaşadığı sahil kumulları ile ünlü Çıralı yerleşimi yer alır. Kentin birkaç kilometre güneybatısındaki Yanartaş (Antik  Chimaera ) olarak anılan yükseltinin güney yamacından devamlı olarak alev çıkar. Geceleri oldukça etkileyici görünen bu doğa olayı, binlerce yıldır yer altındaki metan gazının yeryüzüne ulaşmasından başka bir şey değildir. Bununla birlikte bu ateş Likya’da yaşayan ve soluğundan ateş püskürdüğüne inanılan Chimaera adlı canavar ile özdeşleşmiştir. Demirci Tanrı Hepaistos’un kült merkezine dönüşen alanda antik dönemlere ait  kutsal yol ile alevlerin etrafındaki bir takım adak yapıların temellerini görmek mümkündür.

Olympos’un birkaç kilometre güneybatısındaki Çakaltepe olarak anılan yükseltinin güney yamacından devamlı olarak alev çıkar. Yamaçtan çıkan bu doğal gaz nedeniyle burası “Yanartaş-Çıralı” olarak tanınır.

Olympos’un son dönemini yansıtan Ortaçağ kalesi, derenin denizle birleştiği yerin batısında bir köprünün ayağı, bir tapınağa ait duvar parçası, sütun başlıkları, tiyatro, Bizans bazilikası, kıyıya yakın yerde hamam kalıntılarını bugün de görülebilen kalıntılardır.

Olympos (Çıralı-Yanartaş-Deliktaş) Ören Yeri Adresi: Kuzdere, 07980 Kemer/Antalya

Olympos Antik Kenti Nerede: Olympos (Çıralı-Yanartaş-Deliktaş) Ören Yeri Antalya’nın Kemer İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Patara (Ovagelemiş) Ören Yeri Patara Antik Kenti

Patara Antik Kenti Fethiye-Kalkan arasında Xanthos Vadisi‘nin güneybatı ucunda bugünkü Gelemiş Köyü’nde yer almaktadır ve Likya‘nın en önemli ve en eski şehirlerinden biridir.Fethiye – Kaş yolunda, Kaş’a 41 km. mesafededir. Bütün antik devirler boyunca Lykia bölgesinin en önemli şehirlerinden biri olan Patara, kitabelerde ve sikkelerdeki yazılış şekli ile Lykia dilinde PTTARA diye geçmektedir. Roma tiyatrosu, zafer takları ve taş sütunların da aralarında bulunduğu, MÖ. 100 yılından kalma taş kalıntılardan oluşur.

İskender’e kapılarını açan şehir özellikle onun halefleri zamanında deniz üssü olarak büyük önem kazanmış, M.Ö. 315’te Antigonos, 304’te de Demetrios tarafından işgal edilmiştir. Daha sonra Ptolemaios’ların eline geçen şehrin bu dönemdeki adı Arsinoe’dir. M.Ö. 190’da ise III. Antiochos tarafından alınmıştır. Likya birliğinin başkenti. Bu sebeple içinde heybetli bir tiyatro ve harika bir meclis binası var.

Likya Birliği’nin başkentliğini üstlenen Patara, M.Ö.13. yüzyıla ait Hitit metinlerinde “Patar” olarak geçiyor. Tarihi ve arkeolojik önemi büyük olan Patara Antik Kenti, Ksanthos Vadisi’nde denize açılabilecek tek yer olması nedeniyle yüzyıllarca ayakta kaldı. 1988 yılından beri kazıları sürdürülen kent, Hıristiyanlık için de büyük bir anlam taşıyor. “Noel Baba” diye anılan Saint Nicholaos Patara’da dünyaya gelmiştir. Ayrıca Aziz Paul’un da Roma’ya gitmek için buradan gemiye bindiği biliniyor. Patara aynı zamanda Anadolu’dan Roma’ya nakledilen tahılların depolanıp saklandığı bir liman olarak da ünlendi.

Patara Antik Kenti Tarihi

MÖ 13’üncü yüzyıla ait Hitit metinlerinde şehrin adı Patar olarak geçmektedir. Tepecik Akropolü‘nde ele geçen seramik parçaları, Orta Tunç Çağı özelikleri içerirken, yine Tepecik’in doğu yamacı eteklerinde ortaya çıkarılan, Demir Çağı öncesine ait taş balta Patara’nın tarihinin ne kadar eskilere gittiğini göstermektedir. Xanthos Vadisi‘nde denize açılabilecek tek yer olması nedeniyle tarih boyunca önemli kent olma özelliğini her çağda devam ettirmiş olan Patara’nın yazıt ve sikkelerde Likya dilindeki adı Patara olarak geçer.

Lykia Birliği sırasında metropolis durumunda olan Patara üç oy hakkına sahipti ve birlik toplantıları çoğu kez burada yapılıyordu. Roma İmparatoru Hadrianus da karısı ile birlikte bir müddet burada kalmıştır. Noel Baba’nın (Myralı Saint Nicholas) doğum yeri olan kent Bizans egemenliği sırasında hâlâ bir liman kentiydi. Şehir büyük bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra Apollon kehanet merkezi olarak da önem taşımakta idi.

Kalıntılar arasında M.S. 2. yüzyıl başlarına tarihlenen giriş kapısı ve çevresindeki çok sayıdaki Roma dönemi lahitleri, dikkati çekmektedir. Ayrıca kentte Vespasianus’a ithaf edilen hamam, bir tiyatro binası, Hadrianus Granarium’u gibi kalıntılar görülmektedir.

Apollon’un önemli bir kehanet merkezi olarak ün yapmış olan Patara aynı zamanda Anadolu’dan Roma’ya nakledilen tahılların depolandığı ve saklandığı bir limandır. Bizans Dönemi‘nde de önemini devam ettiren kent Hristiyanlar için önemli bir merkez olmuştur. “Noel Baba” diye anılan Saint Nicholaos, Pataralı’dır. Ayrıca St. Paul Roma’ya gitmek için Patara’dan gemiye binmiştir. İmparator Konstantin‘in başkanlık ettiği MS 325’teki İznik Konsülü‘nde Lykia’nın tek imza yetkilisi Piskopos Eudemos‘un Patara Piskoposu oluşu kentin bu devirde de gözde oluşunun kanıtıdır. Ortaçağ boyunca önemini sürdüren Patara, Türklerin gelmesiyle de önemli bir merkez olarak günümüze ulaşmıştır.

Kent, Doğucasarı Akropol suru ile Alakür Tepesi’ndeki Batı Suru arasında ve güneyde Limanağzı’nda yükselen Kurşunlutepe ile kuzeyde kente giriş konumundaki Kısık Geçidi arasında 10 km2’lik bir alanı kaplamaktadır. Xanthos vadisinde denize açılabilecek tek yer olması nedeniyle tarih boyunca önemli kent olma özelliğini her çağda devam ettirmiş olan Patara’nın yazıt ve sikkelerde Likya dilindeki adı PTTARA olarak geçer. Hellenistik ve daha sonraki dönemlerde Patara, Arap kaynaklarında ise Batara olarak anılır.

Dünyanın en eski deniz feneri buradadır. Deniz Feneri’nin üzerinde bulunan yazıt Fener’in, Roma İmparatoru Nero tarafından MS 64/65 yılında yaptırıldığı göstermektedir. Dünyanın en eski deniz feneri Mısır’daki İskenderiye olarak biliniyor. Ancak fenerden geriye tek bir yapı taşı yok. Ayakta kalan en eski deniz feneri ise İspanya’nın Lacarunya kentinde bulunuyordu. Ancak bu fener de 19. yüzyılda yeniden inşa edildiği için orijinal değil. Üstelik Patara Deniz Feneri, Lacarunya’dan 60 yıl daha eski. Patara Deniz Feneri’nin yapı taşlarının da tamamı duruyor.

Tiyatronun yaslandığı Kurşunlu Tepe şehrin genel görünümünün seyredildiği en güzel köşedir. Buradan şehrin diğer kalıntıları; Vespasian Hamamı, Korinth Tapınağı, ana cadde, liman ve tahıl ambarı rahatlıkla izlenebilir. Tepenin kuzeybatısındaki bataklığın arkasındaki tahıl ambarı (granarium), Patara’nın günümüzde kalmış anıtsal yapılarından biri olup, İmparator Hadrian ve eşi Sabina tarafından MS 2.yüzyılda yaptırılmıştır. Tiyatronun kuzeyinde Likya Birliğinin başkenti olan Patara’nın, toplantılara ev sahipliği yaptığı Parlamento Binası yer almaktadır. Şehrin suyu yaklaşık 20 kilometre kuzeydoğusundaki İslamlar Köyü yakınlarında, Kızıltepe yamacındaki kayalıktan getirilmiştir. Kaynakla şehir arasında, Fırnaz iskelesinin kuzeyindeki; mahallen “Delik Kemer” olarak adlandırılan bölüm ise su yollarının en anıtsal bölümüdür.

Patara Plajı ise; en dar bölümü 280 m., en geniş bölümü ise l500 m’ye ulaşan ölçümü ve 18 km. uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun kumsalına sahip plajıdır. Çevre Bakanlığınca “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilen Patara Plajı, Caretta caretta deniz kaplumbağalarının üreme alanıdır. Bölgede, Caretta caretta’ların üreme dönemlerinde ekolojik ortamlarının devamı için, koruma tedbirleri titizlikle uygulanmaktadır.

Girişler ücretlidir, müzekart geçerlidir.

Patara Antik Kenti Adresi: Kalkan, 07960 Kaş/Antalya

Patara Antik Kenti Nerede: Patara Antik Kenti Antalya’nın Kaş İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Perge (Aksu) Ören Yeri Perge Antik Kenti

Perge (Aksu) Ören Yeri Perge Antik Kenti Antalya-Finike sahil yolunun 35. km’sindedir. Antalya İli, Aksu İlçesi sınırlarında kalan Perge, kent merkezinin 17 km doğusunda kalmaktadır. Kentte yürütülen araştırmalar, yapılarıyla ünlü bu şehrin prehistorik birikiminin akropolde ele geçirilen seramik örnekleri ışığında Erken Tunç Çağı’na değin geriye uzandığını ortaya koymuştur.

Şehir kapısında bulunan bir kitabeye göre Perge’nin troia savaşından sonra Amphilokhos, Mopsos ve Kalkhas tarafından kurulmuştur. 1986 yılında Boğazköy’de (Hititlerin başkenti Hattuşa) gün ışığına çıkan tunç tabletten Perge’nin Parha adıyla Hitit döneminde mevcut olduğu öğrenilmiştir.

Antalya’nın 18 km. doğusunda, Aksu Bucağı’nın sınırları içindedir. Kilikya–Pisidia ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir.

Hitit Dönemi‘nde varlığını sürdürdüğüne inanılan ve “Parha” diye bilinen kent Roma Dönemi‘nde Anadolu’nun en düzenli kentlerinden biri olmuştur. Mimarisi ve mermer heykeltıraşlığı ile ünlü olan antik kentte yapılan kazılarda ortaya çıkarılan heykeller Antalya Müzesi’ni en önemli heykel müzelerinden biri haline getirmiştir.

Perge şehir planının esasını biri doğu-batı, diğeri ise kuzey-güney yönünde uzanan iki ana cadde oluşturmaktadır.15 bin izleyici kapasiteli tiyatro oldukça iyi korunmuştur. Oturma yerlerinin karşısında yer alan özenle dekore edilmiş iki katlı sahne binası M.S. 2’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Buradan bulunan eserler günümüzde Antalya Müzesi’nde Perge Tiyatrosu Salonu’nda devamlı olarak sergilenmektedir. Bu heykellerin mükemmelliği Perge heykeltıraşlığının eşsiz tarza sahip ekolünü çok güzel bir şekilde yansıtır. Antik Kent Perge’nin bir diğer temel yapısı olan stadyum, Türkiye’nin en iyi korunmuş stadyumlarından biridir. Tiyatronun kuzeyinde M.Ö. 2’nci yüzyılda inşa edilmiş olan stadyum yaklaşık olarak 12 bin izleyici kapasitelidir.

Perge M.Ö. 333’de Büyük İskender’in gelişine değin tarih sahnesinde görülmemiştir. M.Ö. 3. yüzyılda Selenkosların egemenliğine girmiş, daha sonra da Bergama Krallığı topraklarına dahil olmuştur. Bergama Krallığının vasiyetle Roma’ya kalışı ile Roma egemenliği altına girmiştir. Roma yönetiminde, özellikle milattan sonraki ilk üç yüzyıl büyük bir gelişme gösteren kentle kalıntılar daha çok bu dönemi yansıtır. Bizans egemenliğinde ise Sillyon ile tek bir metropollük olmuştur. Hıristiyan dünyası için önemli bir merkez olan Perge’ye St. Paul iki defa gelmiştir.

Perge’de önemli kalıntılar şunlardır; 12.000 seyirci kapasiteli Helen – Roma Tipindeki Tiyatro, M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen ve çok iyi korunmuş olan Stadion, Agora ve ortasında bir su kanalı olan Sütunlu Caddedir. Perge’deki diğer yapılar, nekropol, surlar, gymnasium, Roma Hamamı, anıtsal çeşme, Helenistik ve Roma Kapılarıdır.

Perge Antik Kenti Adresi: Barbaros, Perge Yolu, 07112 Aksu/Antalya

Perge Antik Kenti Nerede: Perge Antik Kenti Antalya’nın Aksu İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Phaselis (Tekirova) Ören Yeri Phaselis (Faselis) Örenyeri ve Müzesi

Kemer’den yaklaşık 12 km. mesafede, Tekirova tatil beldesi yakınlarında bulunan ve eski bir Likya antik kenti olan Phaselis, muhteşem doğal güzellikleri, tarihi ve plajı ile Antalya Kemer‘de mutlaka gezip görülmesi tavsiye edilen yerlerinden birisidir. Phaselis’in içi ve çevresi çam ormanlarıyla dolu olması sebebiyle yazın sıcak günlerinde bile serin olmakta. Bu açıdan antik kenti rahatlıkla dolaşabilir, doğanın keyfine varabilirsiniz.

Phaselis Antik Kenti‘nin Akdeniz’e uzanan küçük bir yarımada üzerinde İÖ 7’nci yüzyılda Rodoslu kolonistlerce kurulduğu söylenir. Kuruluş efsanesinde kolonistlerin yöre halkına mısır veya kurutulmuş balık önerilerine balık isteği ile cevap verildiği anlatılır. Coğrafi konumu önemli bir liman kenti olduğunu gösterir. Biri yarımadanın kuzeyinde diğeri kuzeydoğuda üçüncüsü ise güneybatı kıyısında yer alan üç limana sahiptir. Limanları, agoraları ve şehir sikkeleri üzerindeki gemi betimlemeleri Phaselis’in ticari liman hüviyetini vurgular.

Kentin antik çağdaki heybetini yansıtan diğer sosyal ve kültürel yapılar arasında dikdörtgen planlı agora, yüksek kuleler, anıtsal çeşmeler, hamamlar ve sütunlu caddeler yer alır. Perge Hristiyanlık için de önemlidir. Hristiyanlığın en önemli figürlerinden biri olan Aziz Paul Perge’ye misyonerlik seyahatleri sırasında Aksu Nehri üzerinden varmış. İncil’de yazılı olmasından dolayı şehir ve akarsu Hristiyanlığın kutsal mekanlarından biri olarak kabul edilmektedir.

Eski Çağ’ın bu ünlü ticaret kenti, üç ayrı limana sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Bu limanlar sayesinde deniz ticaretiyle zenginleşerek, ayrıcalıklı bir konuma ulaştı. Roma İmparatoru Hadrian tarafından 129 yılında ziyaret edilen Phaselis, ileri mühendislik örneği su dağıtım sistemiyle de ünlü.

Zengin çam ormanlarının gölgesinde dinlenen bir sahilde yer alan Phaselis, M.Ö. 690’da Rodoslular tarafında koloni olarak kuruldu. Deniz ticareti kentin en önemli gelir kaynağıydı. Altın taçla karşıladığı Büyük İskender’den sonra çok kez el değiştiren Phaselis, M.Ö. 167’de Likya Birliği’ne üye olup sikkeler bastı.

Bir süre komşu kent Olympos ile korsanların talanlarına maruz kalıp, M.Ö. 43’te Roma egemenliğine girdi. Bu dönem, yeniden yapılanma ve en az üç asır sürecek refahın başlangıcı oldu.

Antik kaynaklardan Phaselis’in M.Ö. 690 yılında Rodoslu kolonistlerce kurulduğu anlaşılmaktadır. Pers standardına göre basılmış sikkeleri M.Ö. 446’dan önceye aittir. M.Ö. 5. yüzyıl ortasında Attik-Delos Deniz Birliğine giren Phaselis’in Lykialılardan ayrı olarak vergi listelerinde geçirmesi dikkat çekicidir. M.Ö. 333’de kapılarını İskender’e açan şehir sırasıyla Ptolemaioslar’ın, Rodos’un egemenliğine girmiştir. M.Ö. 1. yüzyılda bir süre Kilikia korsanlarının eline geçmiş, Romalı kumandan Manilius Servilius Isauricus’un seferi sırasında korsan işgalinden kurtulmuştur. M.S. 3. yüzyılda tekrar karışıklık ve yağmaya uğramıştır. Arap akınları yüzünden önemini yitiren şehir 1158’de Türk egemenliğine girmiştir.

Üç limana sahip olan Phaselis’te toprak üstünde görülen kalıntıların hepsi Roma dönemine aittir. Kuzey, güney ve askeri limanların kalıntıları, agora, domination agorası, geç devir agorası, ana cadde, Hadrian kapısı, tiyatro, surlar, nekropol, aquadukt, tapınak kalıntıları görülebilen kalıntılardandır. Günümüze ulaşan en anıtsal yapı ise su kemerleridir. Şehrin ihtiyacı olan su kuzeydeki tepede yer alan kaynaktan getirilmekteydi.

Biri tiyatro karşısında, diğer ikisi güney limana giden ana caddenin sağında olmak üzere üç agora bulunmaktadır. Tiyatronun karşısındaki agoranın içinde bugün Bizans dönemine ait küçük bir bazilikanın kalıntıları yer alır. Şehrin diğer iki önemli kalıntısı ise şehir meydanındaki biri küçük diğeri büyük iki hamam kalıntısıdır. Özellikle küçük hamam kalıntıları Roma Hamamı‘nın ısıtma sistemi hakkında bilgiler verir. Tarihçiler şehrin baş tanrıçasının savaşın ve bilgeliğin tanrıçası Athena olduğunu yazarlar. Henüz bulunmamış Athena Tapınağı ve diğer önemli yapıların bugün ormanla kaplı akropol tepesinde yer aldığı düşünülmektedir.

Müze girişi ücretlidir, Müze kart ile ücretsiz girilebiliyor.

Phaselis (Faselis) Örenyeri ve Phaselis Antik Kenti Adresi: Çamyuva, 07980 Kemer/Antalya

Phaselis (Faselis) Örenyeri ve Phaselis Antik Kenti Nerede: Phaselis (Faselis) Phaselis Antik Kenti ve Müzesi Antalya’nın Kemer İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Phellos (Felen Yayla) Ören Yeri

Phellos Antik Kenti Kaş’a 12 km. mesafede olan Felen Yaylası üzerinde, çevreye hâkim tepelerde kurulmuştur. Phellos M.Ö. 4. yüzyılda oldukça önemli bir kentti. Antiphellos şehri, Phellos’un limanı idi. Günümüzde kalıntılar orman içinde ve çalılarla kaplanmış durumdadır.

Kaş’ın (Antiphellos) kuzeydoğusunda deniz seviyesinden yaklaşık 950 metre yükseklikte Fellen-Yayla mevkiinde yer alan Phellos Antik Kenti kalıntılarına, Demre-Kaş karayolu üzerindeki Ağullu yerleşiminden Çukurbağ yönüne devam edilerek ulaşılır. Kaş’a inen virajlardan ayrılan patika ile de yürüyerek ulaşım sağlanması mümkündür. Phellos kentine ilk kez coğrafyacı Hekataios tarafından İ.Ö. 500 civarında değinilmişse de bir hata yaparak şehrin Pamfilya’da olduğunu söyler. Phellos ve Antiphellos Yunanca isme sahip birkaç Lykia şehrinden biridir. “Taşlık ülke” anlamına gelen Phellos sözcüğünün Lykia dilindeki karşılığı ise “Vehinda” dır.

Çevresindeki dağlık bölgeye hâkim bir sırt üzerinde kurulmuş olan Phellos, MÖ 4. yüzyılda oldukça önemli bir kenttir. Antiphellos şehri, Phellos’un limanı iken, Helenistik Çağ’la birlikte kendi kurduğu liman kentinin gelişimiyle sönük kalır. Tarihi hakkında fazla bilgi bulunmayan Phellos, mevcut kalıntısıyla büyük bir yerleşme yerinden çok bir savunma şehri, müstahkem mevki görünümündedir.

Phellos’ta akropolü çevreleyen ve yer yer poligonal tekniğin görüldüğü sur dışında fazla yapı kalıntısına rastlanmaz. Yaklaşık 550 metre uzunluk ve 200 metre genişliğindeki bir alana yayılmış olan Phellos Akropolisi, tümüyle surlarla çevrelenmiş olup bölgenin doğal oluşumu kireçtaşı bloklardan inşa edilmişlerdir. Surlarla bitişik doğu ve güney yönündeki kuleler ise rektagonal tekniktedir. Akropolün batı kenarında yer alan ev tipi kaya mezarı, Likya’nın ahşap ev mimarisini kaya gömütüne yansıtmış en özgün örneklerden birisidir.

Aile mezarı özelliğinde olup, mezar odasının üç tarafında klineler görülür. Akropolün kuzey yönündeki vadi içinde ve karşısındaki tepenin eteğinde yer alan çok sayıda lahit arasında kabartmalı olanı kentin en dikkat çekici eserleri arasındadır. Kireçtaşı bloklardan kaide, sanduka ve kapak olmak üzere üç parçadan oluşmuştur. Bu lahdin bir yanında sedire uzanmış elinde kadeh tutan mezar sahibinin tasviri vardır. Ölünün iki yanında ayakta duran iki figür ile sedirin altında kuş figürleri görülür. Lahdin diğer yüzü belirsizdir. Lahdin kısa kenarlarından birinde savaşçı figürü diğerinde ise mezar sahibine miğfer uzatan savaşçı kabartmaları yer alır. İ.Ö 385-350 tarihli bu lahtin kapağının alın kısmında karşılıklı grifonlar fark edilir.

Phellos Antik Kentinin etrafını çevreleyen poligonal teknikle yapılmış surlardan bir bölümü hâlâ ayaktadır. Rölyeflerle bezeli bir lahit, M.Ö. 4. yüzyıla ait diğer lahitler ve ev tipinde kayadan kesilmiş mezarlar kenti çevrelemektedir.

Phellos Antik Kenti Adresi: Çukurbağ, 07580 Kaş/Antalya

Phellos Antik Kenti Nerede: Phellos Antik Kenti Antalya’nın Kaş İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Selçuklu Tersanesi Ören Yeri

Selçuklu Tersanesi Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın Alaiye (Alanya) kentini almasından altı yıl sonra Kızılkule’nin yakınında 1227’de yapımına başlanmış ve bir yılda bitirilmiştir. Kemerli beş gözden oluşan tersanenin denize bakan cephesi 56.5 metre, derinliği 44 metredir. Tersane için seçilen yer, gün ışığından en fazla yararlanılacak şekilde planlanmıştır.

Tersane güneyden gelebilecek tehlikelere karşı, iki katlı, iki odalı bir kule ile güçlendirilmiştir.

Tersanenin giriş kapısındaki yazıt, Sultan Keykubat’ın armasını taşır ve rozetlerle süslüdür. Alanya Tersanesi, Selçukluların Akdeniz’deki ilk tersanesidir. Daha önce Karadeniz’de Sinop Tersanesini yaptıran Alaaddin Keykubat, Alanya Tersanesi ile “iki denizin sultanı” unvanını almıştır. Tersanenin bir yanında mescit öteki yanında muhafız odası bulunur. Gözlerden birinde de zaman içinde körlenmiş bir kuyu vardır.

Girişler ücretlidir, müze kart geçerlidir. Alanya kalesi dış surların altında küçük bir tersanedir, manzaralı surlarda ilerleyerek ulaşılıyor.

Alanya Selçuklu Tersanesi Adresi: Tophane, Tersane Sk. No:9, 07400 Alanya/Antalya

Selçuklu Tersanesi Nerede: Selçuklu Tersanesi Antalya’nın Alanya İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Seleukia Ören Yeri

Seleukeia (Lybre) Antalya ili Manavgat ilçesi yakınlarında bulunan antik kenttir. Serik’in 35 km. kuzeyinde, Torosların güney yamacında, Köprüçayı yakınlarındaki eski bir dağ kenti olan Selge’ye Köprülü Kanyon Milli Parkı’ndan sonra dik virajlı 14 km’lik stabilize yoldan gidilir. Seleukeia antik kentine ulaşmak için Side yönünden Manavgat şehir merkezine girmeden sola dönen yoldan 4 km sonra Manavgat Şelalesi’ni, geçtikten sonra barajlar yönüne devam Bucakşeyhler köyüne gitmek gerekir.

Kent, Büyük İskender’in haleflerinden Suriye Kralı I. Selevkos Nikator (MÖ 321-280) adına kurulmuş olan 9 kentten biridir. Kentin bilinen diğer adı Lyrbe dir.

Side’nin 23 km. kuzeydoğusunda bulunan antik kent, Seleokoslar tarafından kurulmuştur. Kentteki kazı çalışmalarına 1972 yılında başlanmıştır. Kazılar sırasında çıkarılan mozaikler bugün Antalya Müzesinde sergilenmektedir. Kentin gelişmişliğinin göstergesi olarak iki katlı agorası, bazilikası, sarnıç ve kanalizasyon sistemi sayılabilir.

Seleukeia (Lyrbe), Toros Dağları’nın eteğinde güneyde eğimli bir dağ yerleşimi olarak kurulmuş ve sadece güneydoğu yönünden sur duvarlarıyla çevrilmiş olup günümüz kalıntılarının birçoğu Hellenistik ve Roma dönemlerine aittir. Seleukeia antik kenti buluntuları arasında en önemlisi hiç şüphesiz “Yedi Bilgeler Mozaiği” olarak adlandırılan ve yine Antalya Müzesi’nde sergilenen mozaiktir.

Gerek işçilik ve renkliliği, gerekse Anaksagoras, Pythagoras, Demosthenes, Lykurgüs, Thukydides ve Salon gibi yedi ünlü düşünürün portlerini içermesiyle çok ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Agoranın güney ucundaki yarı daire planlı yapının meclis binası (bouleuterion) veya konser salonu (odeion), kuzeyindeki iyi korunmuş küçük yapınınsa tapınak kalıntısı olduğu anlaşılmaktadır. Bunların dışında bir hamam, nekropol alanı ve geç dönem yapısı olan nekropol kilisesi bulunmaktadır.

Seleukia Antik Kenti Adresi: Bucakşeyhler, Manavgat Cd., 07330 Manavgat/Antalya

Seleukia (Lyrbe) Antik Kenti Nerede: Seleukia Antik Kenti Antalya’nın Manavgat İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Selge / Altınkaya Ören Yeri

Antalya İli, Manavgat ilçesi, Altınkaya (Zerk) Mahallesi’nde yer almaktadır. Antalya- Manavgat karayolunun Taşağıl yol ayrımından itibaren kuzeye doğru Köprüçay Irmağı’nı takip eden 55 kilometre uzunluğunda asfalt bir yolla ulaşılır.  İlçe merkezine 80 kilometre mesafededir. Pisidya Bölgesi’nin önemli kentlerindendir. Bağlantısı (Eurymedon) Köprüçay Vadisi üzerinden Pamfilya kentleriyledir.

Ticareti Aspendos’un bu ırmak ağzındaki limanıyla yürütülmüştür ve Aspendos’la kurduğu para birliği ile de ilişkiler pekişmiştir. Bu doğal bağımlılık nedeniyle de MS 25 yılında Pamfilya eyaleti sınırları içine çekilmiştir. Kuruluşu sonradan yazılan Helen destanlarında Kalchas’a bağlanır. Bir yerli Anadolu kenti olduğu gerçeği ise paralar üzerinde okunan Estlegiiys adından anlaşılır.

Selge’nin Kalehes tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Pisidia’ya bağlı kent sonraları Pamphylia sınırları içine alınmıştır. Kent sırasıyla Lidya, Pers, İskender ve Roma yönetimlerinde kalmıştır. Kentteki kalıntılar; kayalığa oyulmuş tiyatro, tiyatronun güneyinde Stadium ile Gymnasium, batısında tavanı kartal motifi ile süslü İon tipindeki tapınaktır. Stadiumun güneyinde çeşme ve agora vardır. Kentin güneybatısında uzanan surların kuzeyinde Artemis ve Zeus anıtlarıyla, Nekropol bulunur.

Yöre MÖ 547 Pers istilası öncesinde Lidya Krallığı’na bağlıydı. MÖ 334’te Makedonyalı İskender gelene kadar da Pers egemenliği altında olmuş; İskender’e zorluk çıkarmayışının ödülünü ise Helenistik Dönem’de (MÖ 330 – MS 30) bağımsızlık kazanarak almıştır. En parlak zamanını Roma Dönemi’nde yaşayan kentin nüfusunun, Strabon’a göre, 20 bin kişiye çıktığı zamanlar olmuştur. Bu süreç halkın Hıristiyanlaştığı Bizans Dönemi’ne kadar sürer. MS 13’üncü yüzyılda Türklerin egemenliği altına girer ve Selge’den uyarlanan Zerk adıyla göçer bir yerleşime dönüşür.

Bugünkü şehir kalıntıları çoğunlukla surlardan ve akropolisten oluşmaktadır. Gymnasium, stoa, stadium ve bazilika kalıntıları günümüze kadar gelmiştir. Bununla beraber iki tapınağın temel hatları da kalmıştır. Günümüze ulaşan en sağlam yapı MS 3’üncü yüzyılda restore edilen tiyatrodur. Köprüçay Irmağı üzerinde ve onu takip eden yol güzergâhında çok sayıda antik yapı bulunmaktadır. (Kemer Köprü, Böğrüm Köprü, Antik Yol, Garnizon Binaları, Su Yolu, Şapel vb.)

Selge aynı zamanda bir çok endemik canlı türünü barındıran ormanları, doğa harikası bir jeolojik oluşuma sahip kanyonları, peyzaj değeri yüksek bir rekreasyon alanı olan Köprülü Kanyon Milli Parkı sınırları içinde kalmaktadır.

Selge Antik Kenti Adresi: Altınkaya, 07980 Antalya Merkez/Antalya

Selge Antik Kenti Nerede: Selge Antik Kenti Antalya’nın Altınkaya İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Selinus Ören Yeri – Selinus Antik Kenti

Selinus Antik Kenti Antalya il sınırları Gazipaşa ilçesi yakınlarındaki antik kenttir.

Gazipaşa Plajı’nın bulunduğu Hacımusa Çayı’nın güneybatısındaki yamaçlarda yer alan antik Selinus kenti, dağlık Klikya bölgesinin en önemli kentlerinden biridir. Kentin akropolü tepeye kurulmuştur. Tepe üzerindeki Orta Çağ Kalesi’nin sur duvarları ve kuleleri oldukça iyi korunmuştur. Akropol içerisindeki kilise ve sarnıç, günümüze kadar gelebilmiş önemli yapılardandır.

Selinus kentinin diğer yapıları sahilde ve yamaçta yer almaktadır. Bu yapılar arasında, hamamlar, agora, islami yapı (Köşk), su kemerleri ve nekropol alanını sayabiliriz. Alanya Müzesi’ndeki ostoteklerin çoğunluğu Selinus Nekropolünden getirilmiş olup, burada ostotek atölyesi varlığını düşündürmektedir.

Selinus Antik Kenti Alanya’nın 45 kilometre doğusunda küçük bir yarımadanın yamacında kurulu antik çağ kentidir. Selinus Antik Kentinin tarihi M.Ö. 6. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Roma İmparatoru Trajanus, Doğu Akdeniz’de Part seferinden dönerken hastalanarak geldiği bu kentte 9 Ağustos 117’de ölmüş ve külleri Roma’ya gönderilmiştir.

Selinus Antik Kenti bir dönem Trajanapolis adını almıştır. Yarımadanın surlarla çevrili tepesinde kentin akropolü vardır. Bir sarnıcın bulunduğu zirve Akdeniz’e egemen bir manzaraya sahiptir. Kentin agorası deniz kenarındadır. Agora yıkılmışsa da granit sütunları görülebilir.

Yamaçtaki surların içinde apsisli bir kilise kalıntısı bulunur. Kilise Azize Tekla’ya adanmıştır. Kentin bir başka anıtsal yapısı da 13. yüzyıl Selçuklu döneminde kırmızı zikzak motiflerle süslenmiş bir av köşküdür. Bu yapının da antik çağdan kaldığı ve İmparator Trajanus’un anısına yapılmış bir mezar olduğu sanılmaktadır. Akdeniz’e akan Selinus Çayı çevresinde su kemeri kalıntılarına rastlanır. Kentin iki hamamından biri kayalık yamacın denize indiği kesimdedir. Tiyatro yıkılmıştır.

Selinus Antik Kentinin nekropolündeki mezarlar birer anıtsal yapı olarak Kilikya bölgesinin ölü gömme geleneklerini en güzel biçimde ortaya koymaktadır. Antik kentteki arkeolojik çalışmalar henüz yüzey araştırmalarıyla sınırlıdır.

Selinus dağlık Klikya bölgesinin en önemli bölgesidir. Roma İmparatorlarından Trijan’ın bu kente ölmesinden dolayı kent bu adı almıştır. Nekropoldeki anıtsal mezar önemlidir. Alanya Müzesindeki ostoteklerin çoğunluğu Selinus Nekropolünden getirilmiş olup, bu da Selinus’ ta bir atölyenin varlığını düşündürmektedir.

Girişin ücretsiz olduğu Selinus Antik Kentine yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle çıkılabilir. Düzgün patika yoldan tepeye çıkacakların yanlarına su almaları önerilir.

Selinus Antik Kenti Adresi: Koru, 07900 Gazipaşa/Antalya

Selinus Antik Kenti Nerede: Selinus Antik Kenti Antalya’nın Altınkaya İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Sillion (Sillyon- Syllion – Asarköy – Yanköy) Ören Yeri – Sillyon Antik Kenti

Perge’nin kuzeydoğusunda, denizden 12 km. içerde, ova ortasında, yayvan biçimli yalçın ve yüksek bir tepe üzerinde kuruludur. Antalya-Alanya karayolunun 29. km’sinde kuzey yönünde ayrılan 13 km’lik stabilize bir yolla ulaşılmaktadır.

Sillyon, Antalya’nın Serik ilçesinde bulunan kale ve antik bir kenttir. Sillyon Antik Kenti, Antalya’nın Serik ilçesinde, Pamfilya Bölgesinde ve ihtişamlı Perge ile Aspendos’un arasında kalmış bir kent. Büyük İskender’in bile alamadığı, kendi parasını basan, bir zamanların görkemli kenti olan Sillyon, antik dönemin yanı sıra Osmanlı’ya kadar birçok uygarlığa ev sahipliğe yapmış bir yerleşimdir.

Serik ilçesine 15 km. uzaklıkta olan Sillyon, Pamfilya’da Aspendos ile Perge arasındaki bir tepe üzerinde kurulu bir kaledir. Bu kale, bugün harabe durumundadır.

M.S. 2’inci yüzyılda Bergama Krallığı’na bağlı olarak, bugünkü Yanköy yakınlarında bulunan Koçhisar Tepesi’nde kurulmuştu. Antik devrin en zengin kalelerinden birisiydi.

Sillyon sarp kenarlı bir tepenin üzerinde kurulduğundan şehri surlarla kuşatmaya gerek duyulmamıştır. Sadece eğimin en az olduğu batı ve güneybatı bölümlerinde surlar, kuleler, siperler dikilmiştir. Bunlar, özenli bir taş işçiliği ve büyük teknik uzmanlık sergilemektedir.

Yöre halkı tarafından “Asar” diye anılır.

Tarihin derin izlerini taşıyan antik kent Sillyon M.Ö. üçüncü yüzyılda kendi adını taşıyan madeni parasını basmaya başlamıştır. Muhtemelen Roma dönemi Sillyon olarak değişen şehrin ismi, bu paraların üzerinde Sylviys olarak geçer.Bizans dönemi psikoposluk merkezi olan Sillyon, Selçuklu dönemi’de yaşamıştır.

Pamfilya bölgesinin önemli yerleşimi olduğunu düşündüğümüz Sillyon antik yerleşim kalıntıları tepe yamaşlarına yayıldığı ve tepenin batı yönünde Helenistik dönem izlerini taşıyan surlarla çevrili Akropolis bulunmakta.[1] Bu surları kuleler, kapılar ve kente çıkılan yollar tamamlamaktadır. Kentin kapısı tepenin batı yanındaki surlar üzerindedir. Tepeye çıkıldığında kuzeybatı yönünde ev kalıntıları, sokaklar, batıda ise Selçuklu Camii,[2] Bizans Kilisesi ve sarnıç görünmektedir. Tepenin güneybatı eteğinde 8.000 kişilik tiyatro ve yanında odeon bulunmaktadır.

Sillyon Antik Kenti’ni gezerken bir bütünlük içerinde kalmış ya da restore edilmiş bir yapı göremeyeceksiniz. Dikkat çekici bazı yapılar olmakla beraber önemli bir kısmının toprak altında olduğunu da belirtelim.

Bir tepe üzerinde olduğundan kaleyi andıran Sillyon’da Hellenistik dönemden Selçuklulara kadar birçok yapıyı görebilirsiniz. Sillyon Hellenistik dönem ile Türk-İslam eserlerinin beraber iç içe olduğu bir antik kenttir.

Kentin troia savaşından sonra kurulduğu sanılmaktadır. Bizans döneminde psikoposluk merkezi olan kent, Selçuklu dönemini de yaşamıştır. Tepenin hafif eğimli batı yönü Hellenistik Çağlardan kalma surlarla çevrilidir. Bu surları kuleler, kapılar ve kente çıkılan yollar tamamlamaktadır. Kentin kapısı tepenin batı yanındaki surlar üzerindedir. Tepeye çıkıldığında kuzeybatı yönünde ev kalıntıları, sokaklar, batıda ise Selçuklu Camii, Bizans Kilisesi ve sarnıç görünmektedir. Tepenin güneybatı eteğinde 8.000 kişilik tiyatro ve yanında odeon bulunmaktadır.

Sillyon Antik Kenti Adresi: Yanköy, 07500 Serik/Antalya

Sillyon Antik Kenti Nerede: Sillyon Antik Kenti Antalya’nın Serik İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Simena (Kaleköy) Ören Yeri

Simena, Antalya Kaş – Demre arasında yer alan, günümüzde Kaleköy olarak adlandırılan antik Likya kentidir.

Antik Simena (Kaleköy) küçük bir Likya kıyı kenti olup M.Ö. 4.yy.’dan günümüze kadar iskan görmüş stratejik bir nokta olma özelliği gösterir. Bu özelliğini en canlı ve etkileyici şekilde yansıtan kalıntı, günümüze dek sağlam kalmış kale yapısıdır.

Günümüzde Kaleköy olarak anılan antik Simena küçük bir Likya kıyı kenti olup, M.Ö. 4’üncü yüzyıldan günümüze kadar iskan görmüş stratejik bir nokta olma özelliği gösterir. Bu özelliğini en canlı yansıtan kalıntı günümüze dek sağlam kalmış kaledir, buradan Kekova ve çevresinin en mükemmel manzaralarını izlemek mümkündür. Simena Türkiye’nin sadece denizden ulaşılabilen nadir yerleşimlerinden biridir. Kekova Adası ve çevresindeki kıyılarda doğal, kültürel ve coğrafi değerlerin korunması amacıyla oluşturulmuştur, 260 kilometrekare alanı kaplayan Kekova Özel Çevre Koruma Alanı’nın içerisinde yer alan Simena Antik Kenti, birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescillidir.

Kekova Adası’nın karşısında bulunan yarımada üzerinde konumlanmış olan antik kent, Türkiye’nin sadece denizden ulaşılabilen nadir yerleşimlerinden biridir.

Eski Simena antik kenti üzerinde kurulmuş olan Kaleköy, yarımada şeklinde olup, ulaşımı teknelerle sağlanmaktadır. Lykia Birliği’nin bir üyesi olan kentin tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar inmektedir. Simena’da da Theimiussa gibi hem karada hem su altında kalıntılar bulunmaktadır. Olağanüstü güzellikteki tarihi ve doğal peyzaj, pırıl pırıl mavi bir deniz gezenlere mutlu saatler yaşatmaktadır.

Yöreye adını veren Kekova, hem Simena’nın tam karşısında kıyıya en yakın yeri 500 metre olan 7.4 kilometre uzunluğundaki adanın, hem de Simena, Teimiussa (Üçağız)Aperlai (Sıcak) İskelesi, Akvaryum KoyuGökkaya Koyu‘nu da içine alan bölgenin genel adıdır. Adanın Simena’ya bakan kuzey kıyıları denizin 4-5 metre derinliklerine kadar uzanan yarısı suyun içinde, yarısı dışında taş merdivenler, ev kalıntıları, iskele kalıntıları gibi antik çağlardaki depremlerde kısmen suya gömülen uygarlığın izleriyle doludur. 

Simena, Kekova Adası’nın karşısında bulunan yarımada üzerinde konumlanmıştır. Kekova Bölgesi’ne karadan ilk giriş yeri olan antik dönemde Teimiussa liman kenti olarak bilinen Üçağız, komşu Simena’nın yanında yer alan, Akdeniz’in en şiddetli dalgalarına karşı denizcileri koruyan en güvenilir köşeydi. Kaleköy ile Üçağız arasında özellikle lahitler için taşocağı olarak kullanılmış küçük adacıklar arasından kıyıya doğru su altında kalmış yol ve rıhtım kalıntılarını izlemek mümkündür.

Oldukça sağlam durumdaki Ortaçağ surlarının oluşturduğu iç kalede, evler ve 19. yüzyıl gezginlerinin gördüklerini bildirdikleri günümüzde çok az sayıda blok taşı kalmış bir tapınak kalıntısı bulunmaktadır. En ilginç kalıntı, oturma sıraları doğal kayaya oyularak yapılmış tiyatrodur. Lykia’daki tiyatroların en küçüğüdür. Kıyıda harap durumdaki hamam, Lykia tipi kaya mezarları ve lahitleri Roma dönemi duvar kalıntılar da görülebilen kalıntılardandır.

Simena Antik Kenti’nin adının ilk kez Pilinius (M.S.1.y.y.) tarafından anılmış olmasına rağmen Likya yazısıyla yazılmış kitabe ve Aperlai’de bulunan gümüş sikkeden anlaşıldığı üzere, tarihi M.Ö. 4’üncü yüzyıla kadar inmektedir. Kent, Aperlai başkanlığında Apollonia ve İsinda’nın da dâhil olduğu bir federasyona üyeydi. Likya birliğinde Aperlai şehri tarafından temsil ediliyordu. Bölge Roma İmparatorluğu‘na katıldıktan sonra Simena’nın bağımsız bir şehir olarak yaşamını sürdüğü anlaşılmaktadır.

Kıyıya yanaşıldığında göze çarpan ilk yapı, kitabesinde Aperlai halkı ve meclisi ile birliğin diğer şehirleri tarafından İmparator Titus’a armağan edilmiştir” yazılı olan ve M.Ö.79 yıllarında yapıldığı düşünülen, Roma hamam kompleksine ait yapı kalıntılarıdır. Sahilden dik bir patika ve yer yer antik basamaklar yardımıyla kaleye ulaşılırken iki lahit dikkati çeker. Biri küçük eksedraya, diğeri ise İdargus oğlu Mentor’a adandığına dair kitabeye sahiptir.

Kaleye ulaşıldığında ilk göze çarpan kalıntı doğal kayaya oyularak inşa edilmiş, 7 oturma sıralı, 300 kişi kapasitesi ile Simena’nın önemli kalıntılarından biri olan tiyatrodur. Su sarnıçları, kaya mezarları ve önce tapınak, ardından kilise ve en son cami olarak kullanılmış dini yapının izleri kalenin diğer kalıntıları arasındadır. Kıyıda su içinde Likya tipi lahitler, mendirek ve yapı kalıntıları durgun havalarda rahatlıkla görülebilir. Kalenin kuzeydoğusunda ise lahitler ve kaya mezarlardan oluşan geniş bir nekropol alan uzanır. Ev tipi mezarın birinde Lykia dilinde yazıt dikkat çekicidir.

Simena Antik Kenti Adresi: Kaleüçağız, 07572 Demre/Antalya

Simena Antik Kenti Nerede: Simena Antik Şehri Antalya’nın Demre İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Termessos (Güllük Dağı) Ören Yeri – Termessos Antik Kenti

Termessos, Pisidya bölgesinin “Milyas“olarak anılan güneybatı bölümünde konumlanmış önemli bir antik kenttir. Termessos Antik Kenti, Anadolu’nun en eski halklarından Luvi’lerin soyundan gelme Solym’ler tarafından kurulmuştur. Şehrin tarih sahnesine çıkışı, Büyük İskender’in M.Ö. 333’de kenti kuşatması ve Termesosluların güçlü bir savunma yaparak kenti teslim etmemesiyle olmuştur. Roma ve Grek kentlerinin aksine Termessos Anadolu’nun içlerinden gelen Solymnler, tarafından kurulmuştur.

Termessos Antik Kenti, Pisidia Bölgesi’nin “Milyas” olarak anılan güneybatı bölümünde, bugün “Güllük” adını taşıyan Solymos Dağı’nın dorukları arasındaki vadide, Anadolu’nun en eski halklarından Luvi‘lerin soyundan gelme Solym’ler tarafından kurulmuş önemli bir antik kenttir.

Orman içinde korunan ören yerlerinin en çarpıcılarından biri olup, aynı adı taşıyan Milli Park içinde yer alır. Antalya-Korkuteli karayolunun 24’üncü kilometresinden sola tırmanan özel yolla, Güllük Dağı’ndaki kalıntılara ulaşılabilir. Şehrin tarih sahnesine çıkışı Büyük İskender’in İ.Ö.333’de kenti kuşatması ve Termesosluların güçlü bir savunma yaparak kenti teslim etmemesiyle olmuştur.

İskender’in ölümünden sonra kent Ptolemy‘ler tarafından alınmıştır. İ.Ö. 189 yılında komşu şehir İsinda’yı zapteden Termessos’lular İsinda halkının şikayeti üzerine Anadolu’daki Roma Kuvvetleri Komutanı Manlius Vulso tarafından cezalandırılmışlardır. Büyük ihtimalle aynı tarihlerde Termessos ile Likya Birliği arasında bir savaş da söz konusuydu. İ.Ö. 71’de Roma ile arasında “dostluk ve ittifak” bulunan Termessos’un işlerinde bağımsız olduğu ve kendi kanunlarını kendileri yapacakları konusu da Roma senatosunca kabul ve tasdik edilmiştir.

Yazıtlarda da kendilerini Pamphylia’nın yerli halklarından biri olan Solymnler olarak belirtmektedirler. Dilleri Pisidia’nın bir lehçesi olarak görünmektedir. İlk olarak Bellerophon öyküsünde İliada’da adı geçse de asıl Büyük İskender’in bölgeye gelişiyle tarih sahnesinde görülmektedir. İlk refah çağını Hellenistik dönemde, ikincisini ise Roma döneminde yaşamıştır. Halkı Roma senatosu tarafından Roma halkının dostu ve müttefiki olarak kabul edilmiş ve Termossoslulara kendi yasalarını kendilerinin yazması hakkı da verilmiştir. Önemli kalıntılardan olan 4200 kişi kapasiteli tiyatro Hellenistik Çağ’da yapılmış, Roma döneminde onarım görmüştür.

Batı tarafı açık, diğer tarafları sütunlu galerilerle çevrili Agora; 6 yükseklikteki platform/üstünde oturan kahramanlık anıtı Hereon, Korint düzenli tapınak, Zeus Solymeus/Tapmağı, Küçük ve Büyük Artemis Tapınakları, Gymnasium ve gözetleme kuleleri, ev kalıntıları diğer önemli kalıntılarıdır. Bunların dışında pek çok anıt ve 1200 ün üzerinde kaya mezarı bulunmaktadır. Ayrıca, kent çeşitli yerlerde halen görülebilen birçok sarnıca sahiptir.

İ.Ö. 36’dan 25’e kadar Galatialı Amyntas’ın Pisidya’nın diğer kentleriyle Termessos’u da yönettiği bilinmektedir. Roma İmparatorluk döneminde ise şehrin bağımsızlığını koruduğu bastığı sikkelerden anlaşılmaktadır. Şehrin Bizans döneminde ve sonraki devirlerdeki durumu hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Termessos kenti terk edildikten sonra yeni bir yerleşmeye tanık olmadığı gibi deprem ve doğal tahribin dışında oldukça sağlam ve iyi korunmuş ören yerlerinden biri olarak gösterilebilir.

Şehrin kalıntıları Antalya-Korkuteli karayolu üzerindeki Yenicekahve yakınında bulunan Hellenistik Devir suru ile başlar ve Güllük Dağı’nın zirvesine kadar devam eder. Otoparktan sonra şehre tırmanan patika takip edildiğinde, sağ yanda İmparator Hadrian devrinde yapılmış İon düzenindeki tapınağın basamak ve anıtsal girişine rastlanır. Aşağı şehir surları ve su kaynağının bulunduğu alandan güneye doğru tırmanmaya devam edilirse, solda yer yer birinci katı ayakta kalmış Gymnasium’a ulaşılır. Birçok oda ve salondan oluşan yapının güneybatısında, arkalarında dükkânlar bulunan sütunlu cadde yer alır. Hemen yakınında kanalizasyon şebekesinin mükemmelliğini gösteren kanallar hala görülebilir.

Düzlüğe çıkıldığında, orman gözetleme noktasına giden patikanın solunda şehrin birçok resmi yapısının bulunduğu alana ulaşılmış olur. Düzlükteki ilk kalıntı agoraya aittir. Batısındaki portiko veya stoa, II. Attalos zamanında (İ.Ö. 159–138) inşa edilmiş olup Dor düzenindedir. Agoranın doğusunda, yamaca yaslanmış olan ve Antalya Körfezi’ni görebilen konumdaki tiyatro yer alır. Tiyatronun yaklaşık 100 metre güneybatısında çatı yüksekliğine kadar ayakta duran meclis binası bulunmaktadır. Agoranın doğusundaki düzlükte ise birbirine geçişli 5 adet sarnıç, derinlik ve genişlik açısından benzersizdir. Şehrin güneybatısında, “Kurucunun Evi” ola-rak adlandırılan Roma tipinde fevkalade güzel bir villanın kalıntıları yer almaktadır. Cephe duvarı Dor düzeninde olan ve 6 m yüksekliğe erişen yapı, kapısının sol tarafındaki kitabeden dolayı ‘Kurucunun Evi” adını almıştır.

Termossos’un önemli diğer özelliği de güney, batı ve kuzeyinde bulunan mezarlıklardır. En ilginç olanları kayaya oyulmuş mezarlar ile tapınak biçiminde inşa edilmiş ve lahit mezarlardır. Şehrin görülebilen bir diğer kalıntısı da sur duvarlarıdır.

Termessos, çok sayıda tapınağa ve çok geniş mezarlık alanlarına sahiptir. Mezarlarının çeşitliliği ve bezemeleri oldukça zengindir. Bunlardan Büyük İskender döneminin önemli komutanlarından Alketas’ın mezarı (İ.Ö. 319) ve diğerleri şehir tarihine ışık tutmaları açısından da önemlidir. Anıtsal mezarların yanında çok sayıda savaşçılıklarını betimleyen kalkan motifli lahit, mezarlık alanında oldukça geniş bir yer kaplar. Antalya Müzesi’nde Termessos’a ait en ilginç eser “Lahitler Salonu”nda sergilenen “Köpek Lahdi” dir. Stefanos adlı köpeğe sahibesi tarafından yazılmış şiirsel kitabe benzersiz olmasıyla ayrı bir önem taşır.

Termessos Antik Kenti Adresi: Bayatbademleri, 07800 Korkuteli/Antalya

Termessos Antik Kenti Nerede: Termessos Antik Kenti Antalya’nın Korkuteli İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Theimiussa (Üçağız) Ören Yeri

Teimiussa, aynı zamanda Tristomon olarak da bilinen Teimioussa veya Timiussa, antik yerleşim Tyberissus’un yakınında, eski Likya’nın bir liman kentiydi. Simena kalesine tırmanışta yolun sonuna doğru bir düzlükte yer alır. Kaş’a 36 km. mesafede bulunan Üçağız’ın üç tarafı denizlerle çevrilmiş doğal koyları tabii bir barınak gibidir. Theimussa, Kekova yakınında Üçağız Köyü’nün bulunduğu yerde doğal bir limandır. İsim tarihte kanıtlanmamıştır, ancak epigrafik ve diğer kanıtlardan türetilmiştir. Liman ve iç bölgelerin bu kombinasyonu arkeolojik keşiflerin odak noktasıdır.

Antalya yönünden Kaş’ a 18 km. kala güneye ayrılan yaklaşık yarım saatlik yoldan Üçağız Köyü’ne ulaşılır. Günümüz köy yerleşimi, Teimiussa olarak adlandırılan küçük bir Likya liman kenti üzerine oturmaktadır. Köye, Kaş veya Finike yönünden teknelerle ulaşılabilir. Yerleşim yeri, Kekova doğal ve arkeolojik sit kapsamında korunan yörelerden biridir. Likya yazıtlı mezarların bulunması en az İ.Ö. 4. yy. öncesi yerleşimine işaret eder. Teimiussa’da görülebilecek antik kalıntı olarak çok sayıda mezar ile kıyıdaki yol ve rıhtım sayılabilir.

Üçağız’ın karşısında uzanan Kekova Adası’ndan dolayı tüm bölge Kekova olarak adlandırılıyor. Theimussa Üçağız’ın hemen birkaç kilometre solunda Simena Kaleköy, Kaş’a doğru kıyıyı takip ettiğinizde Aperlai, Kekova Adasında Batıkkent, Demre’ye doğru olan Gökkaya Koyu’nda ise Istlada antik kentleri karşımıza çıkıyor.

Üçağız, güzelliğini ve doğallığını ana ulaşım yollarından sapa bir noktada yer almasına borçlu. Akdeniz kıyısında saklı kalmayı başarmış köylerden Üçağız, batık şehri ve cam göbeği rengindeki eşsiz koyları ile masalsı bir güzellikte.

Kekova; Uçağız (Teimiusa) ve Kale (Simena) köylerinin karşısında uzanan 7.4 km. uzunluk ve yaklaşık 500 m genişliğinde ince uzu n bir adadır. En yüksek tepesi 188 m. karşısındaki anakara ile arasındaki kanal görünümündeki denizin derinliği ise 105 m.dir. Kekova adı son yıllardaki güncelliğinden dolayı turizm ve korumacılık alanlarında da sıkça kullanılır olmuştur. Çayağzı’ndan (And riake) yapılan tekne turları “Kekova turu” olarak anılmaya başlamış, daha da önemlisi ada ve çevresindeki arkeolojik, doğal koruma alanları “Kekova Sit Alanı” olarak adlandırılmıştır.

Üçağız’da daha çok mezar kalıntıları vardır. Küçük bir kapı ve kayalık üzerinde kule kalıntısı görülür.

Burada yüzey araştırması ve arkeolojik kazı yapılmadığından kent ile ilgili bilgiler son derece sınırlıdır. Yalnızca köyün içerisinde bulunan bir kitabeden M.Ö. IV. yüzyılda bu kentin tarihi ile ilgili bilgi edinebiliyoruz. Ayrıca köy içinde antik çağdan kalma mezar kalıntıları ile söveleri ayakta kalan bir kapı ve yakınındaki kayalığın üzerinde bir kulenin kalıntısı dikkati çekmektedir. 

Antik iskelenin arkasında M.Ö. IV. yüzyıla tarihlenen ev tipi mezarın üzerinde çıplak  bir erkek tasviri bulunmaktadır. Bu mezarın kitabesinden de bu mezarın Kluwanimi’ye ait olduğu öğrenilmektedir. Kentin çevresindeki mezarlar Helenistik ve Roma dönemine aittir.

İskelenin hemen arkasında bulunan ev tipi mezar M.Ö. 4. yüzyıla ait olup üzerinde çıplak genç bir erkek tasviri vardır. Doğuda denizin hemen yanında birçok lahit görülür. Bu mezarların çoğu Roma dönemine aittir. Uçağız doğal limanı ile yat turizmi açısından önem taşır. Buradan kiralanan teknelerle Kaleköy ve Kekova Adasına geziler gerçekleştirilir.

Theimiussa (Üçağız) Antik Şehir Adresi: Kaleüçağız, 07570 Demre/Antalya

Theimiussa (Üçağız) Antik Şehir Nerede: Theimiussa (Üçağız) Antik Şehir Antalya’nın Demre İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)


Xanthos Ksanthos (Kınık) Ören Yeri

Kaş’a 45 km. mesafede, Kınık beldesindedir. Fethiye-Kaş karayolu üzerinde, Fethiye’ye 46 kmilometre uzaklıktaki Kınık Beldesi‘nde yer alan şehir, Xanthos Nehri (Eşen Çayı) kenarındaki ovaya hâkim iki tepe üzerinde kurulmuştur. İlki Eşen Çayı’nın kenarından sarpça bir kayalık şeklinde yükselen surla çevrili Likya Akropolü, ikincisi ise kuzeydeki daha yüksek ve geniş olan Roma Akropolü’dür. Likya Birliği’nin idari merkezi olarak nitelenen Xanthos’un ismi Likya dilinde yazılmış kitabelerde ARNNA şeklinde geçmektedir.

Ksantos (Likçe:  Arnna, Yunanca: Ξάνθος Ksanthos), Kaş’ın Kınık köyündeki antik kent. Kaş kara yoluna 70 km uzaklıkta bulunmaktadır. Antik Çağda Likya’ya başkentlik yapmıştır. UNESCO tarafından ’Dünya Kültür Mirası’ listesine alınmıştır.

Eşen Çayı’nın doğu kıyısında kurulmuş Lykia bölgesinin en büyük dini ve idari merkezi olarak nitelenmektedir. Kentin akropolisinden elde edilen yüzey buluntuları, yerleşme tarihinin M.Ö. 8. yüzyıla kadar uzandığını ortaya koymaktadır. M.Ö. 545’deki Pers işgali sırasında, Harpagos’a karşı sonuna kadar direnen kent halkı, tüm Lykia’ya örnek olmuştur.

Ancak Xanthoslular işgali engelleyememişlerdir. Antik kentte Büyük İskender’in fethinden sonra Seleukosların ve Roma’nın egemenliği yaşanmıştır. Xanthos M.Ö. 168’de Lykia Birliği’nin lideri olmuştur. Kentin asıl gelişimi de Roma dönemlerinde gerçekleşmiştir. M.Ö. 42’de Roma’daki iç savaşlar sırasında Brutus’un yıkıma uğrattığı kent hemen yeniden kurulmuştur. M.Ö. 43’de Pamphylia ile birlikte imparatorluk eyaleti olur.

İmparator Neron zamanında kısa bir süre bağımsızlığını kazanmıştır. 73-74’te ise yeniden Lykia-Pamphylia sınırken içerisine alınmıştır. Bizans dönemi’nde surlar onarılır ve tepenin doruğuna bir manastır yapılmıştır. Hırıstiyanlık döneminde Piskoposluk haline getirilen kent 7. yüzyılın sonundan 10. yüzyılın başına değin Arap akınlarıyla sarsılmıştır.

Şehir, İ.Ö. 545–546 yıllarında Pers Kumandanı Harpagos tarafından kuşatılır. Xanthoslular, kahramanca karşı koyup direnmelerine rağmen çaresiz duruma düştüklerinde, kadın ve çocuklarını öldürüp şehri ateşe vererek insansız ve harap bir şehri Harpagos’a bırakırlar. İÖ 475–450 arasında Xanthos, bu kez yangın felaketi ile karşılaşır. İÖ 334 yılında Büyük İskender şehri almıştır. İskender’in ölümünün ardından Xathos, İÖ 309’dan itibaren Mısır Hanedanı Ptolemaios’ların, ardından birçok Likya şehri gibi Suriye Kralı III. Antiokhos’un egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. İÖ 2. yy.da Likya Birliğinin başkenti olan Xanthos, İÖ 42 yılında bu kez Romalı Brutus tarafından yerle bir edilmiş, ancak ardından İmparator. Marcus Antonius’un gayretleriyle yeniden imar görmüştür. İS 1’inci yüzyılda Roma egemenliği altındaki Xanthos’ta İmparator Vespasianus adına tak yaptırılmış, günümüze kalmış Roma yapılarının çoğu bu dönemde inşa edilmiştir. Bizans egemenliği sırasında piskoposluk merkezi olan Xanthos, bu dönemde birçok yeni yapıya kavuşmuştur. 7’nci yüzyıl sonrası Arap akınları şehrin önemini yitirmesine sebep olmuş ve 1938 yılında Charles Fellows’un burayı keşfedip bazı kalıntıları Londra’ya taşımasına kadar ufak bir köy kimliğiyle yanı başındaki Kınık’ta yaşamını sürdürmüştür.

Kent surları Roma ve Bizans dönemlerinde onarılarak çeşitli ilavelerle güçlendirilmiştir. Güneyde, M.Ö. 2. yüzyıla ait kapı yer alır. Bu kapının arkasında İmparator Vespasianus’a ait dor düzenli Zafer Kemeri görülür. Güneybatıda kentin ilk kurulduğu yer olan Lykia akropolü vardır. Artemis’e ait olduğu düşünülen bir tapınağın kalıntıları ile bir Bizans kilisesi akropolde bulunur. Kuzeydeki Roma dönemi akropolisinde ise görkemli bir manastır dikkati çeker. Tiyatro, Roma dönemine aittir ve 2. yüzyıla tarihlenir.

Antik kentteki ilk araştırmalar 1838’de İngiliz Charles Fellows tarafından yapılmıştır ve ne yazık ki görkemli mezar anıtları, Nereidler Anıtı, Harpyler Anıtı, Payava Lahdi, Aslanlı Mezar İngiltere’deki British Museum’a kaçırılmıştır.

Xanthos’un en ilginç kalıntıları, tiyatronun batısında konumlanır. Bunlardan ilki yüksek dikdörtgen yekpare kaide üzerindeki ölü ailesi ile yanındaki kadın gövdeli, kuşkanatlı yaratıklar olan ve ölülerin ruhlarını gökyüzüne taşıdıklarına inanılan “Harpy” kabartmalarına sahiptir.

Bugün orijinal kabartmaları, Biritish Museum’da sergilenen Harpy Anıtı, İÖ 5’nci yüzyıla tarihlenmektedir. Bu anıt mezarın yanında 4’üncü yüzyıla ait diğer bir kaideli Likya lahdi yer almaktadır. Tiyatronun bitişindeki kare şekilli geniş alan ise üç yanı dükkânlarla çevrili Roma Devri Agorası’dır. Agoranın kuzeydoğu köşesinde, Harpy Anıtına çok benzer, yekpare dikdörtgen gövdesinde Likya ve Grekçe dilinde yazılmış kitabe yer alan İÖ 5’nci yüzyıla ait anıt mezar yükselir. Anıtın gövdesindeki kitabe günümüze dek bulunmuş Likya dilindeki en uzun kitabe olup, Kherei adlı Xanthos’lu prensin serüvenlerini anlatmaktadır.

Roma Akropolü’nde de birçok kaya mezarı ve kaideli mezarı yan yana görmek mümkündür. Bu alanın güney eteklerde yer alan, Aslanlı Mezar, Pa vaya ve Merehi lahitlerinin kaideleri dışında tümü British Museum’da sergilenmektedir. Günümüz kalıntılarına çıkan rampanın sağ kenarında sadece temelleri kalmış olan İÖ 4’üncü yüzyıla ait tapınak planlı Nereid Anıtı da British Museum da sergilenen Xanthos’un ünlü anıtlarından biridir. Xanthos örenyeri, Likya uygarlığının özgünlüğü ve kazılarda elde edilen buluntuların önemi nedeniyle UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi‘ne dâhil edilmiştir.

Ksanthos Ören Yeri – Xanthos Ören Yeri Adresi: Kınık, Asar Cd., 07970 Kaş/Antalya

Ksanthos Ören Yeri – Xanthos Nerede: Ksanthos Antik Kenti – Xanthos Ören Yeri Antalya’nın Kaş İlçe sınırları içerisindedir. (Bağlantıyı tıklayıp bulunduğunuz yere uzaklığını öğrenebilir ve yol tarifi alabilirsiniz.)



Antalya hakkında bütün yazılarımız için Antalya Outdoor, Turizm ve Gezi Rehberi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Antalya‘da kamp yapılacak yerleri toplu olarak haritada görmek ve bulunduğunuz konuma olan uzaklığını öğrenmek için Antalya Kamp ve Karavan Alanları haritasını tıklayabilirsiniz.

Antalya‘da Gezilecek Yerleri toplu olarak haritada görmek ve bulunduğunuz konuma olan uzaklığını öğrenmek için;

Kamp ve Karavan ile ilgili geniş bilgi almak ve kampçılıkla ilgili bütün yazılarımızı görmek için TurkeyOutdoor Kampçılık Rehberi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.


Doğa Sporları ve Outdoor Aktivitelerinde Güvenlik Önlemleri

  • Bütün outdoor aktivitelerinde ve doğa sporlarında güvenlik öncelikle sizin sorumluluğunuzdadır. Hiçbir makale veya video, doğru pratik eğitim ve şahsî deneyimin yerini alamaz.
  • Özellikle outdoor ekstrem sporlarda kendi kişisel güvenliğinizden öncelikli olarak siz sorumlusunuz. Her zaman kişisel güvenliğinizi, birlikte olduğunuz takımın uyum ve güvenliğini ön planda tutun.
  • Her durumda doğadan taraf olun, çevreyi temiz tutun, vahşi hayvanlara, vahşi yaşamın devam ettiği doğaya kesinlikle zarar vermeyin.
  • Doğal ve tarihi güzellikleri keşfederken tatilinizin keyifli ve güvenli geçmesi için bazı önemli noktalara dikkat etmelisiniz. Seyahatiniz öncesinde gideceğiniz bölge hakkında detaylı araştırma yaparak hava durumunu kontrol edin ve yanınıza uygun kıyafetler alın. Doğal, tarihi ve turistik mekanlara kesinlikle zarar vermeyin. Gittiğiniz yerlerde çöplerinizi bırakmayın, çöplerinizi getirdiğiniz gibi poşetler içerisinde geldiğiniz yere geri götürün veya bir çöp konteynırına atın.
  • Doğa gezileri, kamp veya açık hava etkinlikleri planlıyorsanız, gerekli ekipmanlarınızı eksiksiz şekilde hazırlayın.
  • Türkiye’de ormanlara ve bazı korunan alanlara girişlerde sık sık yasaklar uygulanmakta ve uymayanlara idari cezalar yazılmaktadır. Güncel orman giriş yasaklarını illerin Orman Bölge Müdürlüklerinden teyit etmelisiniz.
  • Teknik olarak doğada yapılan bütün outdoor aktiviteleri için önceden izin alınması gerekmektedir. Okuyucularımıza, kampçılara, doğa yürüyüşçülerine ve bütün outdoor sporlarına katılanlara tavsiyemiz, aktiviteye başlamadan önce hiç olmazsa kolluk güçlerini arayarak yapacakları doğa aktivitesi ve rotaları hakkında bilgi vermeleridir.
  • Outdoor ve doğaya dair görüş, düşünce, öneri ve istekleriniz bizim için değerlidir. Çekinmeden bize yazabilirsiniz.

Keyifli ve güvenli bir doğa/outdoor serüveni dileriz! 🚴‍♀️⛺🌳🌲🚵‍♂️🏞️🌿🌄

📌 Instagram: @turkey_outdoor_org

📌 Facebook: TurkeyOutdoor

Türkiye'nin outdoor ve doğa sporları platformu
Türkiye’nin Doğa Aktiviteleri & Macera Sporları Sayfası