Antalya’nın Mutlaka Gezilip Görülmesi Gereken Yaylaları
Antalya’nın Mutlaka Gezilip Görülmesi Gereken Yaylaları
Türkiye’nin Doğa Aktiviteleri & Macera Sporları Sayfası, doğa sporlarına ilgi duyan herkes için Türkiye’nin en güncel ve kapsamlı bilgi kaynağıdır. 🏕️⛰️
🌿 Dağcılık kulüplerinden kampçılara, doğa yürüyüşçülerinden ekstrem spor meraklılarına kadar geniş bir kitleye hitap eden platformumuz, outdoor dünyasına dair etkinlikleri, rehberleri ve duyuruları tek çatı altında topluyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki doğa severlerle kurduğumuz güçlü iletişim ağı sayesinde, outdoor camiasının nabzını tutuyoruz.
🗺️📍 Sadece etkinliklerle sınırlı kalmıyoruz! Türkiye’nin dört bir yanını keşfetmek isteyen doğa tutkunları için illerin detaylı gezi rehberlerini de yayınlıyoruz.
🔥🚵♂️🌍 Kamp alanları, yürüyüş rotaları, doğa sporlarına uygun bölgeler ve gizli kalmış cennet köşeleri hakkında en güncel bilgileri bulabileceğiniz platformumuz, keşfetmeyi seven herkes için vazgeçilmez bir rehber! Siz de doğayla iç içe bir yaşamı benimseyenlerdenseniz, sayfamızı takip edin ve maceraya bizimle atılın!
🌿 TurkeyOutdoor, doğa sporları aracılığıyla çevre bilincini artırmayı amaçlar. Doğada spor yaparken çevreyi koruma, biyolojik çeşitliliğe saygı gösterme ve sürdürülebilirlik ilkelerini benimser.
Topluluğumuza Katılın!
- Instagram: @turkey_outdoor_org
- Facebook: TurkeyOutdoor
İçindekiler
ToggleYaylacılık, Yayla Kültürü ve Antalya Yaylaları
Leidenfrost ve Pascher, göçebe hayvancılığa dayalı yaylacılığın temelinin Taş Devri sonlarına doğru (M.Ö. 5000-1700) Kuzey Avrupa’nın ve Kuzey Asya’nın ağaçsız steplerinde, ağaçsız yayla çayırlarında ve bozuk melez ile çam ormanlarında, ayrıca kısmen de yaylaların yapraklı ağaçlarıyla kaplı ormanlarında atıldığını belirtmektedirler.
Yaylacılık ve Yayla Kültürü
Bu dönemde araziden faydalanma asıl olarak yaylacılık ve otlakçılıkla olmakta, alçak yerlerdeki kışlama ise arzu edilmeyen bir zorunluluk olarak görülmekteydi. Hayvan sürüleri ve yaylalar, çobanların malıydı ve yaz mevsimi sonunda hayvan sürülerinin bir kısmı satılıyor, diğer bir kısmı ise yabancı kışlaklara yerleştiriliyordu.
Anadolu’da Türk boyları gelmeden önce göçebelik bulunmuyordu. Anadolu’ya gelen göçebe Türk boylarından bir kısmı istilalara uğramış ve çöküntü halinde olan Bizans İmparatorluğuna ait harap olmuş, emniyet ve asayişi kalmamış kentlerine yerleştikleri halde, çoğunluğu göçebe hayat tarzını sürdürmüştür.
Türk Boylarında Yaylacılık
Türk boylarının Orta Asya steplerine uyumun gereği olan göçebe hayat tarzını Anadolu’da da devam ettirmeleri şu nedenlere dayandırılmaktadır:
13. ve 14. yüzyıldaki Türk göçleri daha çok Anadolu’nun kıyı bölgelerine yönelik olmuştur. Ancak kıyılar her ne kadar ideal bir kışlak yeri olsa da, bir yandan şiddetli yaz sıcaklığı ve sıtma tehlikesi, öte yandan Osmanlı döneminde ülkedeki emniyetsizlik ile bireylerin güvenliklerini sağlamak için ulaşılması güç dağlarda geri çekilmenin daha kolay olması, kıyı bölgelerinin sürekli bir yerleşime konu olmasını engellemiştir.
Ayrıca dağlık alanların özellikle orman sınırı altındaki bölümleri, az eğimli ve su açısından zengin yerleri ile iyi olanaklara da sahipti. Böylece yaz mevsiminde yüksek dağlık alanlardaki yaylalar ile kışın ılık ovalardaki kışlaklar arasında gerçekleşen göçebe hayvancılığa dayalı yaylacılık şekli ortaya çıkmıştır. Günümüzde bu şekildeki göçebe hayvancılığa dayalı yaylacılık, Akdeniz çevresinde kalıntı halinde görülebilen bir gelenek haline gelmiştir ve Beyrut, Cezayir ve Torosların güneyinde az sayıda çadırlık gruplar tarafından sürdürülmektedir.
Çeşitli Yayla Tanımları, Yayla ne demektir?
Değişik anlamlara gelen yayla sözcüğü hem bir fiziki ve hem de beşerî coğrafya terimidir. Fiziki coğrafya terimi olarak yayla (plâto), akarsularla derin bir şekilde yarılmış, yüksek veya yüksekçe düzlüklerdir. Beşerî coğrafya terimi olarak yayla ve yaylacılık, daha değişik anlamlar ifade etmektedir: Eski Türklerde yayla veya yaylak (Orhun yazıtlarında), yazları oturulan yer, yani kışlak teriminin karşılığıdır. Orhun yazıtlarına göre, bu terim yer olarak, hayvanların otlatıldığı yüksek düzlük ve dağlar anlamına gelir.
Emiroğlu’nun bildirdiğine göre; Alagöz tarafından göçebe hayvancılığa dayalı olan yayla, köy sürülerinin yazın en sıcak devresinde çıkıp uzun süre kaldıkları dağ merası şeklinde tanımlamıştır.
Darkot, ot sağlamak amacıyla, hayvan sürülerinin dağ sıralarındaki yamaç ve düzlüklere yayılmasından yayla teriminin türetildiğini belirtmektedir. Tunçdilek ise; daha çok yüksek mahallerde yer alan yaylaların tarım yapmak, hayvan otlatmak ve bunların dışında kazanç sağlayan başka işlerde uğraşmak amacıyla gidilen, köyden ayrı, fakat köye sosyo-ekonomik bağlarla bağlı, çoğu kez köyün ortak mülkiyetinde olan geçici yerleşim yeri olarak tanımlamaktadır.
28.02.1998 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4342 Sayılı Mera Kanunu’nda ise yayla; çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerdir şeklinde tanımlanmıştır.
Ülkemizin yazı sıcak geçen bölgelerinde görülen ve nüfus artışı, tarım ve sanayideki gelişmeler, gelir düzeyi ve yaşam standartlarındaki artış gibi nedenlerle günümüzde oldukça yaygınlaşan ve özellikle kentsel nüfus tarafından çıkılan yerler de bulunmaktadır. Buralara da yayla denmektedir. Ancak yazın sıcaktan kaçıp serinlemek amacıyla çıkılan bu tür yazlık yerleşim yerleri yani sayfiye yerleri özelliğine sahip yaylalardır.
Yayla ve göçebe hayvancılıkla ilgili bulunan yaylacılığı ise Emiroğlu; yaz mevsiminde ve en sıcak aylarda insan ve hayvanların yaylaya gitmeleri, orada bir süre kalmaları ve ekonomik faaliyetlerde bulunmaları şeklinde tanımlamış ve bu faaliyete katılan insanların yaylalarda ve esas yerleşim yerlerindeki faaliyetlerinin, ekonomik hayatlarının bir bütün olarak yaylacılık adı altında mütalâa edildiğini belirtmiştir.
Türkiye’de Yaylacılık
Bu soysal ve ekonomik faaliyet, yani yaylacılık ekonomisi ve yaylacılık gelenekleri, bugünkü Anadolu Türklerine, Orta Asya Türk Devletleri ve toplumlarından miras kalmıştır. Yüzyıllar öncesinin Orta Asya Türk’ünün yaşam biçimi olan bu işleyiş, Yörük grupları tarafından Anadolu’ya sokulmuş, yeni yurt olan bu sahada, Asya kıtasının özelliklerini yansıtan bir ortamın bulunmasıyla varlığını sürdürmüştür.
Bugün büyük bir ekseriyetle yerleşik hale gelmiş olan Anadolu insanı, kışı geçirdikleri alçak ve sıcak kuşak ile yazın çıktıkları yüksek ve serin kuşak arasında hem kültürüyle hem de geçim tarzıyla ilgili yer değiştirmektedir. Yaylacılık faaliyetleri ve yayla yerleşmeleri iki kuşak arasındaki yükselti farkı ve bunun bitkilerin yetişme devresine etkilerine bağlı şekilde, hayvancılık yapmak gayesiyle vardır.
Fakat ülkemizde yaylaya gidişlerin birçok yerde, özelliklede Akdeniz Bölgesi’nde olduğu gibi, kıyı kuşağının bunaltıcı sıcaklarından kaçmak, hatta bayram vb. kısa süreli tatillerde dahi bu süreyi dinlenerek değerlendirmek amacıyla da yapıldığı bilinmektedir. Bunu yayla yerleşmelerinin bir başka tipi olarak ele almak, hayvancılıkla ilgisi olmadığını söylemek ve bunlara sayfiye yaylaları isminin vermek gerekir.
Türkiye’de yaylacılık amacıyla yaylalara göçme hareketi, genellikle dikey ritmik hareketler şeklinde olur. Göçme, belli bölgelerdeki köy, kasaba ve hatta kentlerle, yükseklerdeki plâto düzlükleri ve dağ yamaçları arasında cereyan eder.
Bu hareket, yaylacılık terimlerinden olan yaylalara göçme hareketi (mezralara, komlara, bağ evlerine, rekreasyon (doğa aktiviteleri, yenilenme, outdoor) merkezlerine olan yazlık göçmelerde burada hatırlanmalıdır), bölgeden bölgeye bazı değişiklikler gösterirse de; genellikle yılın Nisan ve Mayıs aylarında başlar; 15-20 gün içinde hareket tamamlanır; 3-4 ay yaylada kalınıp ekonomik faaliyetlerde bulunulduktan sonra, Ağustos sonları veya eylül ayı içinde devamlı yerleşme bölgelerine, yani alçak bölgelere dönülür. Yayla göçlerine, hayvanlarla birlikte, daha çok kadın, çocuk ve çobanlar katılır. Gidişte boş götürülen yayık, tekne, teneke, varil, kazan gibi boş kap-kacak, dönüşte tereyağı ve peynir gibi hayvansal gıda maddeleriyle dolu olurlar.
Türkiye’nin Yaylacılık Bölgeleri
Ülkemizde yaylacılık faaliyetleri Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde yaygındır. Zaten, gerçek yaylacılık faaliyet bölgeleri de bu bölgelerdir. Ülkemizde dikey ritmik yaylacılık göçlerinin söz konusu olduğu bir bölge de Akdeniz Bölgesi’dir.
Toroslar boylu boyunca bir yayla sahasıdır. İklimin yükseltiyle birleşerek yaz ve kış mevsimleri arasında yarattığı tezat, Toroslar üzerinde özellikle davarın faydalanılabileceği bitki katlarının kademe kademe yayılışı, kıyı ovaları ile dağ ve platoları birbirine bağlayan yaylacılık faaliyetlerine imkân tanımıştır. Torosların yayla yerleşmeleri genelde keçi kılından elde dokunmuş çadırlardan meydana gelmektedir. Yazları yağışın son derece az düştüğü bu bölgenin ormana komşu yaylalarından, tomruk ve tahtadan yapılmış meskenlere de rastlanır ki, bunların üzerleri, tamamen açık da olabilmektedir.
Bölgedeki yayla yerleşmeleri; Nurdağları, Engizek ve Ahır dağları ile dolayları, Çatıksuyu çevresindeki Aladağlar ve Bolkar dağları, Antalya ovaları üçgenin her iki yakasında; Toros sistemi kanatları üzerindeki bazı yörelerde toplanmıştır. Yaylalar ve bu arada yaylacılık yöreleri, genellikle 1.000 m.den sonraki Polye, dolin ve uvala gibi, karstik çanaklar içindeki su bulunan düzlüklerde önem kazanmıştır. Çadırlar buralarda kurulur; ya da kalıcı basit meskenler, buralarda yapılmıştır.
Bölgede yaylacılık faaliyetlerini, uygulanış bakımından, üç tipe ayırabiliriz:
1- Bir kısım yaylalar ve buralardaki yaylacılık faaliyetleri, tamamen rekreasyon (doğa aktiviteleri, yenilenme, outdoor) amaçlı faaliyetlerdir. Bu yaylalara göçenler, yazları alçak bölgenin kentlerinden (Antalya, Alanya, Mersin, Tarsus, Adana, Kozan ve Ceyhan gibi) olmaktadır.
Günübirlik gidip dönenler de vardır. Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan insanların şehrin gürültüsü ve kirliliğinden kaçıp, doğal güzelliklere sahip sessiz alanları tercih etmelerinin doğal bir sonucu olarak, özellikle kıyı şeridindeki tatil köylerinin sıcak ve nemli havasına karşılık yaylaların çok çeşitli bitki örtüsüne sahip olması, ormanları, krater gölleri, ırmakları, dereleri, tarihi, kültürel ve arkeolojik değerleri, dağ ve doğa yürüyüşleri, rafting, kış sporları, av ve spor olta balıkçılığı, çim kayağı, şifalı suları, yayla şenlikleri ve el sanatları gibi değerleri taşıması nedeniyle bu bölgelerin çekim merkezi olmalarına olanak sağlamaktadır.
2- Bölgede bir başka yaylacılık faaliyet şekli, kırsal kesim köy yerleşmelerine ait yaylacılık faaliyetleridir. Çıkış ve dönüş devreleri ritmik olarak cereyan eder. Toros sistemi dağları üzerinde bulunan bu yaylalarda, yer yer meskenler sabit olmasına rağmen, büyük çoğunluğu kıl çadır’dır. Rekreasyon amaçlı yaylalarda meskenler, genel olarak çağdaş meskenlerdir.
3- Bölgedeki bir üçüncü yaylacılık faaliyet şekli ise, göçebe Yörüklerin yaylacılık faaliyetleridir. Bu faaliyet, yılın mart ayı sonunda kışlaklardan, önce yatay bir hareketle (göçme ile) Toros Dağları eteklerine yönelir. Bir süre sonra, yani Nisan ayı sonlarında, giderek dikey bir hareket kazanan göçler sonunda, Toros dağları yaylacılık bölgelerine ulaşılır.
Bu göçler sonunda, zaman zaman yer değiştirilerek sürdürülen ekonomik faaliyetler, Eylül ayı sonlarında bitirilir ve önce etek ovalarına, Kasım ayı sonlarında da, kıyı ovalarına inilir. Bu grup yaylacılık faaliyetinde, devamlı yerleşmelerden geçici yerleşmeler olan yaylalara ve oradan da sürekli yerleşmelere, düzenli bir göçme hareketi yoktur.
Yaylacılık ve Kültürel Özellikleri
Coğrafi, tarihi, sosyal şartların oluşturduğu bu geniş yaylacılık hareketi ülkemizde yer yer özel karakterler gösterir. Yayla meskenleri, yerleşik evler ve göçebe evler şeklinde olabilir. Kuşkusuz büyük bir çoğunluğu, yerleşik evler durumundadır. Bunlar da bölgeden bölgeye çok değişik şekiller gösterirler. Plan bakımından, genellikle hayvancılık ekonomisinin gereklerine uydurulmuşlardır.
Evlerin ek yapıları ahır, ağıl ve sütlük gibi bölümlerdir. Ancak bunlar, fonksiyonel açıdan en önemli eklentilerdir. Ailenin barınmasına yönelik bölüm ise, genellikle nihayet bir ocaklık, dar bir avlunun kenarında yüksekçe bir yatak sekisi gibi eklentilerden oluşur.
Bölgenin özelliklerine göre, meskenlerde yapı gereci taş (Akdeniz Bölgesi), kerpiç (İç Anadolu Bölgesi) ve ahşap-taş karışımı olabilir. Yayla evleri, sahiplerinin ekonomik ve kültürel düzeyine göre hem bölgeden bölgeye hem de aynı yaylanın değişik meskenlerinde, kat durumu, oda sayısı ve iç konfor yönünden, büyük farklılıklar gösterir.
Yaylaların Outdoor Potansiyeli
Yaz mevsiminde orta yükseklikteki dağlık alanları aşağı seviyelere göre ılıman iklimi, ekonomik nedenlerle yapılan yaylacılık faaliyetine, öncelikle yöre halkı tarafından yapılan rekreasyon (doğa aktiviteleri, yenilenme, outdoor) işlevi kazandırmıştır.
Büyük kentlere göç eden toprağını ve hayvanını satan yöre halkının, geleneksel olarak yaylaya çıkmayı devam ettirmeleri, çevredeki yerleşim birimlerinin rekreasyon (doğa aktiviteleri, yenilenme, outdoor) gereksinimini karşılayan yaylaları uzak mesafelere açmış ve sadece tatil amacıyla yaylaya çıkan bir nüfus ortaya çıkarmıştır.
Rekreasyon amacıyla yaylaya çıkan nüfusun ve yaylada tatil amaçlı ikinci konut sayısının artması, yaylalara altyapı ve üstyapı hizmetlerini gerekli duruma getirmiştir. Alt yapı hizmetlerinden yol, su ve elektrik olanaklarının sağlanması, bu yaylalarda günlük rekreasyon el faaliyet alanı olarak faydalanan nüfusu da arttırmıştır. Yaylaların çevre halk tarafından rekreasyon amacıyla kullanımı yaylacılık faaliyeti kadar eski olmakla beraber, turizme açılması oldukça geç olmuştur.
Antalya Yaylaları
Türkiye’de yaylacılık açısından geniş olanaklara sahip dağlarımızdan birisi de Toros Dağları’dır. Toros Dağları Alp Dağları sisteminin güney kanadına ait olup, geniş bir alana yayılırlar. Bu dağ kuşağının Antalya Körfezi’nin kuzeyinde kalan kısmı Batı Torosları oluşturur.
Batı Toroslar, sahip oldukları eşsiz güzellikteki manzaraları, gölleri, ormanları, yaylaları ve alpin çiçeklerle süslü çayırları bölge sakinlerini Nisan ayından başlayarak, Ekim ayına kadar kendisine çeker.
Yöredeki tarımsal hayat tarzının karakteristik bir uygulaması olan yaylaya çıkma geleneği günümüzde yeni anlamlar yüklenerek sürdürülmektedir. Geleneksel yaylacılık faaliyetlerinde kullanılan yaylalar, günümüzde fonksiyonel değişime uğrayarak, insanların tatillerini geçirdiği sahalar niteliğini kazanmış ve turizm sektöründe değerlendirilmeye başlanmıştır.
Bu sayede tatil anlayışları birbirine tamamen zıt olan iki farklı turist tipini aynı bölgede ağırlama olanağına sahip bulunan araştırma sahası, turizm sektöründe kendine önemli ayrıcalıklar sağlama durumundadır. Artık günümüzde Antalya yaylaları, yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olmuştur.
Antalya’da Mutlaka Gezilip Görülmesi Gereken Yaylalar
Antalya; sahip olduğu iklimsel, kırsal özellikleri, geleneksel yaşam biçimi ve dağ ve doğa yürüyüşüne uygun alanlarının fazlalığıyla yayla turizmine son derece elverişlidir.
Sedir ve ardıç ağaçlarının çevrelediği, çok geniş alanlara yayılmış olan harikulade Finike-Ördübek Yaylası’nda, az sayıda yayla evinin olmasının yanı sıra antik Arycanda kenti, yaylada görülebilecek yerler arasındadır. Serik’e 36 km mesafede Serik-Ovacık Yaylası’na giderken, Serik’ten itibaren narenciye bahçeleri içinden geçen; rakım yükseldikçe maki ve çam ağaçları tarafından çevrelenen yolun manzarası etkileyicidir.
Antalya’nın kuzeybatısında bulunan Saklıkent (Saklı) Yaylası’nda kayak tesisleri de bulunmaktadır. Yaylanın çevresinde bulunan Karçukuru ve Feslikan Yaylaları kamp kurmaya ve piknik yapmaya elverişlidir. Bunların dışında Alanya Demirtaş Mahaliesi-Kaş, Sapadere, Tokar ve Söğüt Yaylaları; Elmalı; Kaş-Gömbe; Kemer- Üçoluk; Akseki-Pişer; Alanya-Dereköy Yaylaları Antalya’da öne çıkan yaylalardan bazılarıdır.
Antalya’da yayla turizmi kapsamında her geçen yıl daha çok ilgi gören ilçelerden biri de İbradı’dır. Akseki ilçesi ve İbradı’nın Ormana Mahallesi (Köyü)’nde çok sayıda bulunan tarihi “düğmeli ev”leriyle; üzüm bağları, festivalleri, kardelen çiçeği ve zengin yaban hayatıyla meşhur yörede yaylalar, ilçenin kuzeyinde bulunan İbradı-Beyşehir yolu üzerinde ve yakınındadır.
İbradı ve çevresini ziyaret edenler, yöredeki tarihi düğmeli evlerde konaklayabilir; Türkiye’nin en büyük mağaralarından Altınbeşik Mağarası’nı ve Erymna antik kentini görebilir; Eynif Ovası’nda yılkı atlarını izleyebilir, zengin flora ve fauna çeşitliliğini gözlemlemek üzere yürüyüşlere, yöre kültürü ve ürünlerini tanımak üzere festival ve şenliklere katılabilirler.
Gömbe Yaylası
Gömbe Yaylası (1.500 m.), Kaş sınırları içinde olup ilçeye 70 km uzaklıktadır. Kaş’tan Elmalı’ya doğru gidildiğinde, büyük bölümü çam ağaçlarından oluşan ormandan geçilerek asfalt bir yolla Gömbe’ye ulaşılır.
Yaylaya, Kaş’tan Elmalı ve Gömbe dolmuşlarıyla çıkılabilir. Ayrıca seyahat acenteleri tarafından günübirlik Gömbe Yaylası turları da organize ediliyor. Gömbe, yaz aylarında kıyının bunaltan sıcağından rahatsız olup serin günler geçirmek isteyenler tercih ettiği bir yayla/köydür.
Gömbe Yaylasının turizm çekiciliği doğal güzelliğidir. Akdağ’ın (3.000 m.) zirvesinden eriyen kar sularının 60 m yüksekten dökülmesiyle oluşan şelale Gömbe’den görülebilir. Bu çağlayan Uçarsu olarak adlandırılmaktadır. Uçarsu’yu daha yakından görmek için ilginç bir doğa yürüyüşü yapılabilir. Yolun tamamı yürüyüşe dahil edilebilir ya da 6-7 km.si araçla gidilip sonra yolun kalan 1.5 km. si yürünebilir. Yaylanın doğal güzelliği sadece bununla da bitmez. Uçarsu’ya ulaşma heyecanı doğaseverleri sarmış iken, hemen onun yanı başında küçücük bir gölle karşılaşılması ise keşfetme heyecanını doruklara tırmandırır. Bu göl ise Yeşilgöl olarak adlandırılmaktadır.
Büyük olasılıkla suyunun renginden dolayı yeşil göl denmiştir. Yeşilgöl (0.5 km2) oldukça küçük bir göldür. Gölün etrafında ağaç yok, ama çevresi çayırlarla kaplıdır. Kamp kurulabilir, piknik yapabilir.
Haziranın ilk haftasında Tekke köyünde düzenlenen Abdal Musa şenlikler için gelenler Gömbe’ye (Uçarsu’ya) de gelerek dilek dileyip kurban keserler, sema törenleri ve folklor gösterileri yaparlar. Gelen turistler her türlü ihtiyaçlarını yayladan karşılayabilirler. Gömbe’de pansiyonculuk çok gelişmiştir. Toplam yatak sayısı 200’ü bulur.
Ördübek Yaylası
Ördübek Yaylası (1.200 m.), Finike’nin kuzeyinde ilçe merkezine 47 km., Yazırköyü’ne 8 km uzaklıktadır. Finike–Elmalı karayolunun 41. km.sinden batıya dönülerek 6 km.lik asfalt bir yolla ulaşılır. Yaz aylarında Finike’den minibüslerle ulaşmak mümkündür. Ördübek, Kumluca, Turunçova, Demre ve Yazır’dan çıkan yaylacılar tarafından kullanılır. Yazlık olarak kullanılan yaylada kış aylarında kimse kalmaz.
Haziran başında yalaya çıkılmakta eylül ortalarına kadar burada kalınmaktadır. Ayrıca sadece hafta sonları için veya günübirlik gelip giden günlük işlerini takip eden nüfus ta azımsanmayacak kadar çoktur. Daha çok sayfiye amacıyla kullanılan yaylada nüfus, yaz döneminde yaklaşık 1.000 kişi kadardır. Hayvancılık ise Yazırköylülerince yapılmaktadır. Yazır’daki kışlaklarından çobanlar eşliğinde ayrılan sürüler, Ördübek ve Ernez Yaylası ile çevredeki diğer yaylalarda (Kohu dağındaki) otlatılmaktadır.
Çok geniş alana yayılmış olan yayla yüzeyi dağ çayırları ve kır çiçekleri ile kaplıyken, etrafı karaçam, asırlık sedir ağaçları ve ardıç ağaçlarıyla çevrelenmiştir. Çoğunluğu çadır, 25 kadar da betonarme evin olduğu Ördübek Yaylasında 300 hane bulunmaktadır. Gedik ve Ağustos mevkiinde betonarme evler, Kaymakkestiren ve Daşoluk mevkiinde de çadırlar yoğunluktadır. Tahta barakalarda ve çardaklarda bakkalların (2 tane), kıraathanelerin (3 tane) bir caminin de bulunduğu yaylada, elektrik vardır. Ördübek Yaylasının suyu oldukça kıttır. Yaylada arazinin bir kısmı tapuludur.
Çok az sayıda yayla evinin olması, hiçbir alt yapının bulunmaması, bu harikulâde güzel olan yaylayı bakir kılmıştır. Sedir ağaçlarının gölgesinde, böcek ve kuş sesleri arasında trekking yapılabileceği gibi yakınında yer alan Arif köyünde bulunan antik Arikanda şehri, Çığlıkkara Tabiatı Koruma Alanı ve Avlan gölü yayla ziyaretinden sonra görülebilecek yerler arasındadır. Birkaç gün kalmayı düşünen ziyaretçiler çadır ve temel ihtiyaç malzemelerini getirmelidir.
Söbüce Yaylası
Söbüce, Yaşilyayla’nın kuzeybatısında (25 km), Korkuteli’nin (53 km) en çok bilinen yaylalarından biridir. Antalya’ya 90 km uzaklıktaki yayla, Boz Musa dağı üzerindedir. Yayla burada 2.100 m. de genişçe bir düzlük arazide (4.000 bin dönümlük) kurulmuştur. Yükseltinin etkisiyle çok yıllık bitkiler, yerini alp çayırlarının yer aldığı otsu formasyona bırakır.
Söbüce Yaylası Yörüklerce, Toroslar üzerinde yer alan Anamas Yaylasından sonra en çok istenen, aranan yayladır. Yaylaya; Güzeloba (Antalya), Döşemealtı (Antalya) ve Varsak’ta (Antalya) yaşayan Yeniosmanlı, Karakoyunlu, Honamlı aşiretleri çıkıyor. Söbüce Yaylasındaki nüfusun çoğunluğunu Döşemealtı Beldesi Başköy’den Yeni Osmanlı Yörükleri oluşturmaktadır.
Söbüce Yaylasının önemli özelliklerinden biri de topraklarının her aileye tapulu olmasıdır. Bu tapular ise 1896, 1898 ve 1900 (Hicri 1312, 1314 ve 1316) tarihlidir. Her bir kişiye 20’şer dönüm olarak 98 adet tapu kesilmiştir. Tapu sahiplerinin çoğunluğunu Başköylüler oluşturuyor. Fakat henüz kadastro geçmemiştir.
Yaylada sabit meskenler yanı sıra plastik ve kıl çadırların da varlığı dikkat çekmektedir. Şu anda 80 tane betonarme ev vardır (Ağustos, 2006). Yaylacılardan edinilen bilgiye göre daha önceden 23 tane baraka adı verilen tahtadan yapılmış evin olduğu, betonarme evlerin büyük çoğunluğunun ise 2000 yılından sonra son 3-5 yıl içersinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Halen yapılaşma büyük bir süratle devam etmektedir. Çadırlarla betonarme evler iç içedir.
Kamuya ait bir caminin bulunduğu Söbüce’de, 20 tane beyaz çadır, 7 tane kara çadır olmak üzere toplam 27 tane çadır vardır. Elektrik ve telefonun olmadığı Söbüce Yaylası, mevsimlik kullanılmaktadır. Yaz aylarında yaklaşık 4.000 kişinin yaşadığı yaylada, kış mevsiminde kimse kalmamaktadır. Kış döneminde yaylacıların yanlarında götürmedikleri eşyalar ise Yeşilyayla kasabası Belen mahallesinden bir bekçi tarafından korunmaktadır. Bu bekçi aynı zamanda yaz döneminde yaylada çobanlık yapmaktadır.
Söbüce’de, hayvancılık son yıllarda oldukça azalmış durumdadır. Daha çok küçükbaş hayvan (özellikle koyun) beslenmektedir. Büyükbaş hayvanlar yaylada barınak olmadığı için kışlakta bırakılmaktadır. Küçükbaş hayvanlar sütlerinden ziyade daha çok kesim amacıyla beslenmektedir. Yaklaşık 400 dönümlük mera alanından kışlık ot biçilmekte, bunlar balyalar halinde hazırlanarak kamyon ve traktörlerle kışlaklara götürülmektedir. Ayrıca yaylada arpa ve buğday ekimi de vardır.
Köklü bir kültürü olan Yörüklerin hemen hemen en geç toprağa yerleştiği ve en yoğun yaşadıkları il Antalya’dır. Oysa günümüzde yoğun olarak yaşanılan bu yerlerde bu kültürün izlerine rastlamak nerdeyse mümkün değildir. Artık geleneksel yaylaya çıkma alışkanlığının yanı sıra sadece dinlenmek ve sağlıklı bir ortamda bulunmak amacıyla yaylaya çıkanların sayısı da artmaktadır. Hatta Söbüce’deki yaylacılarla görüşüldüğünde elektrik olması durumunda sürekli burada kalacaklarını belirterek yaylanın köy statüsü kazanmasını talep etmektedirler.
Söbüce Yaylası, Antalya’da geleneksel Yörük şenliklerinin düzenlendiği önemli yaylalardan birisidir. Her yıl ağustos ayının son haftasında yapılagelen (son üç yıldır yapılmıyor) Söbüce Yaylası Şenlikleri yayladaki en önemli sosyal organizasyonlardandır. Bu tür organizasyonların devamı yayla ve yaylacılık kültürünün tanıtılması ile birlikte büyük bir nüfus hareketine neden olduğu için yayla ekonomisini canlandırarak katkı sağlaması bakımından önem taşımaktadır.
Beydağı Yaylası
Erendağı ile Bakırlıdağı arasında, Alakır çayının çıktığı yerde Beydağı Yaylası (2.030 m.) yer alır. Yayla, Kumluca’ya 82 km uzaklıktadır. Beydağı Yaylası, çok sulaktır, bol ot ve çayırlarla kaplıdır. Yayla yazın Antalya, Kumluca (ve köylerinden de) ve Finike’den çıkan yaylacıların hayvanlarının ez fazla kaynaştığı, toplandığı bir yerdir.
Çayırlıkların en genişi (19.000 dönüm kadarı) İmeciklilere aittir. Buna bitişik olarak Kumlucalıların da (Sarıcasu ve Güzören köylerinin) otlağı vardır. Otlağı çok önemlidir. Otlağın paylaşımından dolayı sık sık kavgalar bile yaşanmaktadır. Derme çatma basit meskenlerin yanı sıra hâkim yerleşmenin hâkim konut tipi, çadırlardır.
Yaylacılar nisan ayı sonu ile mayıs ayının ilk haftasından itibaren Beydağı’na ulaşmaya başlar. Mayıs ayı sonuna kadar 15 gün içerisinde yaklaşık 40 ile 45 çadır kurulur. Beydağı Yaylasında çadır yerleşmeleri ile birlikte çakma adı verilen ahşaptan yapılan derme çatma basit meskenler yanında 28 tane de betonarme bina vardır. Yaylada en çok küçükbaş hayvanların olduğu gözlenir. Ancak yayladaki ekonomik faaliyetler arasına son dönemlerde arıcılık da girmiştir. Yaz aylarının yoğun nüfuslu yaylalarından biri olan Beydağı Yaylası, hayvancılık uğraşının dışında, Kumluca ve Finike’nin bunaltıcı sıcaklarından bunalanların bir nebze olsun nefes alabilmek için kaçan insanların geldiği yerdir.
Yeni açılan yollar vasıtası ile yaylaya ulaşım çok kolaydır. Bu da, son zamanlarda Beydağı Yaylasının günübirlik gelip gidenlerini arttırmıştır. Elde edilen ürünlerin yayla dönüşüne kadar elde kalmamasının en büyük nedenlerinden biri de, ulaşımın kolaylaşmasından dolayı alıcıların yaylaya rahatlıkla ulaşmasıdır.
Nüfus azalmakla birlikte kışlağa dönüş ekim başlarına kadar sürer. Kar yağışının sıklıkla görüldüğü yaylada kışın kimse kalmaz. Herhangi bir alt ve üst yapısı bulunmayan yaylada ziyaretçilerin ihtiyaç duyabilecekleri bütün malzeme ve gıdayı yanlarında getirmeleri gerekir.
Söğütcuması Yaylası
Torosların en güzel yaylalarından biri olan Söğütcuması Yaylası, Kumluca’nın kuzeyinde, Katrandağı (1.350 m.) üzerinde yer alır. İlçe merkezine 52 km uzaklıktadır. Yayla, aynı zamanda Kuzca köyünün bir mahallesidir. Söğütcuması, Kemerliler ve Kumlucalılar tarafından kullanılır.
Söğütcuması Yaylasının suyu boldur, elektrik enerjisi ve telefonu vardır. Sayfiye amaçlı kullanılan yaylada, fırın, kır restoranı, lokanta, bakkal, kahvehane, demirci, marangoz, cami bulunur. Cuma günleri kurulan her türlü ürünün satıldığı büyük pazara çevre köyler ve kasabalardan da gelenler olur. Söğütcuması Yaylasında Geleneksel Yağlı Pehlivan Güreşlerinin yapıldığı günler bir karnaval havasında geçer.
Turizm bölgelerine çok yakın mesafede bulunan Söğütcuması Yaylası (Antalya 52 km., Kemer 28 km.) yaz aylarında oldukça ilgi görür. Yaz dönemi, günübirlikçi ve hafta sonu gelip gidenlerle birlikte yaylada nüfus bazı günlerde 3.500 kişiye kadar ulaşır.
Söğütcuması’nda kalış süresini büyük oranda okulların kapanış ve açılış tarihleri belirler. Yayla sakinlerinin büyük çoğunluğu kış aylarında sahildeki konutlarına iner. Ayrıca yayladaki nüfusun bir kısmı da Alakır Vadisine doğru, Keles ve Çulha mahallelerine göçer. Yaylada ancak bu dönemde 6-7 hane kalır.
Feslikan (Fesleğen-Üç köy) Yaylası
Feslikan, Antalya ve çevresinin en bilinen Yaylasıdır. Yayla, Eren Dağı, Bereket Dağı ve Karadağ arasında uzanan ve yükseltisi 1800-2000 m. arasında değişen plato sahasının güney doğusunda konumlanmıştır.
Antalya körfezinin batı kıyılarında yükselen bütün yaylaların merkezi durumundadır. Kuzeyinde Eren dağın yer aldığı yayla yerleşmesinin doğusunda Sakarpınarı ve Narpızlı, batısında Karçukuru, güneybatısında ise Tufa Yaylası bulunur. Yayla yerleşmelerini birbirini bağlayan yolların geçiş güzergâhında yer alması Feslikan Yaylasına özel bir önem kazandırmıştır.
Yayla, Antalya İli Merkez İlçe İdari alanı sınırları içinde yer alır. Yayla yerleşmeleri ile Antalya şehir merkezi arasındaki mesafe yaklaşık 44 km. dir. Ancak, Antalya Körfezi ile Beydağları arasında kısa mesafede oluşan büyük yükselti farkı nedeniyle bu yol yaklaşık 1 saatlik sürede kat edilebilir. Söz konusu yol tamamen asfaltla kaplıdır. Bugün Feslikan Yaylasına özel otomobillerle çıkılabildiği gibi, Temmuz ve Ağustos aylarında her gün düzenli olarak minibüsler ile de ulaşmak mümkündür.
Feslikan Yaylası günümüzde tipik bir kırsal rekreasyon (doğa aktiviteleri, yenilenme, outdoor) Yaylasıdır. Yaylacılık faaliyetine katılan nüfusun hemen hemen tamamı dinlenme ve serinleme amacıyla burada bulunurlar. Yayla Çakırlar, Bahtılı ve Hurma köylerinden çıkan yaylacılar tarafından kullanılmaktadır.
Yaylaya son yıllarda Antalya’dan da yoğun bir yaylacı talebi söz konusudur. Yayla şenlikleri adı altında etkinlikler ülkemiz yaylalarının birçoğunda yıllardır sürdürülmektedir. Bu organizasyonlarla yaylaların, yayla ürünlerinin tanıtımı yapılır, pek çok farklı yerleşmeden gelen insanlar kaynaşır, kurulan pazardan alış-verişler yapılır ve böylece kültürümüzün bir parçası olan yaylacılık faaliyetleri farklı amaçlarla da olsa sürdürülür.
Ülkemizde yayla şenlikleri ve festivalleri denilince Doğu Karadeniz Bölümü yaylaları ilk olarak akla gelenlerdir. Ancak Akdeniz Bölgesi ve Toros dağlarındaki yayla şenlikleri de azımsanmayacak kadar fazladır. Adana, Mersin, Osmaniye ve Antalya yaylalarında da bu etkinlikler sürdürülmektedir. Feslikan Yaylası da bunlardan birisidir.
2005 yılından bu yana düzenlenen geleneksel Feslikan Yayla Şenlikleri Beydağları’na ve yaylalara yönelik ilgiyi arttırmış ve bu yaylaların tanıtımında önemli rol oynamıştır. Şenlikler boyunca ulusal düzeyde ünlü sanatçılar ve davetliler çağrılmakta, geleneksel yağlı pehlivan güreşleri sürdürülmekte ve toplu sünnet törenleri yapılmaktadır.
Her yıl Ağustos ayının ilk haftasının Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerini içine alan dönemde yapılan şenliklere yaylacı köy nüfusu değil, Antalya şehri ve yakın çevresinden 5000 dolayında ziyaretçi gelmektedir.
Feslikan Yaylasının ana fonksiyonu dinlenme ve serinlemeye yönelik rekreasyon (doğa aktiviteleri, yenilenme, outdoor)el faaliyetlere dayanır. Bu yüzden yaylaya çıkış ve iniş tarihleri sıcaklığın yıl içindeki seyri ile yakından ilgilidir. Ancak bu doğal etmen tek başına belirleyici değildir. Okulların açılış kapanış tarihleri, yıllık izinlerin kullanılma dönemleri, tarımsal faaliyetler gibi daha birçok etmen yayla takvimini yakından ilgilendirir.
Feslikan Yaylasına çıkan nüfus miktarının artması yaylada birtakım problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu sorunlar temelde doğal kaynakların artan talepleri karşılayamayışından kaynaklanır. Bunların en belirgini ise su sorunudur. Bu sorun yeni su depolarının yapımı ya da Sakarpınarı’ndan getirilecek su ile çözülebilir. Ziyaretçiler temel ihtiyaç malzemelerini yayladan karşılayabilirler.
Salamut Yaylası
Salamut Yaylası (2.000 m), Akseki’nin en güzel yaylalarından biridir. Yaylaya iki yoldan ulaşılabilir. İlki; Antalya’dan Akseki’ye devam eden karayolu bir müddet takip edildikten sonra Murtiçi köyünden sağa dönülür. Buradan Çukurköy, Çaltılıçukur (yol buraya kadar asfalt) ve Pınarbaşı köylerinden geçilerek Salamut Yaylasına varılır. Diğeri ise; yine Antalya-Akseki yolu üzerinden ilerlenir, Murtiçi köyü geçilir. Akseki’ye varmadan az evvel Geyran köyüne sağa sapılır ve Taşlıca, Güzelsu köy yolu (yol buraya kadar asfalt) takip edilerek yaylaya varılır. Her iki yoldan da yaylaya ulaşım yaklaşık 25 km kadardır.
Gür sedir ormanları ile kaplı yaylanın suyu boldur. Salamut Yaylası, Pınarbaşı ve Çaltıçukur köylerinin Yaylasıdır. Yayla Çukurköy’e 20 km., Çaltılıçukur’a 15 km uzaklıktadır. Yaz aylarında yaylanın nüfusu oldukça artmaktadır. Bu mevsimde 25-30 haneye kadar yükselen nüfusun bazıları kış aylarında da yaylada kalmaktadır. Ancak bu sayı 5-6 haneyi geçmez.
Ekonomik uğraşının hayvancılık olduğu yaylada genelde küçükbaş hayvan besiciliği (özellikle keçi) yaygındır. Bir kısım aile de arıcılıkla uğraşır. Yaylada kurulan bir jenaratör ile elektrik temin edilmektedir. Salamut Yaylası, kamp kurmayı sevenler ve doğa yürüyüşlerinden hoşlananlar için zengin olanaklar sunmaktadır. Salamut, doğal güzelliklerinin yanı sıra yaylacıların konakladıkları ilginç çardaklar ve eski Türkmen obalarına ait kalıntıları ile de dikkat çekmektedir. Konaklamayı düşünen ziyaretçiler, yeme içme için çadır ve temel ihtiyaç malzemelerini yanlarında getirmelidir.
Dereköy (Türbelinas) Yaylası
Dereköy, Alanya’nın kuzeyinde, yükseklikleri 1.000 m. yi aşan Toros dağlarının sırtında kurulmuştur. Yamaçlara serpilmiş küçük küçük yerleşim birimlerinden oluşan köye, 30 km. lik asfalt bir yolla ulaşılmaktadır. Yol virajlı fakat asfalttır. Torosların iç kısmına doğru yaklaşık 1 saatlik otomobil yolculuğu ile çıkılır. Ulaşım sorunu olmayan yaylanın yaz nüfusu kış nüfusunun kat kat üstündedir.
Dereköyü genelde kışlıkçıların oturduğu çok eski bir yerleşim yeridir. Karamanoğluları zamanında Hurşitler Mahallesi adıyla Mahmutseydi köyüne ait olduğu bilinmektedir. 1. yüzyılda yaşayan Mahmutseydi köyünün kurucusu Seyyidi Mahmut’un kardeşi olan Mahmut Yusuf Narabi o zamanlar Hurşitler mahallesi adıyla anılan şimdiki Dereköyü’ndeki türbede yatmaktadır.
Kargı çayının aktığı vadisinin güney yamacında, çam ormanları içinde bulunan yayla, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı halindedir. Dereköy’e jeep konvoyları ile safari turları düzenlenir. Konaklama ve yeme içme için temel ihtiyaçları yayladan sağlamak mümkündür. Ziyaretçilere kır kahveleri, bakkallar, sağlık ocağı, et yemekleri sunan lokantalar hizmet vermektedir.
Yaylada alabalık üretimi yapan ve servis hizmeti veren Ceren (günlük ortalama gelen kişi sayısı yazın 250-300, kışın 30-40), Karakışla I-II (günlük ortalama gelen kişi saPiknik (günlük ortalama gelen kişi sayısı yazın 15-20, kışın kapalı) olmak üzere piknik adı verilen 4 tane turizm tesisi vardır. Bu tesislerden Ceren Piknik’e yaz sezonunda (nisan-kasım arası) haftanın her günü, kış sezonunda ise haftada 2-3 gün tur gelmektedir. Dereköy Yaylasına, başta Show (her gün) olmak üzere Öger (haftada 2 kez), Tantur (haftada 2 kez), Reis (haftada 1 kez) ve Güllan (haftada 1 kez) adlı tur şirketleri safari turları düzenlemektedir. Otobüsler ve kiralık jeeplerle yaylaya gelen turistler, yayla kahvesine oturup, halkla sohbet etmekte ve ayrılmadan önce köylülerin el ürünleri olan eşyaları satın almaktadırlar. Dereköy güzergâhı üzerinde Çinoğlu, Gedevet, Pınarbaşı, Mahmutseydi ve Türktaş yaylaları da ziyaret edilmektedir.
Ancak bu tur güzergâhlarının içeriğinde genellikle yürüyüş yoktur. Yemek ve alışveriş molaları dışında turistler araçlarını terk etmemekte ve akşam Alanya’daki otellerine dönerek, turu tamamlamaktadırlar. Sadece alabalık tesislerindeki çardaklarda haftasonu tatillerinin geçirmek için Alanya’dan yerli turistler gelmektedir. Yukarıda adı geçen yaylalar grubunu yılda yaklaşık olarak 10-15 bin turistin ziyaret ettiği tahmin edilmektedir.Üzümü, inciri, pekmezi ve pestili ile meşhur Dereköy Yaylası, günübirlik gezilere, piknik yapmaya, orman içinde yürüyüş yapmaya elverişlidir.
Gökbel Yaylası
Alanya’nın kuzeydoğusunda Gündoğmuş sınırında yer alan Gökbel Yaylası, doğal güzellikleri ile yörenin en gözde yaylalarındandır. Akdağı eteklerinde kurulan, deniz seviyesinden 2.050 m yükseklikteki yayla, Alanya’ya 60 km uzaklıktadır. Gökbel Yaylası, Ketsel beldesinde yaşayan halkın yaz aylarında göç ettiği yaylaların başında gelir. Ketsellilerin yanı sıra yaylaya, Tosmur, Çitçilli, Çığlaklı kasabası ile Karakocalı köylerinden de çıkan olmaktadır.
Yaz aylarını Gökbel’de geçiren hemen hemen herkesin yaylada ikamet edeceği bir evi vardır. Sayfiye amacıyla kullanılan Gökbel Yaylası, yörenin en kalabalık Yaylasıdır. Torosların sırtındaki bu yaylada elektrik enerjisi ve içme suyu gibi temel ihtiyaçlar hiç sıkıntı çekmeden karşılanabilmektedir. Ama suyu biraz kıttır. Ancak bu sorun Çıplaklı’dan getirilecek su ile çözülebilir. Yaylada bir cami, iki mescit, iki restoran, bakkal ve kahvehane bulunmaktadır. Gökbel’de yaylacıların manar dedikleri küçük evler çok fazla iken günümüzde modern evlerin çoğaldığı görülmektedir.
Kar yağışının olduğu yaylada evlerin çatıları çinkodan yapılmıştır. Gökbel Yaylasında cuma günleri kurulan Pazar panayırı andırmaktadır. Gökbel’e yakın köy ve yaylalardan gelen satıcıların yanı sıra Gündoğmuş hatta Konya’dan bile gelenler olur. Orman üst sınırının yukarısındaki yaylada, geçmiş yıllarda hayvancılığın çok yaygın olmasına rağmen, günümüzde sadece iki ailede 10-15 küçükbaş (koyun, keçi) hayvan kalmıştır. Yaylaya çıkış zamanı okulların kapanış açılış tarihlerine bağlı olup, bu süre genelde 3-4 aydır. Gökbel Yaylasında yaz nüfusu 1.500 kişiyi bulur. Nüfus hafta sonları daha da artmaktadır. Her aile kendi evinin önünde fasulye, domates, salatalık, kiraz gibi sebze ve meyve yetiştirir.
Kışın ise yaylada kimse kalmaz. Gökbel’de son iki yıldır yayla şenlikleri düzenlenmektedir. Yayla, yaz aylarında buz gibi havası ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerine doyumsuz bir yaz yaşatırken, Alanya’nın sıcağından kaçarak serin bir yaz geçirmek için Gökbel’i tercih eden halk da aynı zamanda atalarından kalan Yörük kültürünün unutulmadan, çağlardan çağlara taşınmasına katkı yapmaktadır.
Yaylanın tüm hizmetlerini karşılayan Ketsel Belediyesi bu tür şenliklerin organizasyonunu da üstlenmektedir. Akdağ Kış Sporları ve Kayak Merkezinin de yapılması düşünülen Gökbel’de, topoğrafya kaya tırmanışı, yamaç paraşütü için de son derece uygundur.
Diğer Antalya Yaylaları
Buraya kadar adı geçen yaylalar kuşkusuz Antalya ilinin akla ilk gelen yaylalarıdır. Ancak ilde daha birçok yayla daha vardır. Tanıtılan yaylalar, kuşkusuz Antalya’nın alternatif turizm kaynakları içinde akla ilk gelen yaylalarıdır. Her yaylanın ayrı bir turizm potansiyeli mevcuttur. Sahada kıyı kesimine yakın olan yaylalar bunun avantajını kullanarak, çok yavaş da olsa turizm faaliyetlerine sahne olmaya başlamıştır. Bununla birlikte yaylaların değerlendirilmesi, çekiciliklerine oranla çok zayıftır. Antalya’nın kuzeyine doğru gidildikçe bu kullanımın daha da azaldığı ortaya çıkar.
Antalya hakkında bütün yazılarımız için Antalya Outdoor, Turizm ve Gezi Rehberi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Antalya‘da kamp yapılacak yerleri toplu olarak haritada görmek ve bulunduğunuz konuma olan uzaklığını öğrenmek için Antalya Kamp ve Karavan Alanları haritasını tıklayabilirsiniz.
Antalya‘da Gezilecek Yerleri toplu olarak haritada görmek ve bulunduğunuz konuma olan uzaklığını öğrenmek için;
- Antalya Gezilecek Yerler Haritasını
- Antalya Müzeler Listesi Haritası
- Antalya’da Bulunan Mağaralar Haritası
- Antalya’da Bulunan Kumsal ve Plajlar Haritası
- Antalya Kaleiçi Gezi Rehberi Haritası
- Antalya’da Bulunan Antik Kentler Haritası
Kamp ve Karavan ile ilgili geniş bilgi almak ve kampçılıkla ilgili bütün yazılarımızı görmek için TurkeyOutdoor Kampçılık Rehberi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Doğa Sporları ve Outdoor Aktivitelerinde Güvenlik Önlemleri
- Bütün outdoor aktivitelerinde ve doğa sporlarında güvenlik öncelikle sizin sorumluluğunuzdadır. Hiçbir makale veya video, doğru pratik eğitim ve şahsî deneyimin yerini alamaz.
- Özellikle outdoor ekstrem sporlarda kendi kişisel güvenliğinizden öncelikli olarak siz sorumlusunuz. Her zaman kişisel güvenliğinizi, birlikte olduğunuz takımın uyum ve güvenliğini ön planda tutun.
- Her durumda doğadan taraf olun, çevreyi temiz tutun, vahşi hayvanlara, vahşi yaşamın devam ettiği doğaya kesinlikle zarar vermeyin.
- Doğal ve tarihi güzellikleri keşfederken tatilinizin keyifli ve güvenli geçmesi için bazı önemli noktalara dikkat etmelisiniz. Seyahatiniz öncesinde gideceğiniz bölge hakkında detaylı araştırma yaparak hava durumunu kontrol edin ve yanınıza uygun kıyafetler alın. Doğal, tarihi ve turistik mekanlara kesinlikle zarar vermeyin. Gittiğiniz yerlerde çöplerinizi bırakmayın, çöplerinizi getirdiğiniz gibi poşetler içerisinde geldiğiniz yere geri götürün veya bir çöp konteynırına atın.
- Doğa gezileri, kamp veya açık hava etkinlikleri planlıyorsanız, gerekli ekipmanlarınızı eksiksiz şekilde hazırlayın.
- Türkiye’de ormanlara ve bazı korunan alanlara girişlerde sık sık yasaklar uygulanmakta ve uymayanlara idari cezalar yazılmaktadır. Güncel orman giriş yasaklarını illerin Orman Bölge Müdürlüklerinden teyit etmelisiniz.
- Teknik olarak doğada yapılan bütün outdoor aktiviteleri için önceden izin alınması gerekmektedir. Okuyucularımıza, kampçılara, doğa yürüyüşçülerine ve bütün outdoor sporlarına katılanlara tavsiyemiz, aktiviteye başlamadan önce hiç olmazsa kolluk güçlerini arayarak yapacakları doğa aktivitesi ve rotaları hakkında bilgi vermeleridir.
- Outdoor ve doğaya dair görüş, düşünce, öneri ve istekleriniz bizim için değerlidir. Çekinmeden bize yazabilirsiniz.
Keyifli ve güvenli bir doğa/outdoor serüveni dileriz! 🚴♀️⛺🌳🌲🚵♂️🏞️🌿🌄
📌 Instagram: @turkey_outdoor_org
📌 Facebook: TurkeyOutdoor
İLGİLİ YAZILAR
Tüm Kategoriler
- Adventure
- Alıntı Yazılar
- Bisiklet
- City Tours
- Dağcılık Tırmanma
- Doğa Sevgisi
- Doğa Yürüyüşleri
- Doğada Sağlık
- Ekoloji
- Ekstrem Sporlar
- Festival- Etkinlik – Yarışma
- Geçmiş Etkinlikler
- Genel
- Gezi Rehberi
- Giyim, Ekipman, Applikasyon
- Gündeme Dair
- Kampçılık
- Life Style
- Misafir Yazar
- Motor Sporları
- Motosiklet Sporları
- Nerede Hangi Etkinlik Var?
- Nerede Ne Yapılır?
- Otomobil Sporları
- Outdoor
- Outdoor Aktivistleri
- Outdoor Aktiviteleri
- Outdoor Haber
- Outdoor Sektörü
- Outdoor Ürün Firmaları
- Outdoor Yazıları
- Sizden Gelenler
- Yurtdışı Gezileri
Outdoor Haber
Türkiye Hava Sporları Federasyonu’ndan Önemli Uyarı: Yetkisiz Faaliyetlere Karşı Hukuki Süreç Başlatılacak
Trekking'e Yeni Başlayanlara Kitap Önerisi: Doğayı Yaşamak
Türkiye'nin Outdoor ve Doğa Sporları Bülteni (5-6 Nisan Etkinlikleri)
Türkiye'de Yapılacak Outdoor Etkinlikleri, Kültür Turları ve Doğa Gezileri (3-13 Nisan)
Gümüşhane'de Doğa Yürüyüşünde Kaybolan Doktor Helikopterle Kurtarıldı
KAMPÇILIK
Türkiye'yi Keşfet
Sorularınız ve sponsorluk için
info@turkeyoutdoor.org