- Bu etkinlik geçti.
Mersin Zirve Dağcılık ile Erzincan Tunceli Munzur Dağları Kültür ve Doğa Gezisi
Mersin Zirve Dağcılık ile Erzincan Tunceli Munzur Dağları Kültür ve Doğa Gezisi
PROĞRAM AKIŞI
SÜLEYMAN SARIGÜL 555.2529766
Katılımcı Sayısı 45 kişi ile sınırlı olup öncelik kulüp üyelerinin olacaktır. 01 Mayıs 2024 tarihine kadar 3000 TL kaparo yatıracakların kesin kayıtları yapılacaktır. Kesin kayıt yapıldıktan sonra oluşacak iptal durumlarında yedek katılımcı olursa iptalin ücreti iade edilecektir. Katılımcılarda 2024 yılında vize yapılmış lisans şartı aranacaktır Araçta oturma düzeni giderken ve dönerken kura ile belirlenecektir. Konaklama ücreti iki kişilik odalar için belirlenmiştir. Gidiş dönüş yol ücreti + üç gece konaklama Ücreti+ üç gün kahvaltı + Düzgün Baba kurban etinden kavurma yöresel ayran (öğle yemeği) + Düzgün Baba ya dolmuşlarla transfer ücretleri kulübümüze ait olacaktır. Bunun dışındaki giderler katılımcılara ait olacaktır.
Etkinlik tarihine kadar dövizde motorinde vb. yaşanacak olağanüstü fiyat dalgalanmalarında etkinlik iptal edilebilecek yada fiyat güncellemesi yapılabilecektir.
Keban baraj gölü kıyısında güzel bir vadi içerisinde kurulmuş ilçenin geçmişte Eğin olarak bilinen adı Atatürk`ün adından esinlenerek Kemaliye olarak değiştirilmiştir. İlçe merkezi ve bağlı yerleşim yerleri geleneksel yöre mimarisini ve dokusunu büyük ölçüde korumaktadır. Doğal güzellikleri ve zengin folklor ve el dokuma halıcılığı ile ünlü olan ilçede halı festivali düzenlenmektedir. Özgün mimari özellikteki Kemaliye evleri, karanlık kanyonları, taşyolu projesi, akarsuları, Keban barajı gölü ve doğal güzellikleriyle Kemaliye turizm alanında önemli potansiyele sahiptir.
Taşyolu projesi fikri Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Yolun ilk açılma çalışmaları 1949 yılında kazma ve kürek gibi ilkel araçlarla başlatılmış, ancak başarılı olunamamıştır. Her Kemaliye`linin özlemi olan projenin yapımına devlet ve vatandaş işbirliği ile 1993 yılında yeniden başlanmıştır. Proje ile Kemaliye ilçesinin Fırat vadisini izleyerek en kısa yoldan Ankara ve İstanbul`a ulaşımının sağlanması amaçlanmış ve yol 220 km. kısalmıştır. Ayrıca 7 köyün ilçe merkezi ile ulaşımı sağlanmıştır. Taşyolu projesi tamamlanarak Karanlık Kanyon ile Divriği-Kemaliye ve Harput güzergahı turizme açılmıştır.
Kemaliye evleri dünya kültür mirası listesine alınmıştır. ÇEKÜL Vakfının ilçede bölgeye hizmet vermek üzere bürosu açılmıştır. Kemaliye evlerinin özgün mimarisi korunarak turizmin hizmetine açılması çalışmaları devlet-vatandaş işbirliği ile devam etmektedir.
Toros Dağları’nın bir uzantısı olan Munzur Dağları, Erzincan’ın güneyi ile Tunceli’nin kuzeyinde yer alıyor. Volkanik kayalardan oluşan bu dağ zinciri, 3 bin metreyi aşan toplam 10 tane zirveye sahip. Bu özelliği ile Munzur Dağları, Doğu Anadolu Bölgesi’nin batı kısmındaki en yüksek dağ zinciri olma niteliği taşıyor.
Munzur Dağları’nın yüksek kesimlerinde, dağ çayırları ve kaya habitatları bulunuyor. Daha alçak kesimler ise meşe ormanlarıyla kaplı. Ovacık ilçesine yakın bir bölgede bulunan kalıntılar ise, Munzurların sahip olduğu doğal zenginliklerden sadece bir tanesi.
Munzur Dağları, bitki varlığı ile ülkemizin en zengin bölgelerinden biri. Hatta dünya üzerinde sadece burada yetişen 7 farklı bitki türü bulunuyor. Munzur Dağları, 11 kelebek türüne ev sahipliği yapması nedeniyle de uluslararası bir öneme sahip.
Olurda bir gün yolunuz buralara düşerse, Munzur Dağları’nı da mutlaka görün. Şimdiden keyifli bir tatil geçirmenizi dileriz.
Bugünkü Tunceli ili Ovacık ilçesine bağlı Koyunlu köyü civarında yaşayan bir ağa ve ağanın koyunlarına gitmek için yanına aldığı Munzur isminde bir çobanı varmış. Munzur’un ağası hac zamanı hacca gitmiş. Ağa hacda iken Munzur bir gün ağanın hanımının yanına gelir ve , Hatun, ağamın canı sıcak helva ister. Helvayı yaparsan ben kendisine götürürüm der. Ağanın hanımı önce şaşırır, sonra herhalde zavallı çobanın canı helva yemek istiyor, doğrudan söylemeye dili varmıyor, utanıyordur. Ağasını da bahane ediyordur. Kendisine bir helva yapayın da yesin der. Helvayı pişirir, bir bohçanın içine bağlar ve Munzur’a; -Al evladım götür der O sırada ağa hac da namaz kılmaktadır. Namaz sırasında sağa selam verirken birde bakar ki sağ yanında elinde bir bohça ile Munzur dikilmiş duruyor. Namazını bitirip Munzur’a; -Hoş geldin evladım, burada ne arıyorsun? nedir o elindeki der. Munzur da: -Ağam canın sıcak helva istemişti. Onu sana getirdim der. Elindeki bohçayı ağasına uzatır. Ağası bohçayı açar ve bakar ki içinde sıcacık helva paketlemiş duruyor. Hayretle içinde Munzur’a bir şeyler söylemek için başını çevirdiğinde birde bakar ki Munzur yanında yok Hac görevini tamamlayıp köyüne döndüğünde komşuları herkes elinde bir hediye ile hacıyı karşılamaya giderler. Munzur’da , götürecek bir başka hediyesi olmadığından, bir çanağın içerisine koyunlarından bir miktar süt sağar ve bununlar ağasını karşılamaya gider. Ağa Munzur’u görünce yanındakilere: -Asıl hacı Munzurdur. Öpülecek el varsa Munzur’un elidir. Önce ben öpeceğim der ve Munzur’a doğru koşar. Munzur bu konuşmaları duyduğunda ; aman ağam Allah aşkına, Böyle bir şey olmaz. Ben yılardır senin ekmeğinle aşınla büyüdüm. Sen nasıl benim elimi öpersin. Ben sana elimi öptürmem , der ve kaçmaya başlar. Munzur önde, ağa ve yanındakiler arkasında bir kovalamaca başlar. Şimdiki Munzur ırmağının çıktığı ilk yere geldikleri zaman Munzur’un elindeki süt dolu çanak dökülür, ve sütün döküldüğü yerde , süt gibi bembeyaz bir su fışkırır . Bundan sonra Munzur kırk adım daha atar. Attığı her adımda bir kaynak fışkırır. Ve fışkıran bu sulardan bir ırmak meydana gelir. Munzur’un arkasından koşanlar bu ırmaktan öteye geçemezler. Munzur da bu dağlarda kaybolur gider.
Şah Haydar Seyyid Mahmud-i Hayrani’nin oğludur. Zeve yakınlarında bulunan Zargovit tepesinde hayvanlarını otlatmak için bir ev yapar. Burada hayvanlarıyla meşgul olur.
Kışın zemherisinde keçilerinin gayet güzel beslendiklerini gören Seyyid Mahmud-i Hayrani “Acaba Şah Haydar bu kışın ortasında bu hayvanlara ne yediriyor ki hayvanlar bu kadar güzel besleniyorlar.” Diye merak eder ve Şah Haydar ile hayvanların bulunduğu yere gider. Bir de bakar ki Şah Haydar elindeki çubuğu hangi meşe ağacına değdiriyorsa o ağaç hemen yeşeriyor. Taze filizlerle süsleniyor, keçiler de bu filizlerden yiyerek besleniyorlar.
Seyyid Mahmud-i Hayrani bu durumu görünce sesini çıkarmadan geri dönmek ister. Ancak o sırada bir keçi, birkaç kez üst üste hapşırır. Şah Haydar ne oldu babam Derviş Mahmud’umu gördün ki bu kadar hapşırırsın, der ve arkasına baktığında babasının kendisine görünmeden gitmek istediğini görür.
Babasına bizzat ismi ile hitap ettiği için mahcup olur. Mahcubiyetinden kaçıp halen Düzgün Baba Dağı olarak söylenen bir tepeye çıkar ve burada mekan tutar. Rivayet olunur ki Şah Haydar babasına ismen hitap ettiği için mahcubiyetinden ötürü kaçtığı zaman ayağında kışın karda giyilen hedik veya leken
4/5
varmış. Bu hediklerle Zargovit’ten Düzgün Baba tepesine kadar (Takriben 5 Km.) üç adım atmış, bastığı her yerde hedikler taşa iz bırakmıştır. Bu izler hala durmaktadır.
Şah Haydar bir iki gün eve gelmeyince annesi endişelenir. Durumunu öğrenmesi için Şah Haydar’ın babasına rica eder. O da yanındaki müritlerine “Gidin bakın bakalım bizim Şah Haydar ne alemde?”
Müritlerden birkaç kişi 2500 metre yükseklikteki dağın tepesine çıkıp Şah Haydar ile görüşürler. Durumunun iyi olduğunu ve herhangi bir sorununun olmadığını öğrenerek tekrar Zeve’ye dönerler. Seyyid Mahmud-i Hayrani’ye, Şah Haydar’ın durumu düzgündü, merak edilecek herhangi bir şey yoktur. Selam ve hürmet eder ellerinizden öper derler.
Bu işi düzgündür sözü dilden dile dolaşır ve asıl adı Şah Haydar olan bu zata artık bir süre sonra Düzgün Baba olarak bir isim atfedilir. O günden, bugüne Düzgün Baba olarak söylenir.
Ağlayan Kayalar
Tunceli’nin Pülümür Vadisi’nde doğal güzelliğiyle öne çıkan “Ağlayan Kayalar” her mevsim doğaseverlerin uğrak yerleri arasında bulunuyor.
Tunceli-Erzincan kara yolu üzerindeki Hılbeş Köprüsü yakınlarında bulunan kayalar, sürekli su damladığı için halk arasında “Ağlayan Kayalar” olarak adlandırılıyor.
Yazın serin havası ve çevresindeki yemyeşil bitki örtüsüyle dikkati çeken kayalar, kışın ise metrelerce yükseklikteki buz sarkıtlarıyla eşsiz bir görünüme kavuşuyor.
Yaklaşık 20 metre yükseklikteki çok sayıda kaynaktan süzülen sularla büyüleyen kayalar, yılın her dönemi çevre il ve ilçelerden çok sayıda doğa tutkununu ağırlıyor.
Pülümür Vadisi’nin büyüleyici tepeleri arasında göze çarpan kayalar, doğal görüntüsüyle ziyaretçilerinin keyifli zaman geçirmesini sağlıyor.
Munzur Vadisi Milli Parkı
Tunceli-Ovacık arasında uzanan Munzur Vadisinde, 42.000 Hektarlık bir alan 1971 yılında Milli Park olarak ilan edilmiştir. Türkiye’nin en büyük milli parklarından biri olan “Munzur Vadisi Milli Parkı”, Tunceli kent merkezine 8 Km. uzaklıkta başlayıp, vadi boyunca Munzur Dağlarına kadar uzanmaktadır. Kuzeyde 3300 metreye kadar yükselen Munzur Dağları, Mercan ve Munzur Suyu vadileri tarafından parçalanmıştır.
Munzur Vadisi Milli Parkı; akarsu kaynakları ve gözeler olmak üzere zengin doğal veriler, endemik bitki türleri ve yöreye özgü hayvan türleri ile zengin bitki örtüsü ve yabanıl hayvan varlığı ile ülkemizin müstesna köşelerinden biridir.
Munzur Suyu ve Mercan deresinde yaygın ve yoğun olarak bulunan yöreye özgü nadir alabalık türleri, dağ keçisi ve çengel boynuzlu dağ keçisi adlarıyla bilinen iki tür dağ keçisi ile av kuşlarından ur kekliği yabanıl yaşamın yöreye özgü değerlerini oluşturmaktadır.
Milli parkın kuzeyinde, Munzur Dağlarının üzerinde 3000 metreye yaklaşan zirvelerde yer alan krater gölleri, Ovacık ilçe düzlüğünde gözeler ve kanyonlar ile vadi boyunca dökülen şelaleler parkın doğal değerlerini zenginleştirir. Munzur Dağlarının, Mercan Vadisine inen yamaçlarında yer alan Kırk Merdiven Şelaleleri, dar ve küçük bir vadide akan birkaç şelaleden oluşmaktadır. Suyun bolluğu, doğal çevre ve peyzaj özellikleriyle ilginç ve çekici görsel zenginlikler sunan Kırk Merdiven Şelaleleri, Ovacık kuzeyinde yaylalara çıkan güzergâh üzerinde ilk durak yerlerinden biridir.
Milli parkın, her köşesinde eşsiz doğal görünüm ve tüm yabanıl yaşam kolaylıkla izlenir. Bitki örtüsü bakımından çok zengin olan Munzur Vadisi Milli Parkı florasında 1518 çeşitli bitki tespit edilmiş olup, bunlardan 43 çeşidi Munzur Dağlarına, 227 çeşidi Türkiye’ye özgü endemik türlerden oluşur.
Milli parkta hakim ağaç türü meşe ve çeşitli türleridir. Tepeler ve yamaçlarda kayalık olmayan yerler meşe ormanları ile kaplıdır. Vadi tabanında ve su boylarında karışık olarak karaağaç, akağaç, dişbudak, çınar, asma, huş, ceviz, yabani fındık, kavak, söğüt ve çalı türlerinden oluşan zengin bir bitki örtüsü bulunmaktadır.
Milli Parkta kurt, tilki, sansar, ayı vaşak, su samuru, porsuk, sincap, tavşan, yaban domuzu ve yaban keçisi bulunmaktadır. Mağaralarda ve kaya kovuklarında yaşayan bozayı, Munzur yaban hayatının önemli büyük memelilerinden biridir.
Pülümür Çayı Vadisi
Avcı Dağlarının eteklerinden doğan ve Tunceli merkezinde Munzur Suyuna katılan Pülümür Çayı, kar sularıyla ve çok sayıda dere ile beslendiği için suyu boldur. Tunceli-Pülümür karayolunun yaklaşık 20 km. kuzeyinden başlayarak Pülümür’e kadar genelde dar ve dik bir vadide akan çayın iki tarafı zengin orman örtüsünün yanı sıra şelaleler, kayalık yamaçlar ve kanyonlardan oluşan vadi doğal veriler bakımından oldukça zengindir. Kutu dere Kırmızı köprü arasında Pülümür Vadisinin derinleştiği kesimlerde, sık sık vadi yamaçlarından akarak Pülümür Çayına ulaşan şelalelere rastlanır. Bunlar arasında Zengin pınar (Zağge) Şelalesi ve Ağlayan Kayalar suyun bolluğu, doğal çevre ve peyzaj bakımından öne çıkmaktadır. Vadi boyunca rastlanan dik yamaçlı çıplak kayalıklar, doğal peyzaj, manzara özellikleri ve çeşitli doğa sporları açısından çok çekici veriler sunmaktadır.
Kutudere
Pülümür Çayı, Erzincan’dan Tunceli’ye giden karayolunu 65km takip ederek gider ve Tunceli girişinde Munzur Nehri ile buluşur. Pülümür Çayı Nazimiye kavşağından yaklaşık 5 km sonra bir delta oluşturur. Bu bölgeye Kutu Deresi denir. Kutuderesi bölgesinde bir çok tesis ve plaj bulunmaktadır.
Bölgeyi günübirlik olarak Erzincan ve Tunceli’den gelen vatandaşlar yüzmek için ziyaret etmektedir. Bölge Tunceli merkeze kadar 20km’lik bir alanı kapsamaktadır. Bölge sadece yüzmek için değil piknik yapmak için de tercih edilmektedir. Yol üzerinde restoranlar ve çay bahçeleri de mevcuttur.
Kutuderesi Plajı, Tunceli ili ve Merkez ilçesi sınırları içerisinde yer alan Ücretsiz bir plaj olup, bağlı bulunduğu ilçenin merkezine 19.6 km mesafededir.
Munzur nehrinin en büyük kolu olan Pülümür çayı Tunceli Erzincan sınırındaki heybetli dağlardan doğar. Dere denilmesi hatalı “çay” daha doğru bir tabir. Erzincan-pülümür hattından gelen ırmak, üstünde seyrek ve yer yer sıklaşan meşeliklerin bulunduğu boz dağların arasından kıvrıla kıvrıla ilerler. Bazı yerlerde çay ‘u’ dönüşü yapar ve boz tepe sanki bir adaymış gibi görünür. kutu deresi boyunca birden heybetli dağlar yükselir ki bunların en bilineni zel dağı’dır. Kutu deresi Tunceli girişinde Munzur nehri’ne katılır ve bu yüzden Tunceli arkasında dağların yükseldiği bir yarımada gibi görünür.