Antalya Tanıtımı ve Antalya Turizm Potansiyeli
Antalya Tanıtımı ve Antalya Turizm Potansiyeli
İçindekiler
ToggleAntalya Gezi Rehberi 3. Yazı
Bu yazı dizimizde Antalya’nın tarihi ve turistik yerlerini tanıtıyoruz. #Antalya deniz, güneş, doğa ve tarihin bütünleştiği bir şehirdir. Türkiye’nin turizm cenneti olan Antalya’nın her ilçesi başlı başına birer doğa harikasıdır.
Türkiye’nin Outdoor Sayfası
Türkiye’nin Outdoor Sayfası olarak özellikle outdoor turizminde büyük eksiklik olarak gördüğümüz illerin tek tek tanıtımı, illerde yapılabilecek outdoor aktiviteleri, outdoor ürün satan firmalar, kamp alanları, doğal güzellikler, yürüyüş rotaları gibi bütün bilgileri içeren bir yazı dizisine başladık.
Bu yazı dizimizde bulunduğunuz veya tatil amaçlı gittiğiniz ilde öncelikle yapabileceğiniz doğa aktivitelerinin, aktivite bölgelerinin, kamp alanlarının, tarihi ve turistik mekanların tam ve en geniş listelerini oluşturup okuyucumuzun kullanımına sunuyoruz.
Özellikle kampçılar, doğa severler, karavancılar, doğa tatilcileri, macera turizmi, kültür turizmi ve outdoor ekstrem sporları yapanlar için en çok aranan bilgileri derlemeye gayret gösteriyoruz.
Listede gördüğünüz eksiklikleri ve eklenmesini istediğiniz bilgileri iletişim sayfamızda bulunan kanallardan bize ulaştırabilirsiniz.
Zorunlu Açıklama: Bu yazımız temel olarak Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya (Beşerî ve İktisadi Coğrafya) Anabilim Dalı bölümünde Prof. Dr. Yalçın Karabulut danışmanlığında Cemali SARI tarafından hazırlanan “Antalya’nın Alternatif Turizm Kaynakları ve Planlaması” başlıklı doktora tezinden kopyalanarak hazırlanmıştır.
“Antalya’nın Alternatif Turizm Kaynakları ve Planlaması” başlıklı tezi internetten bulduk ve outdoor sektörüne faydalı olacağını düşündüğümüzden sayfamıza ekliyoruz. Tezi kopyalarken bazı kısımları sildik, bazı bölümlerde değişiklikler yaptık, yeni başlıklar ekleyip paragrafların yerlerini değiştirdik. Akademik atıflar ve detaylı bilgi için tezin orijinaline müracaat etmenizi öneriyoruz.
Akademik bir çalışma olan kaynağımızda çeşitli akademik tanım, dipnot ve atıflar yer almaktadır. Konu hakkında daha detaylı ve akademik değeri olan bilgi almak için “Antalya’nın Alternatif Turizm Kaynakları ve Planlaması” başlıklı doktora tezine müracaat etmelisiniz.
Teze şu adresten ulaşabilirsiniz.
(https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12575/37477)
Bu yazımızda aşağıdaki başlıklarda bilgiler vereceğiz.
Antalya’da Bulunan Akarsular ve Göller
Antalya’da Bulunan Akarsular
Antalya Akarsuları
Antalya’da Bulunan Küçük Akarsular
Antalya’nın Rafting Potansiyeli
Antalya’da Bulunan Göller
Antalya Avlan Gölü
Antalya Yeşilgöl
Antalya’nın Tarihi ve Arkeolojik Mirası
Antalya’da Bulunan Tarihi Eserler
Antalya Arkeolojisi
Antalya’da Bulunan Tarihi Eserler
Antalya Tarihi Camileri
Antalya Hadrianus kapısı
Antalya Doğal Güzellikleri
Antalya Kış Sporları
Antalya Karain Mağarası
Antalya Kemer Tarihi
Antalya Olimpos
Antalya Myra
Antalya Kaş Tarihi
Antalya Patara Tarihi
Antalya Perge Tarihi
Antalya Belek Golf Turizmi
Antalya Köprülü Kanyon Turizmi
Antalya Manavgat Turizmi
Antalya Side Turizmi
Antalya Alanya Turizmi
Antalya ve Ulaşım Yolları
Antalya ve Turizm
Antalya Karayolu Ağı
Antalya Demiryolu Ulaşımı
Antalya Denizyolu Ulaşımı
Antalya Havayolu Ulaşımı
Antalya’da Turizmin Gelişimi
Antalya’ya Gelen Turist Sayıları
Antalya’da Bulunan Akarsular ve Göller
Antalya’da Bulunan Akarsular
Akarsuların oluşumu, yönleri ve birbirleriyle birleşip, bir akarsu şebekesi meydana getirmeleri ve rejimleri yağış, buharlaşma, sıcaklık gibi klimatik etkenler ile üzerinde bulundukları sahanın jeolojik, morfolojik ve petrografik özellikleriyle yakından ilgilidir. Bütün bu faktörlerin karşılıklı etkileşimleri sonucu akarsu kendine özgü bir karakter kazanmış olur. Ovada menderesler çizerek akmaları, şelaleler oluşturmaları, vadilerin dik veya geniş olması gibi.
Akarsuların keskin dirsekler yaparak akmaları, zaman zaman yüzey akısını terk edip yeraltından yol almaları jeolojik yapının bir eseriyken, yüksek ve dalgalı, az çok sönük şekilli kaynak kısmının iniş sırasında uzun, derin ve sarp boğazlarını izleyerek, denize doğru inerken bir ova içinde bulunması morfolojinin etkisi altında gelişir. İçinde bulundukları bölgenin iklim tipi akarsuyun taşıdığı su miktarı dolayısıyla rejimi üzerinde belirleyici rol oynar. Türkiye’nin kuzey ve güneyindeki sıradağların mevcudiyeti, bunların eğimleri akarsuların boylarının kısa, hızlı akışlı olmalarına neden olurken, litolojik faktörler çağlayanlar, şelaleler ve girdapların meydana gelmesine zemin hazırlar.
Antalya Akarsuları
Araştırma sahasında akarsuların hemen hemen tamamı Toros dağlarından denize doğru dik iner. Bu yüzden genellikle kısa boyludurlar. En uzunu 156 km.lik boyu ile Köprüçay’dır. Sahanın kireçtaşı, dolomit gibi daha çok çözünebilen kayaçlardan oluşması ve yağışların sağanak karakterli olması akarsu vadilerinin dar, derin olmasının nedenleridir.
Akdeniz iklim tipi yağış rejimine uyan akarsular kış ve ilkbahar mevsimlerinde bol miktarda su taşırken pek çok akarsu yazın kurur. Yaz mevsiminin kurak geçtiği sahada varlığını sürdüren bazı akarsuların kaynaklar vasıtasıyla beslendiği de bilinmektedir. Baş tarafı oldukça cılız birkaç kaynaktan oluşan Köprüçay, Olukköprü’den sonra bol su taşımaya baslarken, Manavgat Çayı Deli karası düdeninden çıkan suyu ve Dimçayı Alacami’de çıkan bazı kuvvetli kaynakları aldıktan sonra debileri artar.
Antalya’da akarsularının bir diğer özelliği de başlangıç ve bitim noktaları sırasında akarken birbirinden çok farklı eğim dereceleri ile yol almalarıdır. Örneğin, Aksu Çayı 0-50 m.ler arasında %009’luk bir eğime sahipken, 50-100 m.ler arasında %06.3’luk bir eğimle aktıktan sonra 100-250 m.ler arasında %03.5’lik bir eğime düşüp, 250-500 m.ler arasında %031.3’luk yüksek eğim oranına ulaşıp, 750-1000 m.ler arasında %017.9 düşüp, 1050-1500 m.ler arasında %056.3’e varan eğime sahiptir.
Alakır, Aksu, Köprü, Manavgat, Alara ve Dim çayları araştırma sahasının baslıca önemli akarsularıdır. Bu akarsular kaynaklarını 2.000 m.nin üzerinde yüksekliğe sahip dağlardan alır. Antalya’nın en uzun akarsularını meydana getirirler.
Şüphesiz araştırma sahasının tüm akarsuları bunlardan ibaret değildir. Boyları daha kısa ve su toplama havzaları daha küçük olan akarsulara kısaca da olsa değinmekte fayda vardır:
Antalya’da Bulunan Küçük Akarsular
- Antalya Demre Çayı; kaynağını oluşturan baslıca akarsular batı yönünden katılan Kıbrısçık çayı ile doğusundan gelen Tokluca çayı Dirgenler koyu güneyinde birleşerek, Demre çayını meydana getirir. Bu noktadan itibaren Cam dağının batı kenarlarını izleyen cay, kuzeybatı-güneydoğu yönünü izleyerek Demre’den Akdeniz’e ulaşır.
- Antalya Karasu Çayı; kaynağını Elmalı ovasının batısındaki Akdağ eteklerinden alan cay, Türkmen dağı eteklerini izleyerek devam eder. Yonlukoy civarında kuzeybatı-güneydoğu olan akış yönünü güney-kuzey istikametine çevirerek Tonguçdağı eteklerini takiben Finike körfezine dökülür.
- Antalya Boğaçay; Karaman, Doyran ve Candır derelerinin birleşerek meydana getirdiği, 800 km2’1ik havzası olan Boğacay Beydağı, Bakırlı ve Ziyaret dağı ile Aladağ eteklerinden çıkan suları Antalya körfezine drene eder. Boğacay’ın toplam uzunluğu en uzun kolu ile birlikte 48 km.ye ulaşır.
- Antalya Düden Çayı; deniz seviyesinden 89 m. yükseklikte bulunan traverten platosundaki Düdenbaşı kaynaklarının oluşturduğu cay, Antalya’nın 7 km. doğusundan şelale yaparak körfeze dökülür.
- Antalya Aksu Çayı; Isparta yakınlarındaki Akdağ (2.276 m.) kalker kütlesi ile kalker filisten oluşan Davras dağından (2.635 m.) suyunu alır. Cay önce güneydoğu doğrultusunda akar, Kovada golüne dökülüp yeraltı sularına karışarak ilerler, Aşağı Gökdere koyu yakınlarında Eğirdir Golü’nün suları ile birleşir. Daha sonra güneye doğru akıp Göksu deresi ile birleşerek oldukça hızlı akışlı bir ırmak olarak güneye iner ve ovada daha çok genişleyerek, Aksu ovasını sulayarak denize dökülür.
- Antalya Karpuz Çay; iki kolun birleşmesinden oluşan Karpuz çayının doğu kolu Osmandağı eteklerinden doğup Cenger çayı adı altında akan suyun kuzey kolunu meydana getiren Karpuz çayı ile birleşmesinden oluşarak, denize dökülür. Kuzey kol 35 km. iken doğu kolun uzunluğu 45 km.yi bulur.
- Antalya Kargı Çayı; Sıraevliya ve Kaplıca tepeleri eteklerinden doğarak, Alaraçayı’nın yaklaşık olarak 10 km. kadar güneyinden ve Alaraçayı’na hemen hemen paralel olarak akar. Ancak boyu yalnızca 14 km. dolayında olan cay iki koldan oluşur ve yaz aylarında suyu kuruma derecesine varıncaya kadar azalır.
Antalya’nın Rafting Potansiyeli
Antalya akarsularının turizm amaçlı değerlendirilmesinde akla ilk gelen aktivite rafting olmaktadır. Kıyılardaki bunaltıcı sıcaklardan bunalan turistlerin doğa ile iç içe kalıp, akarsulardaki botlarının içinde, zaman güçlerini de kullanarak yönlendirdikleri botlar ile birlikte zevkli anlar yasayabilecekleri ortamı onlara ancak Antalya’nın akarsuları sağlayabilir.
Genellikle ormanlık alanlardan geçen akarsuları alternatif turizm uygulamaları için ideal alanları meydana getirmektedir. Doğaya özlem duyan, yeşile hasret kalan günümüz turisti için akarsular ve civarı yalnızca rafting sporu ile sınırlı bir kullanım içinde kalmaz. Özellikle Osmanici akarsu boyları kampçılık için ideal alanları oluştururken, at biniciliği (riding), doğa yürüyüşlerine (trekking) de uygun ortamlar yaratır. Dağ bisikletleri ve jeep safari güzergahlarını da kendilerine çekerek bu tur turizm faaliyetlerine de zemin hazırlamaktadır.
Alakır, Köprüçay, Manavgat, Alaraçayı ve Dimçayı Antalya’ya gelen turistlerin akarsu turizmi taleplerini karşılayacak özelliklere sahiptir. Köprüçay bu akarsular içinde en unlusudur. Son yıllarda araştırma sahasına gelen yabancı turistlerin rafting taleplerini birinci derecede karşılayan bu akarsu nisan-ekim döneminde yoğun bir kullanıma sahne olur.
Beşkonak’ın kuzeyinde bulunan tarihi Roma Köprüsü yakınlarında başlayan rafting turu 10 km.den daha fazla devam etmekte ve turistlerin zevkli ve heyecanlı saatler geçirmelerine neden olmaktadır. Şelale yaparak ve girdaplar oluşturarak, zaman dar ve dik vadiler içinde akısını sürdüren Manavgat çayı 19 km., Alaraçayı 22 km. ve Dimçayı 5 km, Alakır çayı 3.5 km.lik rafting parkurlarıyla akarsu sporları amacıyla değerlendirilmektedir.
Antalya’da Bulunan Göller
Antalya’nın kara içlerindeki su potansiyelinin turizm amaçlı değerlendirilmesi ile araştırma sahasına gelen turistlere alternatif turizm imkanları sağlanabileceğinden öncelikle deniz turizmi için gelen turistlerin daha uzun sure sahada kalmalarının sağlanabilmesi mümkün olacaktır. İkinci olarak ise ağırlıklı olarak kıyılara yığılan turist kitlesini iç kısımlara çekerek bölgesel kalkınmada turizm gelirlerinden iç kısımların da pay alır hale getirilebilecektir. Bu amaçla araştırma sahasının golleri su sporları amacıyla değerlendirilebilir. Ayrıca buraları kamp ve karavan turizmi ile kuş gözlem turizmi için çok uygun alanlardır.
Göller; etraflarındaki ormanlar, barındırdıkları hayvan türleri, göçmen kuşların uğrak alanları olmaları, avcılık ve su sporları sahaları oluşturmaları ile insanların dinlenme, eğlenme ve konaklama gereksinmelerini karşılayabilmeleri turizm faaliyetlerine konu olmalarına neden olmaktadır. Sahada yer alan gollere kısaca göz atacak olursak; Türkiye’nin uluslararası öneme sahip sulak alanlar arasında yer alan Avlan golü; Elmalı ilce sınırları içindedir. Akçay deresi ve yan kolları ile Karagöl’ün sularının tahliye olduğu kapalı bir havza durumundadır. Golün toplam drenaj alanı, 936 km2 dır.
Antalya Avlan Gölü
1972 yılında başlayan Avlan Kurutma Projesi 1976 yılında tamamlanmış olup, golün yeniden oluşturulması için 1997 yılında çalışmalara başlanmıştır. Avlan golü, yaklaşık 850 hektarlık bir alan kaplamaktadır.
Kuzeybatıdan Rahat dağı, doğudan Korudağı, güneyden Küs ve Çal dağları ile çevrili olan çukurluğa yerleşen Soğüt golü, Korkuteli sınırları içinde yer alır.
Golün doğu-batı yönlü uzunluğu 13 km. iken, kuzey-güney yönlü genişliği en çok 5 km.ye ulaşır. Soğut golü deniz seviyesinden 1.349 m. yükseklikte olup golün kıyıları girintili çıkıntılıdır. Yağışlar ve bazı küçük akarsularla beslenirken, batı kenarındaki düdenler aracılığı ile de su kaybeder. Kış ve ilkbahar mevsimlerinde alanı 40 km2 ye kadar çıkan gol yazın bataklık haline dönüşür. Özelikle golün doğu yarısında bulunan sazlar bazen birleşerek gol sularında adacıklar meydana getirir.
Antalya Yeşilgöl
Yeşilgöl, Gömbe (Elmalı) Çukurbağ koyu sınırları içinde bulunur. Gol, Akdağlarda Gollu Tepe’nin (2.713 m.) doğusunda, deniz seviyesinden 1.830 m. yükseklikte yer alır. Golün, kuzeydoğusunda ise 2.760 m.lik Yumru dağı yükselir.
Yeşilgöl’un suları, çakıllar arasından sızarak biraz aşağısından gecen Subaşı deresine karışmaktadır.
Yeşilgöl’e ulaşabilmek için, Çukurbağ köyünden Subaşı yaylasına giden toprak yola girip, koy çıkısından 5 km sonra sola ayrılan patikayı takip etmek gerekmektedir. Araba yolu, Subaşı deresinin sağ tarafından devam etmekte, köy çıkısından 5 km kadar sonra yol, küçük beton bir köprü aracılığı ile derenin sol tarafına geçmekte, bu köprüden 100 m. kadar yukarda soldan Yeşilgöl’e giden patika ayrılmaktadır. Buradan da 15 dakika yüründüğünde göle ulaşılmaktadır.
Yeşilgöl’un 1 km kadar güneybatısında Aygır golü adı ile anılan küçük bir gol daha vardır. Bu golden batan sular, bir pınar seklinde açığa çıkmakta ve Uçarsu Şelalesi’ni (Yeşilgöl’un 250 m. kadar güneybatısında) olusturmaktadır. Şelalenin suları, Gömbe tarafına doğru akarak Subaşı deresine karışıp avlan golüne kadar ulaşmaktadır.
Oldukça küçük bir yüzolçüme sahip Yeşilgöl (0,5 km2), yöreye ayrı bir çekicilik katmaktadır. Şayet uygun konaklama imkanlarıyla desteklenirse, tur yaratan çekiciliklerden çıkıp, kalış yaratan çekicilik haline getirilebilir ve doğal olarak ta, yöre ekonomisine katkı sağlayabilir. Özellikle son yıllarda basta Gömbe halkı olmak üzere (özellikle hafta sonları sayfiye amaçlı) yerli ve az da olsa yabancı turistler tarafından ziyaret edilmektedir.
Antalya’nın Tarihi ve Arkeolojik Mirası
Antalya iklimi, verimli toprakları, sahip olduğu uzun kıyı şeridi, geniş kumsalları, zengin bitki örtüsü ve her donemdeki çok çeşitli alternatifleriyle paleolitikten günümüze kadar insanın yasadığı bir saha olmuştur. Antalya tarihte üç önemli uygarlığa sahne olmuştur: Pisidya, Pamfilya ve Likya. Yöreye Makedonlar, Selevkoslar, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlıların egemen olduğu ve bu uygarlıklara ait çeşitli izlerin bugüne kadar varlıklarını sürdürdüğü bilinmektedir.
Antalya’da Bulunan Tarihi Eserler
Antalya’da pek çok tarihi-arkeolojik eser günümüze kadar ulaşabilmiştir. Yapılan araştırmalar bölgede paleolitik çağdan günümüze kadar kesintisiz olarak ulasan bir uygarlığın varlığını kanıtlamıştır. Türkiye’nin en eski yerleşmelerinden olan Karain mağarasının M.Ö. 7.000-8.000 yılları arasında kullanıldığı, Beldibi mağarasında da Mezolitik donem izleri saptanmıştır.
Hitit döneminde bölgenin Anzarva toprakları adıyla anıldığını ve M.Ö. 1700 tarihlerinde bölgeler arası iliksilerin sürdürüldüğü görülmektedir. Bölge şehirlerinin bağımsız bir yapıda geliştiği, geniş bölge olarak Pamfilya olarak isimlendirildiği ve zaman bu şehirler arasında federasyonlar kurulduğu, Truva savasından sonra Akayların M.Ö. 1300’de bölgeye geldiği bilinmektedir.
Antalya’da Görülebilecek Arkeolojik Eserler
Batı Anadolu’daki Lidya imparatorluğunun M.Ö. 560 yılında bölgedeki hakimiyetinin, 546 yılında Orta Anadolu’daki Sard savaşında Perslere yenilmesiyle sona erdiği görülür. Büyük İskender’in M.Ö. 334 yılındaki ölümüne kadar bölgedeki iki şehir haricindeki (Sillyon ve Termessos) tüm şehirleri fethetmesi ile Pers hükümranlığı sürdürülmüştür.
Selevkos’un Apameia (Dinar)’da yenilmesi ile bölge Bergama krallığı hakimiyetine girmiş ve Bergama kralı II. Attalos M.Ö. 150 yıllarında kuvvetli donanmasını barındırmak amacıyla Attaleia (Antalya) şehrini kurmuştur.
Son Bergama kralı III. Attalos’un M.Ö. 133 yılındaki ölümünden sonra bölgenin Roma imparatorluğuna terk edilmesi seklindeki vasiyeti ile gelen Roma ve bağlantılı Bizans donemi, 13 yüzyıl boyunca sürmüştür (Güçlü, M., 1997: 1). Selçuklu Türkleri Antalya’yı 1207’de ve Alanya’yı 1220’de fethederek Bizans dönemini sona erdirmiştir. Osmanlı donemi 1391’de başlamış ve Birinci Dünya Savası sonucunda bölgede gerçekleştirilen İtalyan işgali, 1923’teki Türkiye Cumhuriyeti ile ortadan kalkarak bölge, Türk Devleti sınırları içinde bir il olarak tescil edilmiştir.
Coğrafi cevre şartlarının, hakimiyeti elinde tuttuğu dönemlerde insan ancak doğanın izin verdiği bir şekilde Karain, Beldibi gibi doğal mağaralarda yerleşmiş, neolitikten itibaren de yavaş yavaş çevreyi sekilendirmeye başlamıştır. Daha sonraki dönemlerde de ovadaki bataklıklar ve fundalıklar ile onların meydana getirdiği olumsuz şartların etkisiyle insan, insan ile doğa arasındaki uyumu yayla ile ova arasındaki harekette yakalamıştır. Antalya, tarihi boyunca hep kültürün, sanatın, mimarinin, mitolojinin doruğu olmuştur. İklim özellikleri basta olmak üzere, yüksek nitelik ve sayıdaki tarihi, kültürel ören yerleri Antalya’da çok geniş bir turizm potansiyeli özelliği oluşturmaktadır.
Antalya’da Bulunan Tarihi Eserler
Antalya’daki tarihi eserlerin başında surlar gelir. Surlar Romalılar tarafından M.S. 2. yüzyılda Helenistik devirden kalan temeller üzerine yapılmıştır. Şehrin içindeki birkaç burç, Hadrian kapısı ve yanındaki kulelerle limana bakan büyük kule ve liman duvarının bazı parçaları günümüze kadar ulaşabiliştir.
Antalya Tarihi Camileri
Geleneksel mimarisi ile şirin bir köse oluşturan Kaleiçi’nde dar sokaklar ve eski ahşap evler tarihi şehir duvarlarına dayanır. 13. yüzyılda Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat tarafından inşa edilmiş olan Yivli Minareli cami Antalya’nın sembolü haline gelmiştir. Kaleiçi’nde yer alan aynı doneme ait Karatay Medresesi Selçuklu tas isçiliğinin şehirdeki en güzel örneğini sergiler.
Şehrin en önemli iki camisi 16. yüzyıldan kalma Murat Paşa Camisi ve 18. yüzyıldan kalma Tekeli Mehmet Paşa camisidir. Yat limanının yanında 19. yüzyılda, kesme tastan, doğal bir pınarın üzerine dört şutun üzerinde inşa edilmiş olan İskele camisi yer alır.
Hıdırlık kulesi M.S. 2. yüzyılda muhtemelen deniz feneri olarak inşa edilmiştir. Kesik Minareli cami Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı dönemlerini yasamış, şehrin tarihinin bir özeti konumundadır. İmparator Hadrianus M.S. 130 yılında Antalya’yı ziyaret ettiğinde onun şerefine şehir duvarlarına uç kemerli bir kapı inşa edilmiştir.
Antalya Hadrianus Kapısı
Hadrianus kapısı buğun bütün güzelliği ile hala görülebilir durumdadır. Kale kapısı meydanında saat kulesi de eski şehrin surlarının bir parçası idi. Antalya’da turizm çekiciliği olan bir çok antik şehir de bulunmaktadır.
Şehrin batısında yer alan Trebenna, Beydağları’nda denizden 700 m. yükseklikte orman içerisinde bir akropol şehir tarzında inşa edilmiştir. Antik şehrin kalıntıları bugünkü Çağlarca köyünün 2 km. kadar güneyinde bulunmaktadır. Bir tepe üzerine inşa edilmiş olan antik şehrin etrafı, yığma kayalıklarla çevrilmiş durumdadır.
Antalya Doğal Güzellikleri
Antalya’daki tarihi kalıntılar hayranlık bırakacak şekilde doğal güzellikler ile bütünleşmiş durumdadır. Antalya’nın 14 km. kuzeydoğusunda yer alan Düden-I şelalesinin muhteşem güzelliği görülüp ve akan şelalenin hemen arkasında yer alan mağarada yürünebilinir. Lara plajı yolunda yer alan Düden-II şelalesi 40 m. yükseklikten denize dökülür. Şelalenin görünümü denizden daha da güzeldir.
Antalya’dan 21 km. mesafede yer alan Kurşunlu şelalesi olağanüstü güzellikler sergiler. Geniş kumsala sahip olan Lara plajı şehrin 12 km. doğusunda yer alır.
Batıda yer alan Konyaaltı plajı şehir merkezine daha yakındır. Antalya körfezinin batısında Beydağları Olimpos Sahil Milli Parkı ve Topçam plajı vardır. Doğal güzellikler arasında dolamsak isteyenler için parkın kuzey ucunda kamp alanları yer almaktadır. Tünek tepe (650 m.) şehrin en önemli seyir noktalarından biridir. Antalya şehri, Konyaaltı plajı, Beydağları Olimpos Sahil Milli Parkı, Beydağları ve Akdeniz’in güzelliğini merak edenlerin Tünek tepeye (650 m.) çıkmaları gerekir.
Antalya Kış Sporları
Antalya’dan 50 km. uzakta Bakırlı dağının kuzey eteklerinde yer alan Saklıkent 1.800-2.000 m. yükseklikte ideal bir kış sporları merkezidir. Antalya’nın kuzeyindeki Düzlerçamı orman parkında doğal yasam (geyik ve dağ keçileri) koruma altındadır.
Antalya Karain Mağarası
Düzlerçamlığının yakınlarında 115 m. derinliğindeki Güver kanyonu yer alır. Cam dağının doğu yüzünde, Antalya’dan 30 km. mesafede, tarihi paleolitik çağa kadar uzanan Karain mağarası Türkiye’deki en eski yerleşim merkezidir. Her ne kadar buluntulardan bazıları girişte yer alan ufak müzede sergilense de eserlerin büyük çoğunluğu Antalya müzesinde sergilenmektedir.
Karain mağarasının güneybatısında Antalya’ya 34 km. uzaklıkta ve 1.100 m. de Güllük dağının güneyindeki iki tepe arasındaki düzlükte Termessos antik şehri bulunur. Deniz seviyesinden birdenbire dimdik yükselen dağlar, Konyaaltı plajından Kırlangıç yarımadasına kadar uzanan bölgede Beydağları Olimpos Sahil Milli Parkı ile koruma altındadır. Antalya’dan Kemer’e giden 42 km.lik yol buradan geçer.
Antalya Kemer Tarihi
Çevresindeki güzellik ile kaynaşabilmesi için özenle planlanmış olan Kemer (Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi ile) tatil için ideal bir yerdir. Tam donanımlı Kemer marinası yatçıların ilçenin güneyindeki mükemmel koyları ve kumsalları keşfedebilmeleri için hazırlıklıdır. Alış veriş sevenlere her turlu hediyelik eşyayı sunmaya hazır sayısız butik Kemer çarşısında bulunmaktadır. Marinanın kuzeyinden basamaklarla denize inilir.
Yörük parkında geleneksel sanatlarla uğrasan sanatçılar ve Yörük çadırları izlenebilir. Kemer koyunda cam ağaçları ardına gizlenmiş günü birlik dinlence tesisleri birbiri ardı sıra dizilir. Nisan renkli Kemer karnavalının yapıldığı aydır. Bahar mevsiminde de Kemer ile Girne arasında yat yarışları düzenlenmektedir. Kemer’in kuzeyindeki Kızıltepe, Göynük ve Beldibi güneyindeki Kiris, Camyuva ve Tekirova Mavi Bayraklı unlu tatil merkezleridir. Mavi Bayrak, gerekli standartları taşıyan nitelikli (temiz, bakımlı, donanımlı, güvenli) plaj ve marinalara verilen uluslararası bir çevre ödülüdür.
Antalya–Kumluca–Finike karayolunun 35. km.sinde, Tahtalıdağı’nın eteklerinde yer alan antik Phaselis’in (Kemer) limanı bir zamanlar önemli bir ticaret merkeziydi. Su kemerlerinin, agoraların, hamamların, tiyatronun, Hadrianus kapısının ve Akropolisin kalıntıları şehrin tarih içindeki önemini gözler önüne sermektedir. Güney limandan Tahtalıdağı ve çevresinin görünümü muhteşemdir.
Antalya Olimpos
Phaselis’in rüzgarlara kapalı sakin koyları kusursuz bir dinlenme ortamı oluşturur. Antik Olimpos şehri Tahtalıdağı’nın güneyinde yer alır. Kara ya da deniz yoluyla ulaşılabilen Olimpos vadisini defne ağaçları ve zakkumlar gölgeler. Antik devirlerden günümüze kadar gelmeyi mabed kapı, tiyatro, hamam ve agora başarmıştır. Şehir surları ve körfezdeki kuleler Orta Çağa aittir. Yanartaş Olimpos’un kuzeyinde yer alan Çıralı plajının yamaçlarında yaklaşık 300 m. yüksekliktedir.
Kutsal alan olarak yorumlanmış olan bu yörede Romalılar ve Bizanslılardan kalma yapılar bulunur. Burada yeryüzüne çıkan doğal gaz, havanın oksijeniyle birleşerek, antik devirlerden beri yanmaktadır. Olimpos’un güneyinde, berrak denizi ve kumlu plajları ile Çavuş (Adrasan) körfezi yer alır. Burada denizde yüzebilir ya da kuzey sahilindeki deniz mağaraları ziyaret edilebilir.
Olimpos’un batısında, turunçgil ağaçları ve bahçeleriyle kuşatılmış Finike körfezi bulunur. Bu körfezin doğusunda İdebessos (Kozağacı), Rhodiapolis (Şeyhköy) ve Korydalla (Kumluca) antik şehirleri yer alır. Finike, doğusundaki kumlu sahili koşut, batıda kayalık koylarla çevrilidir.
Eski bir Likya şehri olan Liymra (Torunlar) deniz kıyısından 10 km. içerdeki Turucova’dadır. M.Ö. 4. Yüzyıla ait Akropolis’deki Perikles Anıtı antik sanatın örneklerindendir. Surlar, lahitler ve tiyatro şehirden günümüze ulasan önemli yapılardır. Turunçova’dan sonra 20 km.lik güzel manzaralı dağ yoluyla ulaşılan Likya’nın unlu antik şehri olan Arikanda, Kızlarsivrisi dağının batı yamaçlarında yer alır.
Antalya Myra
Şehirde agora, tiyatro, stadyum, su kanalları, hamam ve her yana dağılmış mezarlar görülebilir. Finike’nin 25 km. batısında yer alan Demre’de bulunan Myra antik şehri çok iyi korunmuş Roma devri tiyatrosu ile bu tiyatroyu tepeden seyreden kaya mezarları ile tanınır. Akropolu, kaya mezarları, tiyatrosu ve iki kilise oldukça iyi durumdadır. Aziz Nikolas (Noel Baba) 4. yüzyılda burada yasamıştır.
19. yüzyılda da Ruslar tarafından restore ettirilen yapı buğun Noel Baba müzesi olarak düzenlenmiş olup ziyarete acıktır. Her yıl aralık ayındaki Noel Babayı anma törenleri için bir çok turist buraya gelmektedir.
Myra’nın antik limanı olan Andriake (Dalyanağzı) Demre’nin batısında olup güneşlenmek ve yüzmek için güzel bir kumsala sahiptir. Dalyanağzı’na deniz yoluyla yarım saatlik mesafede yer alan Kekova, aynı zamanda yörede yer alan, antik şehir ve koyların genel ismidir. Kekova şehir harabeleri (antik Apollonia şehrinin M.Ö. 4. yüzyıla ait yazlık yalıları) deniz seviyesinden 1,5-2 m. aşağıda bulunur.
Tektonik olaylar nedeniyle deniz seviyesindeki değimseler sonucu antik şehir sular altında kalmıştır. Kekova koyları yatçılarca her mevsimde önemli bir ziyaret noktası olarak görülür. Kaleköy (Simena) kalesi de bu berrak sularda gezinen yatların, sayısız koyları ve adaları kuşbakışı seyredilebileceği en iyi yerlerden biridir.
Antalya Kaş Tarihi
Kekova’nın batısında üç tarafı dağlarla çevrili Kaş ilçesi yer alır. Burada yerel balıkçıların islettikleri deniz taksileriyle güzel bir koya ya da kumsala gidilebilir. Kaş çevresi serin sularıyla yüzmeyi ve dalmayı sevenlere birçok seçenekler sunar. Antiphellos antik şehrinden (Kas) günümüze sadece Likya kaya mezarları, anıt mezarlar ile tiyatrosu kalmıştır. Yine de, şehir çekiciliğinden hiçbir şey yitirmemiştir.
Kaş’ta deri eşyalardan bakır ve gümüş takılara, giysilerden el dokuma halılarına kadar Türk el sanatlarının sergilendiği bir çok dukan vardır. Türk mutfağından örneklerin sergilendiği acık büfe ise ilçeye özgü bir gelenektir. Kaş’ın batısında küçük bir koyun etrafına kurulmuş olan Kalkan yer alır. Geleneksel beyaz renkli evleri, hediyelik eşya dükkanlarının sıralandığı dar sokakları ve marinası ile Kalkan önemli bir turizm beldesidir. Her sabah tekneler turistleri yakınlardaki koylara ya da kumsallara oturur. Günbatımında çatı teraslarda yemekten önce bir aperatif için bir araya gelmek, yatların geliş gidisini, marinadaki telaşlı faaliyeti izlemek bir gelenek gibidir.
Antalya Patara Tarihi
Antik Likya’nın önemli bir limanı olan Patara virajlı bir yolun sonundadır. Arkeolojik eserleri sayısız ve ilginçtir. Patara aynı zamanda kumsal severler için de idealdir. 22 km. uzunluğundaki ince kumsalı göz alabildiğince uzanır ve her türden plaj sporu için uygundur. Antik Likya’nın başkenti olan Xanthos, Patara’nın 18 km. kuzeyindeki Kınık’tadır. Mezarları, anıtları, tiyatrosu, agorası ve yazıtlı şutunu ile Xanthos Likya, Roma ve Bizans dönemlerinden seçkin mimari örnekler sergiler. Xanthos’un 6 km. batısındaki Letoon’da mitolojinin uç gözde tanrısı olan Leto, Apollo ve Artemis’e atfedilmiş üç mabet ve tiyatro görülebilir.
Antalya’nın doğusu; modern tatil beldeleri, altın gibi parıldayan kumsalları ve iyi korunmuş tarihi eserleriyle turistlere her türlü turizm aktivitesi için çok sayıda seçenek sunar.
Antalya Perge Tarihi
Antik Pamfilya bölgesinin önemli bir şehri olan Perge Aksu’ya 2 km. Antalya’ya 18 km. uzaklıktadır. Yapılan kazılardan Erken Tunç cağında (M.Ö. 4.000-3.000) iskan edildiği ortaya çıkmıştır. Perge’deki arkeolojik buluntuların çoğu Roma çağına aittir.
Antalya müzesinde sergilenen heykeller Perge’de ileri düzeyde bir heykeltıraşlık atölyesinin varlığına işaret etmektedir. Sergilenen Perge heykelleri ile Antalya müzesi dünyanın en zengin Roma dönemi heykel koleksiyonuna sahip müzelerden biri haline gelmiştir.
Akropol ve aşağı şehir olarak iki ana bolümden oluşan antik şehir; en iyi planlanmış ve korunarak günümüze kadar ulaşmıştır. Şehre girişte 15.000 kişilik tiyatro ziyaretçileri karsılar, iki yüksek kule ile şehir kapısı, bir zamanlar mozaiklerle kaplı olan ve dükkanların çevrelediği sütunlu uzun yol, geniş agora ve halk hamamları günümüze kadar görkemini korumuştur.
Antalya Belek Golf Turizmi
Hem yüzmeyi hem güneşlenmeyi hem de golf sporunu sevenler için Antalya’nın 40 km. uzağındaki modern tatil merkezi Belek kusursuz olanaklar sağlar. Belek’deki su sporları, profesyonel ve akademik golf sahası ile tatilcilere spor imkanı sağlamaktadır. Aspendos’daki antik tiyatroda yılın belirli günlerinde bazı tiyatro eserleri ve klasik müzik konserleri sahnelenmektedir.
İki akropolü bulunan şehrin güzelliği tiyatrosudur. 15.000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.S. 2. Yüzyılda Romalılar tarafından yapılmıştır ve günümüze kadar gelebilen ve dünyanın en iyi korunmuş tiyatrolarından biridir. Bugün hala çeşitli konser, bale, opera ve tiyatro gösterileri için kullanılmakta olan tiyatronun koridorları, sahne süslemeleri ve akustiği mimarın ustalığını kanıtlamaktadır. Tiyatronun yakınında bazilika, agora ve Anadolu’nun en uzun su kemerlerinin kalıntıları yer almaktadır. Aspendos ve Perge arasında bulunan Sillyon, bir garnizon şehri karakterinde olup, Pers, Hellenistik, Roma, Bizans ve Selçuklu devirlerini yasamıştır. Önemli kalıntıları arasında stadyum, hamam, tiyatro ve odeon sayılabilir.
Antalya Köprülü Kanyon Turizmi
Antalya–Alanya karayolundan, Beşkonak yoluna sapıldığında, Köprülü Kanyon Milli Parkı’na giden yola girilir. Virajlı yol, yemyeşil el değmemiş ormanlar arasında ırmak boyunca ilerler. Bir sonraki virajdaki manzara her zaman için bir öncekinden daha güzel olduğu için araba yolculuğu bile yavaş olacaktır. Milli park doğal güzellikler ortasında zengin bir bitki örtüsüne sahip bir vadide yer alır. Kanyon, Köprü ırmağı boyunca 14 km. uzanır ve bazı yerlerde 400 m. derinliğe ulaşır. Dinlenme yerlerinde balık lokantaları hizmete hazırdır.
Roma devrinden kalma Köprü ırmağı üzerindeki kanyonda yer alan Oluk köprüsü ve Kocadere deresi üzerindeki Buğrum köprüsü antik dönemlerin mühendislik harikalarıdır. Bu parktan Selge antik şehrine veya Dedegol dağlarına (2.992 m.) gidilebilir. Milli parkın kuzeydoğusunda yer alan antik Pisidya bölgesinin önemli bir şehrine Altınkaya’ya (Selge) zikzaklı bir dağ yolu ile ulaşılır. 950 m. yükseklikteki bu şehirden geriye tepecikler üzerindeki şehir duvarları, kuleler, sarnıç, Zeus için yapılmış bir mabed, agora, stadyum, tiyatro, gimnasyum ve nekropolis kalmıştır.
Antalya Manavgat Turizmi
Manavgat Şelaleleri yakınlarındaki gölgelere sığınmış çay bahçeleri ve restoranlar ise tüm günün yorgunluğundan sonra dinlenmek için ideal bir yer konumundadır. Bu güzel yöreyi daha iyi görebilmek için Manavgat Çayı boyunca eğlenceli bir tekne gezisi yapmak da mümkündür.
Antalya Side Turizmi
Türkiye’nin en çok bilinen antik şehirlerinden biri de Side’dir. Manavgat ilçesine 7 km. uzaklıktaki bu antik liman şehri Pers, Hellenistik, Roma ve Bizans devirlerini yasamıştır. M.Ö. 1405’te kurulan Pamfilya’nın önemli bir liman şehri olan Side, tarihin derin izlerini günümüze taşımıştır. Kapıları, su yolları, çeşmeleri, limanları, Vespasiyanus anıtı, Atenna, Apollon, Men, Dionysus tapınakları, hamamları, agoraları, sütunlu caddeleri, evleri, bazilikaları, 25.000 kişi kapasiteli tiyatrosuyla turizm çekiciliği fazla olan bir antik şehirdir. Güzel bir sahil kasabası olan Side’de antik kalıntılar, güzel iklim, kumlu plajlar, birçok alışveriş merkezi ve modern konaklama tesisi buraya turist akımını sağlayan başlıca nedenlerdendir.
Side’nin doğusunda yer alan Sorgun ve Titreyen göl cam ağaçları arasında kalmış kumsalları ile ünlü tatil merkezleridir. Rahatlatıcı atmosferi sayısız konaklama tesisi ve aktiviteleri ile önemli bir yöredir. Side’nin batısında bulunan Kumköy ve Çolaklı da önemli tatil beldeleridir. Bu beldeler hem deniz ve güneş imkanı sunar hem de tarihi mekanlara yakındır. Side’nin 15 km. kuzeydoğusunda yer alan Bucakşıhlar’da iyi bir durumda korunmuş Roma hamamı, kilisesi, tapınağı bir mozolesi, tiyatrosu ve agorası vardır.
Türkiye’de en çok ilgi çeken ve bilinen mağaralardan birisi Altınbeşik Mağarasıdır. Mağaranın da içinde bulunduğu milli park, İbradi’nin 12 km. güneydoğusunda ve Manavgat’ın 55 km. kuzeyinde yer almaktadır. Göller, enteresan kaya formasyonlarıyla travertenler ve dereler bu milli parkı daha da güzelleştirmektedir.
Antalya’da, turistlerin mutlaka görmeleri gereken yerlerden birisi de 13. yüzyıldan kalma bir kervansaray olan Alarahan’dır. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat zamanında Alaraçayı’nın kıyısında inşa ettirilmiştir. Yakınlardan bir tepenin üzerinde yer alan Alara kalesi tüm bölgeye hâkimdir.
Antalya Alanya Turizmi
Alanya, geniş plajları, turistik tesisleri ve tarihi eserleriyle önemli bir tatil şehridir. Gelenleri ilk karşılayan Alanya yarımadasının üzerinde bir taç gibi kurulmuş olan ve 13. yüzyıldan kalma şahane Selçuklu kalesi bulunur.
Çifte duvarlı ve iyi korunmuş kalenin duvarlarını 150 kule kuşatır. Dış duvarlarda bir caminin yıkıntıları bir kervansaray ve bir kapalı carsı, iç duvarlar içinde de harap olmuş bir sarnıç ve bir Bizans kilisesi yer alır. Her ne kadar Alanya’nın tarihi Roma dönemine kadar gitse de şehir en görkemli dönemini Alaeddin Keykubat kışlık konaklama yerini ve donanma ussunu buraya taşıyınca yasamıştır. Binalar şehrin Selçuklular döneminde taşıdığı önemi sergilemektedir. Etkileyici kalenin yanı sıra esi benzeri olmayan tersanesi ve anıtsal güzellikteki sekizgen Kızıl kulenin görülmesi gerekir.
Alanya modern otel ve motelleri, sayısız balık lokantaları, kefe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezidir. Limanı çevreleyen kefeler ve barlar aksam saatlerinde liman yolu boyunca el sanatları, deri, giysi, mücevherat, el çantaları ve yöreye özgü ilginç renklere bezeli su kabaklarının satıldığı butikler yer alır.
Ağustos ayında yapılan Alanya Uluslararası Folklor Festivali de şehre ayrı bir canlılık kazandırır. Alanya’nın 15 km. doğusunda yer alan Dimçayı vadisi yaz aylarının bunaltıcı sıcaklarından kurtulmak için dinlenmek için ideal bir yerdir. Alanya’nın yaklaşık 25 km. batısında yer alan Avsallar, kumsalları ile güzel bir tatil merkezidir. Tarihi bir liman olan Alanya’nın 30 km. doğusundaki Aytap; Roma kalıntıları, korunmuş plaj ve koyları önemli bir gezi noktasıdır. Alanya’dan doğuya, Gazipaşa’ya doğru mükemmel kumsallar ziyaretçilerini beklemektedir.
Antalya ve Ulaşım Yolları
Bir bölgenin doğal ve kültürel zenginlikleri ne kadar fazla olursa olsun eğer o bölgede ulaşım problemi varsa turizm aktiviteleri içinde yer alması çok güçleşir. Alternatif ulaşım sistemine sahip bölgelerse turizm potansiyelleriyle doğru orantılı olarak turizm pazarında yer alma sansına sahiptirler.
Karayolu, havayolu, denizyolu ve demiryolları olarak gruplandırılan ulaşım sistemlerinin her biri belli ölçülerde turizm faaliyetlerinde değerlendirilmektedir.
Antalya’nın fiziki coğrafya özellikleri ulaşım üzerinde etkili olup, herhangi bir ulaşım ağı ancak coğrafi şartların izin verdiği ölçüde gelişebilme imkanı bulmuştur.
Herhangi bir bölgeden turizm merkezi olarak söz edebilmesi için ulaşım imkanlarının birbirini tamamlayıcısı olarak karayolları ayrı bir önem arz eder. Limanlara ve hava alanlarına gelen turistler karayolu vasıtasıyla arzuladıkları tesislere varır. Ancak karayolunun ulaşamadığı kıyılar ve koylar arasında denizyolu aracılığıyla ulaşım ihtiyacı karşılanır. Uzak mesafelerin kısa surede kastedilmesine olanak tanıyan havayolu ulaşımı diğer sistemlerin besleyicisi konumundadır. Böylece ulaşım sistemlerinden her biri sahip oldukları avantajlar sayesinde diğerinin negatif yönlerini gidererek birbirlerinin tamamlayıcısı olup, ulaşımın gerçekleşmesini sağlarlar.
Antalya ve Turizm
Ülke turizminin öncüleri arasında yer alan ve turizm potansiyeli yüksek olan Antalya’ya her yıl kara, deniz ve özellikle havayolu ile çok sayıda turist gelmektedir.
Antalya, Cumhuriyet döneminde tüm Türkiye’de yaygınlaşan demiryolu şebekesinden nasibini alamamıştır. Morfolojik şartların elverişsiz olması nedeniyle demiryolunun ulaşabildiği en güney nokta Burdur ili olmuştur. Ancak Antalya demiryoluyla Burdur’dan Denizli üzerinden İzmir’e; Afyon-Eskişehir hattıyla da Ankara ve İstanbul’a bağlantı sağlayabilmiştir. Burdur üzerinden Isparta’ya 53 km.lik, Karakuyu üzerinden Afyon’a 170 km.lik, Dinar üzerinden Denizli’ye 206 km.lik mesafe bulunmaktadır.
Demiryolu ulaşımıyla Burdur ve Isparta’ya gelen turistler daha sonra karayoluyla daha güneye Antalya’ya doğru yolculuklarını devam ettirebilir. Ancak demiryolu ulaşımının gerek iç gerek dış turizm acısından (hem hız hem de konfor bakımından) önemi olduğunu söylemek mümkün değildir. Günümüzde de demir yolu ülke bütününde ulaşım sistemleri arasında önemini yitirmiştir. Zaten zamanı çok sınırlı olan modern turist, ulaşımın yavaş olduğu demir yolunu ulaşım seçenekleri arasında değerlendirmemektedir.
Antalya Karayolu Ağı
Antalya sahip olduğu karayolu şebekesiyle Türkiye’nin her noktasına ulaşabilme imkanına sahiptir. Ulkenin turizm merkezi olan Antalya, gelişmiş karayolu ulaşım bağlantısı ile yakınındaki turist çekim öğeleri ve turizm olanakları ile bağlantılıdır. İç Anadolu ve Ege bölgeleriyle irtibatını sağlayan yollar yeterli olup her mevsim ulaşıma uygundur. Antalya’yı İç Anadolu ve İç Ege’ye bağlayan yollar genel olarak topografyanın etkisiyle güney-kuzey istikametlidir. İç kısımlardaki bu yon genellemesi kıyılarda yerini tamamen kıyı topografyasının etkisine bırakmaktadır.
Tasalı yarımadasındaki yüksek dağ sıraları birbirine paralel uzandıklarından aradaki yüksek ve geniş yaylaların varlığı yolların güzergahını saptamada etkili olmuştur. Beydağları-Akdağlar arasındaki yüksek yayla Antalya’yı- Korkuteli–Elmalı üzerinden Kaş-Fethiye ve Finike’ye bağlar. Yayla yolu Antalya’yı Fethiye’ye bağlayan 300 km.lik sahil yolundan yaklaşık 100 km. daha kısadır. Bu yol Isparta ile Burdur’u da güneye bağlar. Ayrıca Cavdır-Acıpayam-Denizli güzergahıyla Ege Bölgesi’ne ulaşımı sağlar. Araştırma sahasını İzmir’e bağlayan (Korkuteli–Denizli-Aydın üzerinden) yeni acılan yol ise Türkiye’nin uçuncu nüfusça büyük ilinin ulkenin en önemli turizm merkezi ile irtibatını sağlayan en kısa karayolu (Burdur üzerinden İzmir’e ulaşan eski yola gore) olma özelliğindedir.
Antalya turizminin karayolu ulaşımında ana arteri, Antalya–Burdur (veya Isparta)-Afyon hattıdır. Bu güzergah Türkiye’nin en büyük üç ilinden gelen yolları kendinde toplar. Afyon-Bilecik-Adapazarı yoluyla İstanbul’a, Afyon-Uşak yoluyla İzmir’e ve Afyon-Polatlı hattıyla Ankara’ya bağlantı sağlanır. Antalya’yı İç Anadolu’ya bağlayan ikinci bir güzergah, Antalya–Manavgat-Akseki-Seydişehir- Konya güzergahıdır ki; Kapadokya’ya ulaşılır. Böylece araştırma sahası kuzeybatısındaki Denizli, Pamukkale ve kuzeydoğusundaki Ürgüp, Nevşehir turizm merkezleriyle irtibatlanmıştır. Antalya doğusundaki Mersin, Adana ve Hatay ile batısındaki Muğla’ya hemen hemen kıyıya paralel uzanan yollarla bağlanır.
Antalya Demiryolu Ulaşımı
Araştırma sahasındaki ulaşım sistemleri içinde demiryolları çok yetersiz kalırken, turizm hareketleri acısından karayolları iç turistlerin taleplerini karşılamaktadır. Ancak uluslararası turizm söz konusu olduğunda her iki ulaşım sisteminin devre dışı kaldığı görülmektedir.
Antalya Denizyolu Ulaşımı
Her ne kadar, Antalya, Alanya, Finike ve Kas limanlarından deniz yoluyla giriş yapan turistler varsa da, araştırma sahasına gelenler içindeki oranı çok düşük (%0.13) kalmaktadır. Denizyolu ulaşımının bir diğer sekli de feribotlarla gerçekleştirilir. Antalya-Venedik arasında gerçekleştirilen feribot seferleri her çarşamba Antalya’dan hareketle cumartesi günü Venedik’e ulaşıp, aynı gün geri dönecek şekilde düzenlenmiştir. Diğer bir feribot seferi Alanya-Girne hattında gerçekleştirilmektedir. Alanya’dan pazar günleri Girne’ye hareket eden gemi cumartesi günü Alanya’ya geri gelmektedir. Benzer bir uygulama da Antalya (Yat limanından)-Girne arası haftanın dört günü karşılıklı yapılması planlanan feribot seferleri olup bu konu büyük bir eksikliği kapatacak nitelikte bir girişim olarak görülmektedir.
Antalya Havayolu Ulaşımı
Antalya, Türkiye’nin hava trafiği bakımından en büyük hava limanına sahiptir. Antalya hava limanına 2005 yılında 71.286 iniş kalkış-yapan uçak ile 6.874.630 yolcu gelmiş, 6.443.180 yolcu gitmiştir.
2005 yılında sahaya gelen turistlerin neredeyse tamamına yakını ulaşım sistemi olarak havayolunu tercih etmişlerdir. 2005 yılında Antalya hava limanı ile Türkiye’nin diğer hava limanlarına iniş-kalkış yapan tarifesiz (Charter) uçakların taşıdığı yolcu sayısı ve aylara gore dağılımına bakıldığında, Türkiye’nin tamamında olduğu gibi araştırma sahasında da yoğunluğun haziran, temmuz ve ağustos aylarında yaşandığı görülür.
Haziran, temmuz ve ağustos aylarında Türkiye’ye iniş-kalkış yapan 63.278 uçaktan %47.2’si (29.885) Antalya hava limanını tercih etmiştir. Aynı donemde Türkiye’ye gelen 4.988.653 yolcunun %59.3’u (2.960.591) Antalya’ya gelirken, bu oran giden 4.894.018 yolcuda %56.0 (2.743.931)’dır. 2005 yılı toplamına bakılacak olursa; Türkiye hava limanlarına iniş-kalkış yapan tarifesiz uçakların %46,3’u Antalya hava limanını kullanmıştır. Türkiye’ye gelen yolcuların %62,6’sı Antalya’ya gelirken, bu oran giden yolcularda %56,4 olmuştur.
2004 yılında Antalya’da konaklayan turistlerin geldikleri ülkelere bakıldığında birinci sırayı Almanların ikinci sırayı İskandinav ülkeleri ve uçuncu sırayı da Benelüks ülkelerinin aldığı görülür. Daha sonra sırasıyla BDT, İngiltere, İspanya, Yunanistan, İsrail ve Fransa gelir. Genelde Batı ve Kuzey Avrupa gibi uzak ülkelerden gelenlerin tatilde geçirecekleri zamanı uzatabilmek amacıyla ulaşım araçlarının en hızlısı olanını tercih ettikleri gözlenir.
Ulaşımda kaybedilen sureyi en aza indiren havayolu ulaşımının gerçekleşmesi ancak havaalanlarıyla mümkündür. Kuskusuz Antalya salt havaalanı varlığına dayalı olarak gelişen bir turizm merkezi değildir. Fakat bir turizm merkezi olmasında önemli rolü vardır. Antalya’ya gelen turistlerin %99,8’inin havayolunu tercih etmeleri bunu destekler niteliktedir.
Antalya’da Turizmin Gelişimi
Antalya’da turizm sektörü, 1960’lı yıllardan itibaren gelişmeye başlamıştır. Araştırma sahasının zengin turistik değerleri ve çekicilikleri, zaman içinde bu gelişime ivme kazandırmıştır. 1985’lere kadar iç turizm ağırlıklı olan Antalya turizmi, bundan sonra dış turizme yönelmiştir. İç turizmin önemli bolumu tatil evleri ve sosyal kamplar kullanılarak sürdürülmektedir. Araştırma sahasında turizmin önemli bir karakteri, rakip ülkelere ve yörelere gore yeni, nitelikli ve sayısal olarak yüksek bir konaklama tesis kapasitesine sahip olmasıdır.
Antalya sahip olduğu doğal ve beşeri coğrafya özellikleri ile Türk turizminde ulkenin en önemli turizm merkezlerinden biri durumuna gelmiştir. Bir turizm yöresinin turizmde başarılı veya başarısız olduğunun ana göstergelerinden biri, o yeri ziyaret eden turist sayısı ile doğru orantılıdır (Richard, 2001: 74). Bu noktada Antalya için başarılı bir turizm bölgesi ifadesini kullanmak mümkündür. Antalya, dünyanın bir çok ülkesinden gelen turistleri ağırlamaktadır.
Antalya’ya Gelen Turist Sayıları
Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin milliyetlere göre dağılımı incelendiğinde, en fazla turistin Almanya’dan geldiği görülmektedir. 2005 yılı itibariyle toplam Alman turist sayısı 4.243.584’e ulaşmış olup, bu sayının %62,2’si Antalya’yı tercih etmiştir.
Türkiye’nin ve Antalya’nın ikinci büyük pazarı olan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinden 2005 yılında gelen turist sayısı 3.432.082 kişi civarındadır. Antalya bu pazarda %45,2 ile en yüksek paya sahiptir.
Türkiye’ye dördüncü, Antalya’ya uçuncu en büyük turist gönderen ülke olan Hollanda’dan, 2005 yılında Türkiye’yi 1.254.153 turistin ziyaret ettiği görülmektedir. Aynı yıl içerisinde Hollandalı turistlerin %40,0’ı Antalya’yı tercih etmiştir. 2004 yılında Hollandalı turistlerin %42,5’ini ağırlayan Antalya, 2005 yılında bu pazardan %2,5 oranında pay kaybetmiştir.
2005’de Türkiye’ye en fazla turist gönderen üçüncü ülke olan İngiltere’nin pazarında Antalya’nın payı, 2005 yılında %11.8 civarında olup diğer üç ülkeye kıyasla son derece düşüktür. Öte yandan Türkiye’deki sayıları oldukça düşük oranda olan İsviçreli (%60’ı), İsveçli (%56’sı), Avusturyalı (%52’si) ve İsrailli (%47’si) turistler öncelikle Antalya’yı tercih etmiştir.
Türkiye’ye turist gönderen besinci büyük ülke olan Fransa’nın Antalya’ya geliş oranları ancak %22.7’dir. 2005 yılı itibariyle Türk turizminde ilk on sıraya sahip ülkeler arasında yapılan karsılaştırmada Antalya’nın %45’lik orana sahip olduğu görülmektedir.
2005 yılında, Antalya geceleme sayısında %13.6 oranında artış sağlamıştır. 2005 yılında Antalya’ya gelen turist sayısı Türkiye ile karsılaştırıldığında Antalya’nın %32,6’lık bir paya sahip olduğu görülmektedir. Antalya’nın Türk turizmindeki payı 2001 ve 2002 yıllarında en yüksek düzeye ulaşmış olup her iki yılda da %36 oranına yükselmiştir.
Türkiye’ye, BDT, İngiltere, Fransa gibi ülkelerden gelen turist sayıları 2005 yılında da artarak devam etmiştir.
2005 yılı itibariyle Türkiye’ye yabancı turist girişlerine bakıldığında en ciddi genişleme %34,3 oranla İran’da görülmüştür. İkinci sırada 701.190 turist girişi ve %21,7 büyüme oranıyla Fransa gelmekte olup, İngiltere 1.757.843 turist ve %21.1 büyüme oranı ile uçuncu sırada yer almaktadır. 3.432.082 turist girişi ile BDT ülkeleri bir önceki yıla gore %23,0 oranında büyümüştür. Bulgaristan da 1.621.918 turist sayısı ile BDT ile aynı sırayı paylaşmaktadır. Yunanistan’dan gelen turist sayısı 584.840’a yükselmiş ve %17,0 oranında büyüyerek 5. sırada yer almıştır.
Antalya’yı ziyaret eden yabancı turist sayılarının gelişimi, Türkiye genelinden çok fazla farklılık göstermemektedir. Dönemsel düşüşlerin görüldüğü 2005 yılında, Antalya’ya gelen yabancı turist sayısı %12,1 oranında artış sağlayarak toplam 6.884.636’ya ulaşmıştır. Kasım ayında görülen %25 ve aralık ayında görülen %15,6 oranındaki düşüşlere gerekçe olarak; Alman pazarındaki daralma, Danimarka’da yayımlanan karikatür ve kus gribi vakalarının yol açtığı olumsuzluklar gösterilmektedir.
Antalya’ya gelen yabancı turist sayılarında 2000-2005 yılları arasında sürekli artış gözlenmekle birlikte sadece 2003 yılında %1,4 oranında bir azalma olmuştur.
Bu düşüşün temel nedeni, ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra, özellikle AB ülkelerinde oluşan güvensiz ortamın potansiyel turistin gideceği yeri belirleme kararında yarattığı tereddüttür. 2004 yılında yaşanan %29,2 oranındaki artış ise son beş yılın en yüksek artış oranı olarak kaydedilmiştir.
Antalya’ya gelen yabancı turistlerin sayılarını aylar bazında incelediğinde; yabancıların ekseri temmuz ve ağustos aylarında giriş yaptığı görülmektedir.
Antalya’ya 2000 yılında gelen yabancı turist sayısı 3,1452598’dir. Bunların 997.718’i (%30,9) Temmuz ve ağustos aylarında gelmiştir. 2001 yılında gelen 4.167.699 turistin 1.281.985’i (%30,8), 2002 yılında gelen 4.747.328 turistin 1.391.718’i (%29.3), 2003 yılında gelen 4.682.104 turistin 1.546.439’u (%33.0), 2004 yılında gelen 6.047.246 turistin 1.856.161’i (%30.7) ve 2005 yılında gelen 6.884.636 turistin 2.111.265’i (%30.8) Temmuz ve ağustos aylarında gelmiştir. Yani yıl içerisinde gelen turistlerin 1/3’u temmuz ve ağustos aylarında gelmektedir.
Turizmin belli aylarda yoğunlaşması turizm performansının ve ileriye donuk rekabetini olumsuz etkilemektedir.
Antalya’ya gelen yabancı turist girişlerdeki yükselmeler mayıs-haziran aylarında başlamakta olup eylül ayında düşerek ekim ayında son bulmaktadır. Mayıs ekim ayları arasında Antalya’ya 2000 yılında 2.576.773 (%79.7) turist gelmiştir. 7
Antalya’ya 2001 yılında 3.293.653 (%79.0), 2002 yılında 3.729.149 (%78.5), 2003 yılında 3.759.777 (%80.3), 2004 yılında 4.762.309 (%78.7) ve 2005 yılında 5.478341 (%79.6) turist gelmiştir. Yani Antalya’ya gelen turistlerin yaklaşık %80’i yedi aylık donemde gelmektedir. Bunun anlamı; Antalya turizm sektöründe deniz, kum, güneş kültürünün, diğer bir ifade ile kitle turizminin hâkim olduğudur. Yılın geri kalan beş aylık donemi tesislerin bos kalması demektir. Yani sektörde istihdamın kesintiye uğraması, kalifiye eleman sıkıntısı çekilmesi, turizm yatırımlarının ekonomik kullanılamamasıdır.
Antalya turizmindeki bu sıkıntıların asılması yaz aylarındaki turizm çekiciliğinin on iki aya yayılması ile mümkün olabilecektir. Bu ise Antalya’nın alternatif turizm kaynaklarının tespit edilmesi, hangi turizm türlerinin geliştirilebileceğinin belirlenmesi ve kaynakların planlanması ile sağlanabilir.
Yazımızı alıntıladığımız doktora tezine şu adresten ulaşabilirsiniz.
(https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12575/37477)
- Bütün outdoor aktivitelerinde ve doğa sporlarında güvenlik öncelikle sizin sorumluluğunuzdadır. Hiçbir makale veya video, doğru pratik eğitim ve şahsî deneyimin yerini alamaz.
- Özellikle outdoor ekstrem sporlarda kendi kişisel güvenliğinizden öncelikli olarak siz sorumlusunuz. Her zaman kişisel güvenliğinizi, birlikte olduğunuz takımın uyum ve güvenliğini ön planda tutun.
- Her durumda doğadan taraf olun, çevreyi temiz tutun, vahşi hayvanlara, vahşi yaşamın devam ettiği doğaya kesinlikle zarar vermeyin.
- Tarihi ve turistik mekanlara zarar vermeyin, çöplerinizi yanınızda götürün. Gittiğiniz yerlerde çöplerinizi bırakmayın, çöplerinizi getirdiğiniz gibi poşetler içerisinde geldiğiniz yere geri götürün veya bir çöp konteynırına atın. Kişisel çöpünüzü kamusal kullanıma açık olan doğaya terk etmeyin.
- Lütfen sadece okuduğunuz makale değil outdoor ve doğaya dair yayınlanmasını ve irdelenmesini istediğiniz her konu hakkında iletişim sayfamızdaki bağlantıları kullanarak bize yazın.
- Outdoor aktiviteleri ve macera turizmi hakkında en son bilgileri almak için sitemizi takip ediniz.
İLGİLİ YAZILAR
Tüm Kategoriler
- Adventure
- Alıntı Yazılar
- Bisiklet
- City Tours
- Dağcılık Tırmanma
- Doğa Sevgisi
- Doğa Yürüyüşleri
- Doğada Sağlık
- Ekoloji
- Ekstrem Sporlar
- Festival- Etkinlik – Yarışma
- Geçmiş Etkinlikler
- Genel
- Gezi Rehberi
- Giyim, Ekipman, Applikasyon
- Gündeme Dair
- Kampçılık
- Life Style
- Misafir Yazar
- Motor Sporları
- Motosiklet Sporları
- Nerede Hangi Etkinlik Var?
- Nerede Ne Yapılır?
- Otomobil Sporları
- Outdoor
- Outdoor Aktivistleri
- Outdoor Aktiviteleri
- Outdoor Haber
- Outdoor Sektörü
- Outdoor Ürün Firmaları
- Outdoor Yazıları
- Sizden Gelenler
- Yurtdışı Gezileri
Outdoor Haber
Geleceğin Gezginleri Bilinçli, Keşif Tutkunu ve Daha Yaşlı Olacak
13 - 23 Kasım Türkiye'de Yapılacak Outdoor Etkinlikleri, Kültür Turları ve Doğa Gezileri
Türkiye'nin Outdoor ve Doğa Sporları Bülteni 16 / 17 Kasım Hafta Sonu Etkinlikleri
Antalya'da Yasadışı Kelebek Toplayan Yabancı Yakalandı
Erciyes Kayak Merkezi, Dağ Kurtarmada Türkiye’yi Temsil Ediyor!
5 - 15 Kasım Türkiye'de Yapılacak Outdoor Etkinlikleri, Kültür Turları ve Doğa Gezileri
Türkiye'nin Outdoor ve Doğa Sporları Bülteni 9 / 10 Kasım Hafta Sonu Etkinlikleri
KAMPÇILIK
Türkiye'yi Keşfet
Sorularınız ve sponsorluk için
info@turkeyoutdoor.org