Madame Savon Yolda: Island of Marmara

Madame Savon Yolda: Island of Marmara
Türkiye’de outdoor (açık hava etkinlikleri) hakkında bilgi sağlayan Türkiye’nin outdoor ve doğa sporları platformu yürüyüş, kamp, bisiklet, kano, dağcılık, kaya tırmanışı, rafting, dalış, yamaç paraşütü, binicilik gibi çeşitli açık hava etkinlikleri hakkında rehberler, rotalar, haberler ve etkinlikler sunmaktadır.
Outdoor Aktiviteleri Paylaşım Merkezi
Doğaseverler, outdoor tutkunları ve macera arayışındakiler için Türkiye’nin en kapsamlı etkinlik platformu artık hizmetinizde! TurkeyOutdoor.org olarak, doğa yürüyüşü grupları, outdoor kulüpleri ve bireysel maceraperestleri bir araya getiriyoruz. İletişim Adreslerimiz. Bu adresler üzerinden etkinlik detaylarını ve resimlerinizi bize iletebilirsiniz.
- E-posta: info@turkeyoutdoor.org
- Gmail: turkeyoutdoor.org@gmail.com
- Kulüp İletişim: turkeyoutdoorclub@gmail.com
Türkiye’nin outdoor tutkunlarını bir araya getiren platformda siz de yerinizi alın! ✨
İçindekiler
ToggleMadame Savon Yolda: Island of Marmara (Marmara Adası)

– Temmuz 27, 2024
Eskiden beridir Avşa ve Marmara adası hep merak uyandırmıştır bende.. Okurken dinleyin lütfen işte burada
Bu bayram evde durmaya hiç niyetimin olmadığını fark ederek çantamı kaptığım gibi Tekirdağ yollarına düşüyorum.
Çekmeköy’den Tekirdağ’a ulaşmak hiç de kolay olmadı nasıl bir trafik var anlatamam..
Sıcak bir yandan gıdım gıdım ilerlemeye çalışan çıkmaz bir yol içerisindeyim..
Nihayet biraz kestirme birazda bildiğim yollardan giderek, kendimi araçlı ada vapurunda buluyorum..
Güneş pırıl pırıl sabahın serinliği esenliği yüzüme vuruyor..
Yolcuların kimisi ayakta kimisi de ”minderlerde uyumak yasaktır” yazan tabela önünde boylu boyunca uzanıyor.
Kimi insanlarsa bir bardak sıcak çay içebilmek için sıra bekliyor hayat böyle bir galeyan şeklinde gidip geliyor.
Kaptan ve mürettebat ortalarda yok, çay ocağı bomboş terkedilmiş gibi gemimiz desen eskiden bozma biraz bakım felan yapılsa fena olmaz..
Çay demlendi ve ben kendime nefis bir tost ve çay söyledim söylemesine ama ekmekte pek bir bayat kardeşim..
Canım sıkıldı kendimi güverteye attım..
Elimde İlber Ortay’lının ”İnsan geleceğini nasıl kurar?” kitabı var ..
Biraz okumaya başlıyorum konulara kendimi vermeye çabalıyorum fakat; çevremde devamlı hareket halinde olan insan gruhu dikkatimi dağıtıyor.
Sonuç olarak hem çay içme hem de kitap okuma sevdamız kursağımızda öylece kalıveriyor:))
Marmara adası gördüğüm kadarıyla sakin süt liman bir ada, tam emekli tayfasına uygun dediklerinden..
İki saat süren uzun yolculuktan sonra biraz gölgeli biraz da ışıltılı Marmara adasına ulaşıyoruz..
Şimdi iyi ki de gitmişim bu güzel adanın samimi sıcak insanlarını yakından tanıma fırsatı bulmuşum diyorum.
Sabahın serininde dünyaya başka gözlerle bakmak ne güzel, ağlayan çocuklar simit alan yolcular ve kafamın bölük pörçük düşünceleriyle başbaşayım.
Arkada küs bıraktığım tatar suratım şiirsel bir destan içimde..
Bu aralar deli gibi Rapci Güneş dinliyorum nefis bir ses, inanılmaz bir argüman var sözlerinde..
Avrupai bir havadan paylaşıyor şarkı sözlerini, herkesin kendinden bir şeyler bulacağı kesin ben buldum siz de bir bakın tadından yenmez bakınız
Nihayet adaya ayak basmış bulundum.. meydanda salaş cafeler kırk yıllık ahbabların çığırtkan seslerinde yeni bir gezegende kayboluyorum..
Deniz karşımda masmavi lacivert renkleriyle yüzüme gülümsüyor..
Gemilerin biri geliyor biri de gidiyor.. Kırmızı metal kutular denizin üzerinde gözlerimi kamaştırıyor.
Evden uzakta olmak biraz dertlerden kaçmak ne güzel, biraz nefes almaya ihtiyacım var, kaybettiğimi onarmaya kendimi bulmaya…
İnsanlar ne güzel ne kalabalık sesler içice geçiyor beynimin içinde gelişi güzel bir senfoni orkestrası var..
Hemen şuracığa şu köşeye uzanarak gökyüzünden geçen martıları izlemek istiyorum..
Evi hiç düşünmeden uzakta olmak uzak bir yabancı gibi olmak ne güzel..
Hava çok sıcak limonata kesmedi beni ardından buz gibi suyla devam ediyorum..
Ada da kaç gün kalacağım neler yağacağım hepsi de belirsiz spontane bir tatilin beni beklediği kesin..
Nihayet yorgunluğum yavaş yavaş geçiyor.
Kafam da açılıyor açılmasına ama burada ki yaşam bana öylesine yabancı ki..
İnsanoğlu gerçekten bir akvaryumda yaşıyor, Başka dünyalar da olmak başka insanlar tanımak ürkütücü geliyor belki de simulasyon bir hayatın içindeyiz..
Bu hayat hassas kalpler için bir cehennemse özgüvenli insanlar için de tam bir cennet diyebiliriz.
Yorgunluk ve uykusuzluk benim en çok dertlendiğim şey, nerede bir uyuyan insan görsem imrenirim sıcak yatağında yatıyor ve yorganını başına çekiyor, loş ışığın büyüsünde Tanrıdan af diliyor..
Uyku bence dünyanın en güzel nimeti hava su ve ekmekten sonra..
En kötü acılar uykuyla azalır, kalp ağrıları uykuyla geçer, çocukken düşüp kanattığımız yaralarımızı en güzel uyku üfleyip püfleyerek yok eder.
Uykuda nezaket var, incelik var ruhun teslimiyeti ve daha neler neler ..
Gündoğan köyünde zeytin ağaçlarıyla kaplı ve denize nazır iki katlı bu sevimli otelimi buldum sonunda..
Deniz kokusunu içime çektiğim ve bu güzelliğin hikayesini dinlediğim bahçede bir yandan bol köpüklü kahvemi içiyor diğer yandan da yaz meyvelerinin tadını çıkarıyorm..
Otel sahipleri aileden kalma bu yere yerleşerek emek verip inanılmaz güzel bir yere çevirmişler..
Her yeri cennetten bir köşe adlettiğim bahçede hamakta uyumak mı istersin, uçsuz bucaksız denize dalıp hayallere mi kapılırsınız artık orası sizde..
Dalgalar usul usul vuruyor denizin kenarına, kocaman bir ağacın altında gölgede planlar projeler hararetli hararetli konuşuyoruz.
Bitmek bilmez enerjimle içimdeki güzellikleri akıtıyorum her ikisine de Sevgili Mehmet ve eşi Christina^ya..bakınız

Biri mimar diğeri drama dans hocası hem Almanya’da yaşayıp hem de yazları Türkiye’ye gelerek bu harika oteli işletiyorlar.
Adanın bana göre en güzel en marjinal en kimlikli oteli diyebilirim.
Gerçekten çok sevdim hemen yukarı odaya çıkıp deniz kokusuyla birlikte aylarca burada uyuyabilirim.
Konuşmalar devam ederken bir yandan da bahçeyi oteli gezmeye başlıyoruz..
Öyle güzel bir verandası var ki beni çocukluğumun en dibine götürüyor..
Ordan oraya gezip etrafı incelerken sanat eserleri taş boyamalar gözüme çarpıyor,
Her gelen bir iz bir anı bırakıvermiş Ada-art otelin koynuna..
Evin ön balkon cephesinde Meksika mimari esintilere rastlamak mümkün..
90’lardan fırlamış dergilerde bulacağınız sarımtırak çocukluk zamanlarına ait evler kült mimari örneklerden kesitler ne güzel..
Ev ve bahçenin mimarisiyle yakından ilgilenilmiş hatta zeytin bahçeleri arasına kendi özel yaşam alanlarını serpiştirmişler..
Ben baktıkça emek gördüm, sevgi gördüm zahmet gördüm..
Severek yapılan her işin sonu çok güzel biraz yorucu olsa da yapmaya yola devam etmeye değer..
Bahçesi yemyeşil cennetten bir köşe, hem uzanıp hem de güneşleneceğiniz hamaklar keyif köşeleri ve tatliş minderler daha ne olsun..
Ortak mutfak alanından nefis kokular burnuma geliyor.
Mehmet bana biraz adanın genel havasından kültüründen bahsediyor..
Birbirinden güzel köyleri anlatıyor, Gündoğan, Topağaç, Asmalı , Saraylar, Çınarlı ve mermer ocaklarından acık hava müzesinden bahsediyor..
Hatta öyle ki Gündoğdu köyünde akşam üzeri geleneksel pilav ve kavurma günü olduğunu kaçırmazsam iyi olacağını söylüyor..
Burayı gerçekten çok seviyorum ayrılmak aklımın ucndan bile geçmiyor..
Zeytin bağının içindeki sanatsal atölyeler pür dikkat geziyorum, duvarlardaki özel resimlere parmak uçlarımla dokunup hissetmeye çalışıyorum. Burada harika gün doğumları, meditasyon ve sabahın enerjisinde dans keyifleri yapılabileceğini biliyorum.
Müzik daha şimdiden kulaklarımda çalınıyor…Mozart’ın notalarıyla ritim tutup sohbete eşlik ediyorum..
O an anlıyorum ki ben de böyle bir zeytin bahçesinde salaş bir kır evinde huzuru bulacağım.
Gündoğdu köyünde düzenlenen etli pilavı kaçırmamak için artık yola koyulmam gerek..
Ada öyle güzel ki merkezde yer alan dükkanların şirinliği bir yana en tepeye çıktığımda tüm O güzel manzara ayağıma seriliyor
Ben bu rüyadan uyanmak istemiyorm..
Aracımla yol aldıkça inaılmaz güzel koylar , manzaralar , irili ufaklı takım adalar önümde tek tek diziliyor..
Havada çiçek kokuları, rüzgar poyrazdan hafif hafif esiyor..
Soluklandığım yerden geçip giden gemileri izliyorum.
Sanki gökleri kızıyım; KRALİÇE İRİNA TÜM DÜNYAYA HAKİM YÜREĞİM..
Çığlık atmak istiyorum şu Marmaranın en nezih tepesinden..
İçimdeki buhranlı dumanı hemen şuracıkta şimdi içimden atmak istiyorum.
Ruh daraltısı balgamlı bir öksürük gibi sarıyor vücudumu..
Böyle anlarda insan çocuk gibi oluyor yalnızlaşıyor hüzün basıyor ..
Bu dünyada ki yerini daha çok sorguluyor?
Kimim ben nereye gidiyorum? Bu dünyada neler yapıyorum?
Etrafımda kır çiçekleri rahiyasında sarhoş gibiyim çığlık dursun bir kenarda,
Bu güzel Manzara da dönüş yolunda nasıl olsa bekler beni, adanın misafiriyim beni çağıran oydu nasıl olsa…
Elimde avucumda kır çiçekleri oturdum toprağa çiçekleri sayıyorum papatyalar kocaman SEVİYOR çıkıyor yüzümde muzip bir gülüş..
Patika bir yoldan fazla savrulmadan ufak ufak aşağılara doğru iniyorum köy çok yakınımda. İnanılmaz güzel koylar var yukarıdan bakıyorum çoğu insan kendini denize atmış serinlemeye çalışıyor. Hemen geçiyorum kavurma sırasına offf nasıl güzel bir koku nasıl güzel bir pilav kendimden geçmek an meselesi..
Hem yiyorum hemde birbirleriyle bayramlaşan konuşan insanları izliyorum..
Ne güzel ne sevimliler, yılların birikimi yüzlerinde ize oturmuş bu ada halkını çok sevimli buluyorum..
Sıcak ve candan bir atmosfer var bana da keyfini sürmek düşüyor.
Uğultu halinde sohbetler çoluk çocuğun karmaşası küçük balkonlu eski evler sarmış her yeri..
Yanlış bir karenin içinde miyim diye düşünürken tamda olmak istediğim yerde hissediyorum kendimi..
Çocukluğumdaki bayramları hatırlatıyor bu samimi candan içten insanlar bana..
Üstüne de güzel bir demli tavşan kanı çay içiyorum.
Gözüm bir yandan sohbet edenleri keserken diğer yandan kahvehanenin içini inceliyorum..
Sıra sıra paket paket çaylar, kırmızı öbek metal kutular, bitki çayları ve daha neler..
Yanı başımızda usulca akan denizin yansımaları cama vuruyor.
Mesutluk ve bahtiyarlık o anda vücuttan ete kemiğe bürünüyor.
Kim olduğumu nereden geldiğimi soruyorlar, tek olmama buraya kadar yanlız gelmiş olmama şaşırıyorlar..
Oysaki tek olarak gezmenin dolaşmanın özgür olmanın ne kadar keyifli olduğunu bilmeyerek..







2. GÜN ADAYI KEŞFE DEVAM
Bir gece daha güzel Ada- art misafir evi otelimde kalarak ertesi güne kendimi adanın arka tarafında yer alan köyleri keşfetmeye çıkıyorum.
Hem maden ocaklarını görmek hem buradaki köyleri gezmek için yola koyuluyorum.
Bir yandan açık hava müzesi modunda taş büstleri görmek bende heyecan yaratıyor..
Yol boyu çok güzel köylerden geçiyorum, otlanmaya çıkmış inekleri görüyor dere tepe çok güzel köprülerden geçiyorum.
Hava nasıl sıcak anlatamam..
Yolum kır alandan yeşile doğru evriliyor büyük ağaçlar önümü kesiyor..
Öyle ki tam bir yerden geçerken tepeden o şahane koyu görüyorum hemen ucunda da perili köşk dedikelri cinsten bir ev, gözümü kestiriyorum dönüş yolunda buraya mutlaka uğramam şart oldu..
Arabamın arkasında eşyalarım hepsi iç içe geçmiş nasıl bir karışıklıktır anlatamam yola çıkmadan çadır almıştım belki bir çadır kamp alanı bulurum diye..
Ayrıca kamp alanı buldum bulmasına ama nedense canım orada kalmak istemedi..
Her yeri yazlık evler villalar kaplamış adanın ön kısmı nasıl doğal samimi içten geldiyse arka kısmın da ki bu yerleşim yeri de inanılmaz yeni ve modern çağa uygun yapılar çevrelemiş..
Yol boyu gördüğüm bir çok harika koy olmasına rağmen malesef denize de giremedim..
Deniz güzeldi güzel olmasına ama üzerinde hafif bir bulanıklık vardı..
Bu toz bulutundan mütevelli içimde ki heves de oracıkta kaçıverdi..
Genel olarak adanın daha temiz olması gerekirsen geçen gemilerden mi yoksa bu acımasızca ormanı talan eden mermer ocaklarından mı bilinmez deniz yukarıdan ne kadar güzel görünse de dibine indiğimde aynı güzelliği göstermedi bana..
Meydanı maden ocakları, değişik türlerde heykeller kaplamış..
Olur da yolunuz düşerse buralara adanın içinde iki tane benzinlik var ve benim benzinim bitmek üzere olduğundan giriyorum hemen birine baslıyorum orada bulunan çocukla sohbete..
Bana adayı anlatıyor insanların daha çok Avşa’ya gittğiniden dem vuruyor..
Merak etme diyorum bak ben burayı keşfetmeye geldim üstelik de bu sakinliği ve doğallığı çok sevdim..
Tıpkı yıllar önce Gökçeada’yla ilk karşılaşmamı hatırlattı bana..
Meydan da su çeşmeleri mimarisi Saraybosna mimarisine eşit oldukça ilginç bir hal alıyor buraları böyle gezerek keşfetmek..









ADA TV İLE TANIŞIYORUM..
Dün gittiğim kavurma etkinliğinde çekim yaparken gördüğüm adanın yerel televizyonu ADA TV ile burada tanışmış oldum.
Üç beş kafadar bir araya gelmiş hatta buraya yerleşmişler ve adanın yerel sorunlarıyla ilgili çekimler yapıyorlar..
İlgili linklerini buraya bırakıyorum adaya yolunuz düşerse mutlaka uğrayın tanışın derim.işte burada Sohbetleri güzel yurdum insanı ne güzel..
Dönüş yolunda size yukarıda bahsettiğim hayalet evin oraya iniyorum inmesine ama yol her yerden kapalı orman içinde uzunca bir süre boğuşarak en sonunda buranın yolunu buluyorum.
Büyük bir arazi üzerinden demir kapıyı aralayarak giriyorum sakin ve gizemli koya..
İnekler sağlı sollu yayılıyor, incir ağaçları ve meyve bahçeleri beni karşılıyor.
Günübirlik gelen birkaç insanla sohbet edip denize girdim ama nedense içimi bir ürperti kapladı köpekbalığı korkum tüm vücudumu sarıverdi ne olur gülmeyin gerçekten bu durum istemsizce yaşandı..
Her zaman denizin görünmeyen bir yüzü olduğunu düşünüyorum.
İnsanoğlunun da görünmeyen bir yanı olduğu gibi..
Sanki lost adasında kaybolmuş bir gezgin gibi adayı arşınlayıp duruyordum.
Samimi sıcak insanların bir bardak semaver çayını içip çocuklarla sohbet ettikten sonra yola koyulmuştum bile..
Güzel bir gün batımını arkamda bırakarak gidiyorum.
Ben hem her yere hem de hiçbir yere ait değilim.
Dünya denen yeryüzünde ait olduğumuz yeri arayıp duruyorum..
Ayaklarımı yere indirecek topraklanmama sebep olacak şeyi ta ki arayıp bulana değin..
Bu koşturma bu mücadele bu arayıp hep sürecek..
Aklımda orayla ilgili; göz alıcı ışığın dalga dalga denize yansımaları ve hayalet evin içinden bana yansıyan kendi yüzümün silüeti kalıyor..
Kalbim ve beynimde bu güzel dünyayı her geçen dün daha çok korumamız sevmemiz ve daha nazik davranmamız gerektiği hisleriyle ayın karanlık yüzü gibi adanın da sevdiğim öteki tarafına doğru gidiyorum.
Burayı içselleştirdiğim ve yaşadığım zamanı iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum her karede her manzarada her ışık yansımasında güzelliği içime çekerek yoluma devam ediyorum.
Burada geçireceğim son gecemin farkında olarak zamanı hıza otomatiğe alıyorum.
Bir yandan alışveriş yapıyorum.
Tazecik e yapımı peynirlerinin sepet peyniri mihaliç peynirlerinin tadına bakıyorum, otları kokluyorum sabunlara dokunuyorum..
Saf zeytinyağına ekmeğimi bandırıp lezzetiyle sarhoş oluyorum.
Kimini baharat kimini de kış çayı olarak kullanacağım otları satın alıyorum..
Bitki çaylarının gücüne inanıyorum..
Gün yavaş yavaş aydınlıktan karanlığa dönüyor, ada halkı kendini akın akın sokağın cıvıltısına salıyor..
Liman da yer alan balıkçı restaurantlar ağzına kadar dolu…
Müzik yükseliyor, insanlar neşeli birbirlerinin gözlerinin içine bakıyor.
Kimi elinde dondurma kimi sokaktaki kedileri köpekleri seviyor. .
Hayat burada tam da olması gerektiği gibi akıp duruyor.
Dışarda olmanın temiz havayı içine çekmenin dayanılmaz hafifliği oluşuyor bende..
İyi ki de gece olmadan adanın en güzel müzesini gezmiş olma şansını elde ediyorum.
Tüm dünyaya mermer taşıyan bu adanın bilmediğim bir çok yönlerin böylelikle keşfetmiş oluyorum.
Proje kapsamında müze de Ayasofya Camii’nden Süleymaniye Camii’ne, Zeus Sunağı’ndan Kubbet-üs Sahra Camii’ne kadar birçok mimaride kullanılan Marmara mermerine ve bir Mermer Kenti olan Kyzikos’a özel bir bölüm ayrılmış..
Marmara mermerinin yanı sıra Ada Kültürü’nü, Marmara’ya değer katan önemli şahsiyetleri ve müze kuruluş serüveninin anlatıldığı, içinde birbirinden güzel anforaların olduğu arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği müzeyi gezmeye doyamıyorum. Avni Jale Özken Marmara Adalar Müzesi işte burada bakınız
Emek verenleri emeği geçenleri tebrik ediyorum..Yaşasın Müzecilik diyorum..
Usul usul adımlayarak merkeze geliyorum adını namını çok duyduğum yaşlı balıkçıya uğramamak olmaz..burada
İçerisi tıklım tıklım dolu insanlar coşkuyla sevgiyle sevdayla şarkılar söyleyip duruyor..
Bana göre adanın en cafcaflı yeri burası darbukalar havada uçuşuyor insanlar ne bahtiyar burada..
Rezervasyonsuz almıyoruz diyorlar bende pek meraklısı değilim zaten ama birkaç kare çekmeden de edemiyorum.
Hemen karşısındaki süt liman balıkçıya oturup kendime harika bir levrek söylüyorum.
Özgüvenli oturup kedileri izleyişim, insanlara gülümseyen hallerim beni benden alıyor…
Birkaç tur daha atıp uyumaya zor gidiyorum
Öyle yorulmuşum ki ne dansa gidecek ne de dans edecek hal kalmıyor bende..
Gitmek istenlere buraya linkini bırakıyorum iki katlı renkli sevimli bir yere benziyor..
Kapıdan dönmesem iyiydi ama dedim ya uyku benim için her zaman ön planda:))
Siz giderseniz eminim gidersiniz, bana da bir kac kare fotoğraf gönderirsiniz diye düşünüyorum.
3. GÜN ADAYA VEDA
Adada son gecemi geçirdikten sonra sabah erkenden gözlerimi açtım..
Nefis bir kahvaltı sonrası merkezde ki apartlarla dolu koyları gözden kaçırmışım oraya da bakıp son vapura yetişirim diye düşündüm..
İyi ki de böyle yapmışım adanın koyları nefisti öyle bir yüzmüşüm ki vapur saatim gelene kadar orada bolca vakit geçirdim.
Apartlarıyla, uzun devasa ağaçlarıyla şirin bir köy kasabasında denizin tadını çıkarıyorum.
Hem yüzüyorum kulaç atıyorum iyi yüzdüğümü göstermek istercesine afacan bir çocuk edasıyla o yandan bu yana yüzerek zamanı nasıl geçirdiğimi anlamıyorum..
Hızlı bir şekilde hazırlanarak son vapura yetişmeye çalışıyorum..
Nasıl sıcak bir hava peşimi bırakmıyor, bir taraftan serinlemenin hayali içimde öte yandan sıcak beni bunaltmaya devam ediyor..
Ne fazla serin ne fazla sıcak her şey dengede güzel..
Rüzgarın esintisi, kalbimin çarpıntısı, ilk defa göz göze gelmenin heyecanı dengede güzel..
İlk öpüşde ilk bakışda ilk söylenen güzel sözlerde denge esas ne kaba bir koz ne de narin bir yürek kalır içerinizde yanar gidersiniz denge yoksa hayatınızda..
Yukarıda atamadığım çığlığında ileri de başıma dert açacağını düşünerek bıyık altı bir gülüşle kendimi atıyorum son İstanbul vapuruna..






VEDA NİYETİNE
Yaşadığmız hayat bizim hayatımız olaylardan ders çıkarmamız gerekiyorsa çıkaralım, yoksa hep aynı kısır döngüde takılıp kalmak an meselesi..
Nasıl ki hayatımıza giren her insanın bir misyonu bir öğretisi olduğu gibi gittiğimiz gezdiğimiz tatillerden de mutlaka öğreneceğimiz ilham alacağımız şeyler olmalı..
Öncelikle yeni yerleri görme hevesinizden asla geri kalmayın keşfetme ve yeni insanları tanıma arzumuz hiç bitmemeli.
Enerjisi bize uyan insanlarla daha çok bir arada olmalı onlara şans vermeliyiz kim bilir belki onların aracılığıyla öyle güzel öyle özel şeyler yaşarsınız ki sizi bile şaşırırsınız..
Girişimci ve özgüvenli yapınız sayesinde size açılmayacak kapı yoktur bu dünyada.
İnsanları tanımayı dokunmayı tanırken de derinlere inmeyi deneyin..
Bir duruşunuz bir dokunuşunuz olsun, fayda dediklerinden ortalama iyi niyet göstergeleriniz olsun.
Ama en çok bu hayatı sevin sevin ki nasıl bir hediye aldığınızı her gün hatırlayın…
TÜLİN ÖZKUL MARMARA ADASI TEMMUZ 2024
tulin.ozkul4@gmail.com
Sosyal Medya: madamesavonyolda
İletişim: 0554 994 31 22
Location: JJ36+FF Marmara/Balıkesir, Türkiye
Madame Savon Yolda Seyahat, Kamp , Gezi, Trekking, Keşif
Bu yazı “Madame Savon Yolda” seyahat bloğundan yayıncısının izniyle alınmıştır. Madame Savon Yolda bloğunda çok daha fazla seyahat yazısı, yurtiçi ve yurtdışı gezilecek yerler ile makaleler ve outdoor etkinlik notlarını bulabilirsiniz. Ayrıca, Madame Savon Yolda’nın düzenlediği kamp, workshop, kişisel gelişim etkinlikleri ve yoga gibi birçok etkinlikten haberdar olmak için blog sitesini ve sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz.
Madame Savon Yolda özel mesajı: “Yıllardır Türkiye’nin ve dünyanın her yerini keşfetmek, değişik kültürlerden insanlarla tanışmak, her şehrin, her ülkenin kendine has mutfağını tatmak için yollardayım. Gezilerimde edindiğim tecrübelerimi eksiksiz bir hâlde gezi blog sayfamdaki yazılarıma aktarıyor, hem bir gezi rehberi olmayı hem de anılarımı aktararak heyecanımı paylaşmayı hedefliyorum. Yazılarımın hepsini tutku ve samimiyetle kaleme aldım. Umarım okuyarak sizler de bana katılır, yolculuklarım sırasında yalnız olmadığımı da bana hissettirirsiniz.”
Türkiye’nin outdoor ve doğa sporları platformu olarak Madame Savon Yolda’ya muhteşem yazılarını yayınlamamıza izin verdiği için teşekkür ediyoruz.
https://madamesavonyolda.blogspot.com/
https://www.instagram.com/madamsavon_yolda/
ÖNEMLİ UYARILAR
- Bütün outdoor aktivitelerinde ve doğa sporlarında güvenlik öncelikle sizin sorumluluğunuzdadır. Hiçbir makale veya video, doğru pratik eğitim ve şahsî deneyimin yerini alamaz.
- Özellikle outdoor ekstrem sporlarda kendi kişisel güvenliğinizden öncelikli olarak siz sorumlusunuz. Her zaman kişisel güvenliğinizi, birlikte olduğunuz takımın uyum ve güvenliğini ön planda tutun.
- Her durumda doğadan taraf olun, çevreyi temiz tutun, vahşi hayvanlara, vahşi yaşamın devam ettiği doğaya kesinlikle zarar vermeyin.
- Doğal, tarihi ve turistik mekanlara kesinlikle zarar vermeyin. Gittiğiniz yerlerde çöplerinizi bırakmayın, çöplerinizi getirdiğiniz gibi poşetler içerisinde geldiğiniz yere geri götürün veya bir çöp konteynırına atın.
- Türkiye’de ormanlara girişlerde sık sık yasaklar uygulanmakta ve uymayanlara idari cezalar yazılmaktadır. Güncel orman giriş yasaklarını illerin Orman Bölge Müdürlüklerinden teyit etmelisiniz.
- Teknik olarak doğada yapılan bütün outdoor aktiviteleri için önceden izin alınması gerekmektedir. Okuyucularımıza, kampçılara, doğa yürüyüşçülerine ve bütün outdoor sporlarına katılanlara tavsiyemiz, aktiviteye başlamadan önce hiç olmazsa kolluk güçlerini arayarak yapacakları doğa aktivitesi ve rotaları hakkında bilgi vermeleridir.
- Outdoor ve doğaya dair görüş, düşünce, öneri ve istekleriniz bizim için değerlidir. Çekinmeden bize yazabilirsiniz.
- Outdoor ve doğa aktiviteleri hakkında en son bilgileri almak için sitemize abone olabilirsiniz.
www.turkeyoutdoor.org: Türkiye’nin outdoor ve doğa sporları platformu. Sizi, unutulmaz bir doğa macerasına davet ediyoruz! Türkiye’nin en heyecan verici outdoor ve doğa sporları platformu olarak trekking, kamp, bisiklet, kano, dağcılık, kaya tırmanışı, rafting, dalış, yamaç paraşütü, binicilik gibi doğa sporlarıyla dolu maceralar hakkında detaylı rehberler, benzersiz rotalar, güncel haberler ve unutulmaz etkinlikler sunuyoruz. Her bir etkinlik için titizlikle hazırlanmış bilgiler, etkileyici rotalar, büyüleyici fotoğraflar ve ilham verici videolar sizi bekliyor.
Sadece okuduğunuz makale değil outdoor ve doğaya dair yayınlanmasını ve irdelenmesini istediğiniz her konu hakkında iletişim sayfamızdaki bağlantıları kullanarak bize yazın.
İLGİLİ YAZILAR
Tüm Kategoriler
- Adventure
- Alıntı Yazılar
- Bisiklet
- City Tours
- Dağcılık Tırmanma
- Doğa Sevgisi
- Doğa Yürüyüşleri
- Doğada Sağlık
- Ekoloji
- Ekstrem Sporlar
- Festival- Etkinlik – Yarışma
- Geçmiş Etkinlikler
- Genel
- Gezi Rehberi
- Giyim, Ekipman, Applikasyon
- Gündeme Dair
- Kampçılık
- Life Style
- Misafir Yazar
- Motor Sporları
- Motosiklet Sporları
- Nerede Hangi Etkinlik Var?
- Nerede Ne Yapılır?
- Otomobil Sporları
- Outdoor
- Outdoor Aktivistleri
- Outdoor Aktiviteleri
- Outdoor Haber
- Outdoor Sektörü
- Outdoor Ürün Firmaları
- Outdoor Yazıları
- Sizden Gelenler
- Yurtdışı Gezileri
Outdoor Haber
Türkiye'nin Outdoor ve Doğa Sporları Bülteni (12-13 Nisan Etkinlikleri)
Türkiye'de Yapılacak Outdoor Etkinlikleri, Kültür Turları ve Doğa Gezileri (9-19 Nisan)
Bolu Valiliği'nden Yeni Karar: Yedigöller'e Karavan Girişi Yasaklandı
Antalya Finike'de Trekking Esnasında Kaza Geçiren Turistler Kurtarıldı
Antalya Toros Keçisi Bisiklet Tırmanış Yarışı Ekim'de
KAMPÇILIK






Türkiye'yi Keşfet
Sorularınız ve sponsorluk için
info@turkeyoutdoor.org