Türkiye’nin outdoor ve doğa sporları platformu: Türkiye’de outdoor (açık hava etkinlikleri) hakkında bilgi sağlayan Türkiye’nin outdoor ve doğa sporları platformu olarak yürüyüş, trekking, kamp, bisiklet, kano, dağcılık, kaya tırmanışı, rafting, dalış, yamaç paraşütü, binicilik gibi doğa sporlarıyla dolu maceralar hakkında detaylı rehberler, benzersiz rotalar, güncel haberler ve unutulmaz etkinlikler sunuyoruz. Her bir etkinlik için titizlikle hazırlanmış bilgiler, etkileyici rotalar, büyüleyici fotoğraflar ve ilham verici videolar sizi bekliyor.

Insta: @turkey_outdoor_org

Türkiye’nin popüler Outdoor Aktiviteleri Paylaşım Merkeziyiz: Doğaseverler, outdoor tutkunları ve macera arayışındakiler için Türkiye’nin en kapsamlı etkinlik platformu hizmetinizde! Türkiye ve dünyadaki popüler gezilecek yerler hakkında detaylı ve güncel bilgileri sitemizde arama yoluyla bulabilirsiniz.

Bu adresler üzerinden etkinlik detaylarını ve resimlerinizi bize iletebilirsiniz. Türkiye’nin outdoor tutkunlarını bir araya getiren platformda siz de yerinizi alın! ✨


NOT: Yazı ve resimler 27 Mart 2013 tarihinde aramızdan ayrılan ressam, öğretmen, arkeoloji aşığı, blog yazarı, gezgin, karşıyakalı, akademili, devrimci, aktivist, oyuncu, şakacı, yoldaş, arkadaş, akraba, sevgili, kardeş, evlat… Ahmet Erkmen Senan‘ın blog sayfasından birebir kopyalanmıştır.

Erkmen Senan
Erkmen Senan


Yazıyı doğrudan kopyalama amacımız Erkmen Senan’ın emeğine saygı göstermek ve oluşturduğu muhteşem içeriğin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktır. Yazarın içeriği ile ilgili izin alacak kimseyi bulamadığımızdan buradan bu duyuruyu girmeyi görev bildik. Daha fazla resim için aşağıda verdiğimiz orijinal kaynağa müracaat edebilirsiniz.

Kaynak: https://erkmensenan.blogspot.com/

Erkmen Senan Arkeoloji Yazıları: Bafa Gölü ve Latmos Herakleia’sı

Nerden başlasak, nasıl anlatsak denir ya…Gerçekten neresinden başlamaya karar vermek zordur, İşte öyle görkemli bir olgudur, Bafa Gölü ve çevresi’nin güzellikleri.. ..Hem muhteşem bir tarihsel coğrafya, hem de doğa harikası bir kuş cennetidir Bafa..
Hemen belirtelim Umar Karia ve Türkiye’deki Tarihsel Adlar kitabında, Bafa gölü ismini PA-UVA ögelerinden türetildiğini söylüyor.. Gene bir Luvi ismi Bafa gölüne ismini veren yaşayan en eski isim olarak anılıyor… Pa yani bir su yerleşimi.. Aslında Bafa adlı bir köy koca antik Latmos Gölünün güney doğusunda hala aynı adla yer alıyor..
Aşağıya yazacağım isimleri belleğinize yazınız, burası antikçağın en görkemli, gizemli, tarihsel Coğrafya olarak da en kapsamlı bölgesinde bulunuyor…Bir defa bu muhteşem göl, bir eski körfez.. Maiandros deltasıyla aynı adı taşıyan ırmağın taşıdığı alüvyonlarla komşuları sayılabilecek, Milet, Priene gibi bir Maiandros/Menderes deltasının sonucunda oluşmuş bir göl ve yanında, adalarında bir antik kent…Dağ; Latmos dağı,(Beşparmak) ilkçağlardan neolitikten tunç çağlarına uzanan bir dağ, Bafa Gölünü çevreleyen..
Evet, Şu isimleri belleğinize yazınız, ve sonra da aşağıdaki tarihsel yazıyı okuyunuz…Ama bu öykü bitmez…Bu gerçeği Siz de hissedeceksiniz..
Bafa Gölü, Kapıkırı, Mersenet, Lade, Latmos Dağı, Latmos Herakleia, Endymion, Selene, İoniapolis, niceleri..
Bakınız Bafa gölü ve cevresiyle ilgili kaç başlık çıkar.? Ben doğrusu hala karar veremedim…

Latmos (Latmos Herakleiası) (Muğla-Milas)

Latmos Herakleiası, Bafa gölünün kuzey-doğu kıyısında Milas’a 39 km. uzaklıktaki Latmos dağlarının eteklerindeki Kapıkırı Köyü’nün bulunduğu yerdedir. Eski Çağda Latmos dağları olarak bilinen Beşparmak dağları sarp ve ormanlarla kaplı olup Latmos körfezini(Latmikos Kolpos) çevirmektedir. Doğal güzelliği ile tanınan bu antik kente aynı zamanda Latmos veya Latmia ismi de yakıştırılmıştır. Nitekim Strabon ,çevresindeki dağlardan dolayı kentin Latmos ismini aldığını da özellikle belirtmiştir.
Latmos, Hellen dilinde değiştirilmiş bir sözcüktür. Antik çağlarda bu bölge Ana Tanrıça Lada’dan ötürü bu isimle tanınıyordu. Hellenler Lada ismini Latmos olarak değiştirerek kente de bu ismi vermişlerdir. Herakleia isminin nereden geldiği konusunda kesin olmamakla birlikte M.Ö. IV.yy.da Mausolos bir hileyle ele geçirdiği kenti Hellen doğrultusunda yeniden kurmaya çalıştı ve Latmos adını da Herakleia’ya çevirdiği ileri sürülür. Mausolos’un ölümünden sonra M.Ö. III.yy. başlarında on yıl kadar Ptolemaios sülâlesinden Pleistarkhos’un yönetiminde kalan kent bu devrede Pleistarkheia diye, daha sonra da Lysimakhos tarafından Latmos kıyısındaki Aleksandreia diye isimlendirilmişse de bunlar kalıcı olmamıştır. Daha sonra Anadolu?da aynı adı taşıyan başka kentler de olduğundan , bunu diğerlerinden ayırmak için Latmos Herakleia?sı denilmiştir.
Kentin ne zaman kurulduğu kesinlik kazanamamakla beraber tarihte isminden en çok M.Ö. II.yy.da Miletos-Magnesia savaşında bahsedilmiştir. Roma devrinde kente bağımsızlık verilerek önemi ortaya çıkmıştır. M.Ö. I.yy. dan itibaren kıyısında bulunduğu körfezin ağzı alüvyonlarla dolmaya başlayınca önemini yitirmeye başlar. Ancak karadan ulaşımın çok güç oluşu kente doğal bir korunma verdiğinden Hıristiyanlığın yayılmasıyla Bizans döneminde yeniden canlanır. VII-IX.yy.lar da piskoposluk merkezi olarak birçok kilise ve manastır inşa edilir.
Latmos Herakleia’sı en parlak devrini Helenistik dönemde yaşamıştır. Özellikle deniz ticareti sayesinde çok zenginleşmiştir. Antik döneme tarihlenen kalıntıları Latmos Dağı’nın Bafa Gölüne uzantılarının
bulunduğu yerdeki Kapıkırı köyü ile iç içedir. Gerçekte, eski kent bugünkü Herakleiasının doğusunda dik bir yamaçta kurulmuştur. Kentin sur duvarları M.Ö.287de Lysimachos tarafından genişletilmiş,uzunluğu 6.5 km.ye ulaşmıştır. Surlar 65 kule ile takviye edilmiştir. Sonraki yıllarda bilinmeyen bir nedenle sur duvarları küçültülmüş ve 4,5 km.ye indirilmiştir.
Latmos Herakleiası Hippodamos plân düzeni anlayışında yapılmış olup, sokaklar birbirini kuzey-güney, doğu-batı doğrultusunda kesmiştir. Aralardaki parsellere kentin dinsel ve devlet yapıları ile evler yerleştirilmiştir. Kente egemen yüksek bir tepe üzerinde oldukça büyük bir mabet kalıntısı dikkati çekmektedir. Burada ele geçen bir yazıttan Athena’ya ait olduğu anlaşılan, birbirine eşit büyüklükte bir pronaos ve Naosdan meydana gelen Templum ın antis plânındaki bu Athena mabedinin yanı sıra bir başka mabet kalıntısı daha bulunmaktadır. Kutsal alanda Pronaos ve Naosdan oluşan bu mabedin kime ithaf edilmiş olduğu kesinlik kazanamamıştır. Prof.Dr.Ekrem Akurgal bu kalıntının Ay Tanrıçası Selena’ya ait olabileceğini ileri sürmüştür.

Helenistik dönemde çok sevilen bir Mitosa göre, Ay Tanrıçası Selene, Latmos dağındaki bir mağarada uykuya yatmış olan genç ve güzel çoban olan Endymion’a aşık olur. Kavalından başka hiçbir şeyi olmayan çoban geceleri uyurken Tanrıça Selena onun üzerine eğilir ve gümüş ışığıyla onu sararmış. Zeus onların bu sevgisinden çok hoşlanmış ve ona bir armağan vermek istemiş Endymion’da ondan ölümsüz bir uykuyla uyumayı dilemiş. İşte Beşparmak dağlarında Çobanın kavalı her gece duyulur Selena?nın da ışıkları onu hep sararmış.
Athena tapınağının doğusunda kentin agora?sı yer alır. Güney tarafı meyilli ve iki katlı olan agoranın birinci kat duvarları ile dükkanları sağlam durumdadır. Güneydeki duvar ise o dönem taş işçiliğini en iyi biçimde yansıtmaktadır. M.Ö. II.yy.a tarihlenen Bouleterion yıkılmış olup mimari parçaları çevreye dağılmıştır. Bu parçaların incelenmesinden yapı duvarlarının üst kısmının dor üslûbunda yarım sütunlarla hareketli bir görünüm kazandırıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca duvarlar üzerindeki triglif frizleri ,diş kesimleri ile tamamlandığı architrav ve alınlık parçalarından anlaşılmaktadır. Herakleia Bouleterionu mimari düzen olarak Milet Bouleterionu örnek alınarak yapılmıştır. Nitekim duvarlara paralel U şeklinde taş oturma sıraları ve sütunlarla hareketlendirilmiş mimari bu benzerliğin en açık kanıtıdır. Roma döneminde yapılmış Tiyatrodan sadece Scene bölümüne ait mimari parçalar vardır, Caveadan ve oturma kademelerinden herhangi bir kalıntıya rastlanmamıştır. Nymphaion ve Hamamlardan ise günümüze çok az mimari parça gelebilmiştir.
Bizans döneminde Herakleia surlarından yararlanılarak akropol eteklerine bir kale yapılmıştır. Kalenin arkasında oldukça geniş bir nekropol alanı bulunmaktadır. Yan yana dizilmiş mezarların büyük bölümü kayaların içerisine oyulmuş olup,her birinin üzeri kapaklarla örtülmüştür. Mezarların bazıları ise gölün kıyıya yakın suları altında kalmıştır.
Herakleia’nın tamamen terk edildiği yıllardan bir süre sonra M.S.VIII.yy.ın ilk yarısında Sina yarımadasından,Yemenden gelen Hıristiyan papazları burada bir takım manastır ve kiliseler yapmışlardır. Bu manastır ve kiliseler Latmos dağlarından başlayarak körfeze ve Bafa gölü üzerindeki adacıklara yayılmıştır. Ele geçen bir belgeye dayanılarak Latmos Herakleiasında on üç manastır olduğu öğrenilmişse de bunlardan pek azı günümüze ulaşabilmiştir. Çoğunlukla M.S.VIII.yy.ın sonu ile IX.yy.ın başlarına tarihlenen bu manastırların hemen hemen hepsi dışarıdan gelebilecek saldırılara önlem olmak üzere surlarla, kalelerle korunmaya çalışılmıştır. Bunlardan Herakleia adasındaki manastırın ve adanın etrafı surlarla çevrilmiş, batı yönüne de oldukça uzun bir bazilika yapılmıştır. Bugün bu bazilikanın büyük bir bölümü suların altındadır. Bunun yanı sıra adanın ortasında yontma taştan bir başka kilise de yapılmıştır. Batı yönündeki oldukça uzun, çift sıra tuğladan bir başka bazilika da yine sular altında kalmıştır.
Herakleia antik kentinin güneydoğusunda Latmos dağları üzerinde iki kilise, bir şapel, keşiş hücreleri ve
sarnıçtan oluşmuş Kellibaro manastırı (Yediler Manastırı) bulunmaktadır. Manastırın ilginç tarafı şemsiye şeklindeki bir kayanın içerisine oyularak yapılması ve avlusundaki zeytin ağaçlarının arasından küçük bir akarsuyun geçmesidir. X.yy.dan biraz daha önceki yıllarda yapıldığı sanılan, içerisi fresklerle süslü manastırı çeviren surlar ve kale birbirleriyle merdivenlerle bağlantılı iki bölümden meydana gelmiştir. Bu kalelerden altta olanın içerisinde duvarları aynı zamanda sur görevini de üstlenen iki küçük kilise daha bulunmaktadır. Güney-batıdaki küçük kilise son derece mükemmel duvar örgüsüyle diğerlerinden ayrılmaktadır. Ayrıca üst örtülerde,tonozlarda Meryem ve çocuk İsa’nın resmedildiği fresk izleri vardır. Üst kalenin oldukça iyi korunmuş savunma kapısı ayakta durduğu gibi Palaiologoslar devrine (1261-1453) özgü duvar teknikleri dikkati çekmektedir.
İki küçük kayalık adadan oluştuğundan ötürü İkiz Ada denilen adada bazı temel kalıntıları da bulunmaktadır. Surlarla çevrili olan adanın sur duvarlarından bir bölümünü yine kilisenin duvarı sağlamıştır. Hz.Meryem’e atanan kilisenin yapımında bazı düzensizlikler olduğu görülen bu kilise de çift haç ve hayat ağacı motiflerinin yanı sıra bazı takdis şiirlerine de duvarlarda yer verilmiştir.
Kahve Asar adasındaki duvarların büyük bölümü yıkılmış olmasına karşılık kıyıda,suyun içerisindeki duvarın kalıntıları dikkati çekmektedir. Latmos bölgesindeki kiliselerin en büyüklerinden biri olduğu sanılan buradaki kilise kapalı yunan haçı plânında olup kubbesinin içerisinde aziz tasvirlerini içeren fresk kalıntıları bulunmaktadır.
Bafa Gölünün doğu kenarındaki Herakleia adasının çevresinde kargaların dolaşmasından ötürü halk tarafından KARGA asar adası ismi yakıştırılmıştır. Adanın ortasında kiboryon mekanlı bir kilise ile iki şapeli bulunmaktadır. Buradaki dini yapılar da surlarla çevrilmiştir.Gölün kuzeyindeki Menet adasında yonca plânlı kilise ile iki küçük manastır ve derviş hücreleri vardır.
Herakleianın kuzeyinde Hz.İsaya adanmış, kayalara oyulmuş bir kilise bulunmaktadır. Burada İncil?den alınmış, İsanın yaşamıyla ilgili sahnelere yer verilmiştir.

Ayrıca kentin kuzeyinde de yine kayalara oyulmuş Pantokrator kilisesinde tahtta oturan dünyanın hâkimi İsa ile dört İncil yazarının freskleri bulunmaktadır.
Bafa gölünün kuzey-doğusunda dik bir yamaçta Stilyos Manastırı dikkati çekmektedir. Çevresindeki üç şapel ile birlikte bu manastır da surlarla çevrilidir. Ayrıca manastırın kuzeyinde genç Paulosun Kaya kilisesine yer verilmiştir. Halkın Arap Avlusu dediği bu kilise uçurumdaki bir kayanın içerisine oyularak yapılmıştır. Buradaki fresklerde Hz.İsanın yaşamından alınmış sahneler işlenmiştir.
Latmos ve Herakleia çevresinde araştırmaları Alman Arkeolog Annelise Peschlow yıllardır sürdürmekte…
Menderes Ovasını geçenlere, doğuda Latmosun patlamaya hazır görünen, zikzak çizen kara çehreli doruğu gözdağı verir. Bu dağ, bir gölle işlek yola olan bağları kesilmiş, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde, verimli topraklardan yoksun bölgenin eskiden beri en ıssız yeri olmuştur. Birbiri üstüne karmakarışık yığılmış kayaların eşi benzeri olmayan yabanıllığı, bir gezginin yaşayabileceği en büyük doğa yaşantılarından biridir.
Martin Schedenin yukarıdaki sözlerle çok iyi anlattığı bu dağlık bölgede, son yıllarda pek çok arkeolojik buluntu ortaya çıkarılmıştır. Anadolunun kutsal dağlarından biri olan Latmos’un doruğu, Hava Tanrısının tahtıydı. Burada son zamanların en önemli keşfi, dünyada eşi benzeri olmayan prehistorik kaya resimleridir. Karadere Mağarası muhtemelen Hava Tanrısının en önemli tapım merkeziydi. Günümüzde burayı ziyaret edenler, dağın tepesi ile kaya resimleri arasındaki ilişkiyi kolayca anlayabilirler. Gizemli ve çoğunlukla korkutucu bir izlenim bırakan Latmos Dağı, bağrından kendi tanrılarını, söylencelerini ve azizlerini çıkarmış, dağın kayalık doğasının damgasını vurduğu, kendine özgü bir kültür ortaya çıkmıştır.
Anneliese Peschlow-Bindokat
Yirmi küsur yıldır Latmos Projesinin başkanlığını yürüten Dr. Anneliese Peschlow, Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsünde (DAI) araştırmacıdır. Peschlow, bildiğimiz kadarıyla çok sevdiği ve bağlandığı Bafa Gölünde, Kapıkırı Köyünde hayatını sürdürmekte,

Katkıda Bulunanlar: Urs Peschlow, Volker Höhfeld
Kaynak Kitap:

Bir Bakışta Latmos Tarihi- Karia- Coğrafi Alan ve Tarih- Latmos Dağı- Söylence Yüklü Bir Yer – Antik Yerleşim Tarihi ve Dünden Bugüne Yapılan Araştırmalar- Tarih Öncesi Dönemde Latmos- Dağ Zirvesindeki Hava ve Yağmur Tanrısı Kültü Prehistorik Kaya Resimleri- Latmosta Hititler- Suratkaya Hiyeroglif Yazıtı Antik Dönemde Latmos- Karia Kenti Latmos- Hellenistik Kent Latmos Herakleiası- Latmos ve Latmos Herakleiasındaki Nekropoller- Latmostaki Antik Dönem Yolları- Latmos Sahasındaki Yerleşmeler, Savunma Yapıları ve Kutsal Alanlar- Latmos Ve Griondaki Antik Dönem Mermer Ocakları- Herakleia Mermer Ocakları- Miletos Mermer Ocakları- Bizans Döneminde Latmos Bölgesi- Urs Peschlow- Osmanlı Döneminden Günümüze Latmosta (Beşparmak) Kültürel Çehre Değişimi- Volker Höhfeld
Pratik Öneriler – Kaynakça- Terimler

Bafa Gölü ve Latmos Herakleia’sı-2

Beşparmak Dağındaki prohistorik dönem uygarlıklarına dönelim isterseniz. Latmos Herakleia’sında/Kapıkırı Köyünde yaşamını ve araştırmalarını birlikte sürdüren Pesclow’un Koskoca Beşparmak/Latmos Dağındaki çok ilginç ve Dünya Arkeoloji literatüründe bir çığır açan bulgu ve araştırmalarla dolu “bilimsel serüvenleri” okumaya ne dersiniz?

Maiandros nehri aluvyonlarla Milet’i, Priene ve Myous’u bir delta konumuna getirip kapatınca Latmos Körfezi denizden 30 km. içerideki bir göle dönüştü. Göl üzerindeki adacıklarda kilise, gölün karşı kıyısında ise bazı sur duvar kalıntılarını görebilirsiniz. 15 yıl öncesine değin “Heraklia Latmos (Latmos Herkülü)” bir Yunan-Roma kenti olarak bilinirdi. Kentin sırtını dayadığı “Latmos (Beşparmak)” Dağı, “hava-yağmur” tanrısından dolayı kutsal kabul edilirdi. Daha sonraki bin yıllarda “Zeus Akraios (Doruktaki Zeus)” adına yapılan bir tapınağın kalıntıları da bulundu.

AY TANRIÇASININ ÇOBAN SEVGİLİSİ

Yörenin ünlü öyküsü, bu dağda yaşayan avcı-çoban Endymion ile ay tanrıçası Selene’nin aşkını anlatır. Tanrıça, tanrıların tanrısı Zeus’tan mağarada uyuyan çobanın hiç uyanmamasını, sonsuza değin genç kalmasını sağlamasını ister. Bu aşktan 50 kız ve bir erkek çocuğu olur. Öykü, antik dönemde, şiirlere, resimlere ve mermer kabartmalara konu olmuştur. Eğer, antik kentin içinde dolunayın olduğu bir gece göle, değişik bir doğa yapısına sahip Beşparmak Dağı’na bakacak olursanız, öykünün neden burada yaratıldığını kolayca anlarsınız.

Söğütözü Köyü’nde arıcılık yapan Yaşar Beşparmak, antik kentte yüzey ve çevre araştırmalarını sürdüren Dr. Peschlow’a, Göktepe yöresindeki inlerde gördüğü resimlerden söz eder. Birlikte gittikleri mağarada Peschlow, kaya üzerine boya ile yapılmış resimleri görünce şaşırır. Çünkü, böylesine bir resim, değil dünyada bu yörede dahi hiç bilinmiyordu. Anadolu ya da Ortadoğu’da kayalara kazınmış resimlerden farklı olan bu kaya resimleri boya ile yapılmıştı. (Cumhuriyet Bilim-Teknik’te 22 Temmuz 1995’te yayınlanmıştı)
Bayan Peschlow, o günden sonra bugüne değin 200 km 2’lik bir alan içinde 500 insan çiziminin de yer aldığı 160 değişik resim grubu daha buldu. Resimler, daha çok göl kıyısına yakın yamaçtaki “mağaramsı” kaya kovuklarının iç yüzeylerine, doğanın düzelttiği düz alanların oluşturduğu nişlere, bazıları da aşınmış yüzeylere yapılmışlardı.

Resimlerin olduğu kaya kovuğumsu inlerin bazılarında su kaynıyor ya da derecikler geçiyor. Ancak dört resim, gerçek mağara içinde olup ötekileri gün ışığı görüyor, hatta bazıları doğrudan güneşe bakıyorlar.

Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün Başkanı Prof. Harald Hauptmann, resimleri “İki değişik biçemin görüldüğü ve gerek biçem gerekse konu bakımından kendi içinde bütünlük oluşturan bu kaya resimleri grubu, neolitik ve kalkolitik dönemlerde Anadolu’da geçerli olan dinsel inanç dünyasını yansıtmaktadır” sözleri ile yorumluyor.

LATMOS’TA “AİLE” ÖNE ÇIKIYOR

“Paleolitik (Yontmataş)” döneminde rastlanan bazı mağara resimleri kadar büyük olmayan, İÖ 8-4 bin yılları arasına tarihlenen Latmos’takiler, küçük boyutlu, simgesel nitelikli resimlerden oluşuyor. “Çöp adam” görünümlü erkekler hep karşıdan, güçlü kıvrık kol ve bacakları ile betimleniyor, cinsel organları görülmüyor. Kadınlar ise tıpkı Konya Çatalhöyük, Burdur Hacılar ana tanrıçaları gibi dolgun kalçaları ile daima yandan betimlenmişler.

Öykü gruplarını, kilim motiflerini yansıtan bezemeler, Latmosluların dağ tepelerinden gördükleri Menderes’in kıvrımlarından adını alan “meander (büklüm)” çizimleri, el ve ayaklar tamamlıyor. Ege’de olmasına karşın Latmos kültürü, Çatalhöyük ve Hacılar bezemelerine benzerlikleri ile Orta Anadolu’yla bağlantıyı kanıtlıyor. İÖ 6. binyıl Hacılar seramiklerindeki el betimleri ile günümüz Şanlıurfa köylerinde kerpiç duvarlı evlerin pencere çevrelerine nazarlık amacıyla duvara kireçle yapılan el baskıları geleneği Latmos’ta yaygın olarak görülüyor. Latmos kaya resimleri Anadolu çıkışlı olarak Ege adalarından seke seke Avrupa’ya yönelen neolitik göçe yeni bir önemli bakış açısı ekliyor.

Kaya resim sanatı, neolitik dönemden beri doğal olarak insanlar, hayvanlar karşısında ya avcı ya da çoban olarak, bazı konumlarda ise çiftçi ve savaşçı betimlemeler ile başka yörelerde biliniyor. Batı Avrupa’daki hayvan ağırlıklı buzul dönemi mağara resimlerinden farklı olarak, Latmos resimlerinde kadın-erkek çiftler, çocuklu aileler, çocuğu ile oynayan anneler, bireysel insan değil, insan toplulukları, özellikle “aile” öne çıkıyor.

Aynı mağaradaki bazı resimlerin dahi aynı elden çıkmadığı, biçemlerinden değişik ressamlarca farklı zamanlarda yapıldığı anlaşılıyor. Resimlerde yalnızca kırmızı kullanılmış. Balıktaş Mağarası’nda özellikle kadınlarda sarı renk de görülüyor. “Peschlow heyeti” resimde kullanılan boyanın Latmos’taki “demir oksitten” elde edildiğini, demir tozunun sıvıyla karıştırılıp parmakla ve bazı durumlarda bir nesne ile kaya duvarına sürüldüğünü ortaya koydu.

DAĞ TANRISININ TAPINAĞI

Karadere Mağarası’nda, 1m genişlik yarım metre yükseklik gösteren bir resimde 13 kişi var. Farklı boyutlardaki insanlar resme derinlik ve ilginç bir devinim veriyor. Resimde bir kadın, bir hayvan dışındakilerin tümü erkek. Ön planda vurgulanan T biçimli başı olan bir kişi ve

daha küçük ölçekte bazı benzerleri resimde yer alıyor. Öteki kaya resimlerinde insanlar çıplak iken, bu resimdekilerin uzun giysileri var. Daha kutsal görünümlü bu kişilerden öndeki, Hitit dünyasında da görülen “dağ tanrısı” olasılığını arkeologlara düşündürüyor.

Bu “büyük” tanrının, arkasındaki T kafalılarla birlikte tıpkı Hitit, sonraki yüzyıllarda Yunan tanrılarının “karargahı” diyebileceğimiz “Latmos pantheon”unu simgelediği sanılıyor. Mağaranın girişinde çanak biçimli bir adak oyuğu var. Ayrıca, oradan bakıldığında dağın doruğundaki kutsal taş görülüyor.. Ötekilerine kıyasla daha geniş bu alanın bir tapınak olduğu anlaşılıyor.

Prof. Haupthmann, Latmos kaya resimlerindeki bu olguyu şöyle değerlendiriyor: “Yörenin yaşam dolu betim dili ve simgesel içeriğinde, Karia’nın hava tanrısı ve Eski Anadolu’nun dağ tanrısının çok eski söylenceleriyle dolu bir kutsal dağın kökleri çok eskilere uzanan büyülü törenleri, izleyicinin gözleri önünde canlanır. Bu nedenle, Ege kıyısının yakınındaki, Batı Anadolu’nun erken dönemlerine ait bu betim dünyası, tüm dünyada örnekleri bulunan kaya resim sanatı içerisinde benzersizdir. Erken dönem insan resimleri Anadolu’nun tarihöncesi arkeolojisi konusunda, yakın dönemde yapılan en büyük keşiflerden biridir.”

Balıktaş Mağarası’nda, dağ yükseltilerinin altında uzanan bir meandır, yanında denizin dalgalarını yansıtan bezemelerin önünde sanki bir geometrik doğa resmi ortamında kucaklaşan, belki de sevişen bir çiftin yanındaki karede, bu sevişmenin sonucu olan bir kız çocuğunun annesi ile oynadığı görülüyor. Çayırlık mevkii denilen bir alanda Çatalhöyük’ün duvar resimlerinde rastlanan, yakın dönem kilimlerinde de görülen iç içe geçmiş baklava biçiminde geometrik bezemeler bulunuyor.

Şimdi, başlangıçta sözünü ettiğimiz Bafa Gölü’nün kuzey kıyısındaki İkizada’nın karşısındaki yamaçta bulunan tarihin en eski düğün betimlemesine geçebiliriz. Bu resimden bir yıl önce, Karadere Mağarası’nın girişinde “horon teper” gibi dans eden erkekler betimlemesinin bulunduğunu da dikkate alalım. Denizden 290 m, dere yatağından ise birkaç metre yüksekteki bir mağaranın tavanında büyükçe boyanmış bir çift, resmin sağında daha küçük boyda, ayaklarının kıvrımlı biçimlerinden dans ettikleri anlaşılan altı kadın görülüyor. Kadınlar üçer üçer bir erkekle gruplara bölünmüş. Solda üçlü bir başka oturan kadın grubu yer alıyor.

Dr. Peschlow, “8 bin yıllık bu resmin dilini, bunu bir evlilik töreni olarak günümüze çevirebiliriz” dedikten sonra ekliyor: “Bu durumda, ister sanat tarihi, ister insanlık tarihi açısından baktığımızda bu bir ilk evlilik törenidir.

Mağaranın tavanını tümden kaplıyor. Burada hareketleri ve canlılığı yansıtmak için bir simetriye gidilmemiş. Büyük boyutla vurgulanan çift tam ortada değil. Sağda, sola kıyasla daha çok insan var. Kadınların hareketli oldukları, dans ettikleri, eğilimli konumları ve bacaklarının bükülmüşlüğünden anlaşılıyor. Resim doğasal bir biçemde yapılmış.”

HİTİT PRENSİNİN MÜHRÜ

Bir başka olağanüstü buluntu ise bin metre yükseklikteki Sakarkaya köyü yakınında Hitit-Luvi dilindeki bir hiyeroglif yazıttır. Yazıt, Hitit prensi Kupanta-Kuruntiya’nın mührü niteliğinde. Mira’ya kral olan prensin adının buraya İÖ 14. yy. sonlarında kazınmış olması önem taşıyor.

İzmir yakınlarında Karabel ve Akpınar’dan sonra Ege’de bulunan bu yazıt Hitit İmparatorluğu’nun genişleme sınırları hakkında önemli ipucu veriyor. Mühürle yörenin neolitikten Hitit’e, Karya Cmtraplığı’ndan Yunan, Roma’dan Bizans’a, Menteşe Beyliği’nden Osmanlılara kadar uzanan tarihsel bağlantısında zincirin önemli bir halkası da ortaya çıkarılmış oldu. Kentin kuzeyinde Kuletepe’nin güney yamacının kaya resimlerini yapan insanların genel yaşam alanı olduğu düşünülüyor. Bu yörede, Sisam Adası’nda bulunan İÖ 6-5 bin yılları benzeri seramikler, 13 cm uzunluk ve 9 cm yüksekliğindeki pişmiş topraktan başsız, bir bacağı ve gövdenin bir bölümü kayıp bir ayı heykelciği de ele geçti. Ayı figürü Doğu Ege için ender bir buluntu olup Batı Anadolu’da bulunan en eski ilk ayı heykelciğidir.

Malkaya Mağarası’nda “obsediyen (volkanik cam)” ve çakmak taşından ok uçları, orak bıçakları, yassı baltacıklar, pişmiş topraktan yarım küre biçiminde dokuma ağırşakları, idoller, midye, balık kalıntıları, alageyik, yaban keçisi, domuzu, kınalı keklik ve kaya güvercini kemikleri ile evcil keçi, koyun, sığır ve köpek kemikleri de bulundu.

Şimdi, doğanın binlerce yıllık olumsuz etkileri altında kalan bu olağanüstü buluntuların nasıl korunarak geleceğe bırakılacağı sorunu öne çıkıyor. Bazıları, kayaların konumlarından dolayı yağmurdan korunmuş, ancak tabanda oluşan nem resimlere yer yer zarar vermiş durumda. Bazı bölümlerin kayboldukları görülüyor. Yaklaşık dörtte biri tam olarak korunan, ancak yağmur-güneş etkilemesi sonucunda çatlayan bazı kayalar üzerindeki resimlerin ise ivedi olarak korunmaları gerekiyor.


Doğa sporlarına meraklıysanız ve outdoor aktivitelerinde bulunmayı seviyorsanız, güvenlik konusunda dikkatli olmanız hayati önem taşır. Doğa sporları, doğru önlemler alındığında keyifli ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilebilir.

Kişisel güvenliğinizi ve çevrenizi koruyarak, doğanın tadını çıkarmak sizin elinizde. Unutmayın, doğa sporları heyecan verici olduğu kadar ciddi sorumluluklar da gerektirir. Doğa Sporlarında Karşılaşabileceğiniz Tehlikeler ve Almanız Gereken Önlemler yazımızı mutlaka okuyun.

İşte doğa sporlarına başlamadan önce bilmeniz gerekenler:

  • Güvenlik Önceliğiniz Olsun: Doğa sporları, adrenalin dolu ve heyecan verici olsa da, beraberinde ciddi tehlikeler de barındırır. Hiçbir makale veya video, doğru pratik eğitim ve şahsi deneyimin yerini tutamaz. Bu nedenle, outdoor aktivitelerine katılmadan önce mutlaka teorik mümkünse pratik eğitim alın ve deneyim kazanın.
  • Doğa Sporlarının Tehlikeleri: Doğa sporları, tecrübeli sporcular için bile risk taşır. Dağcılık, kampçılık, doğa yürüyüşleri ve diğer outdoor aktiviteleri, ölüme veya ciddi yaralanmalara sebep olabilen kazalara yol açabilir. Uzun yıllara dayalı deneyim sahibi lisanslı sporcu basit bir doğa yürüyüşü esnasında yaşanan kazada hayatını kaybetmiştir. Dağcılık sporu zaten ciddi tehlikeler barındırmaktadır ve bütün önlemlere rağmen ölüme ya da ciddi yaralanmalara sebebiyet veren kazalar her zaman yaşanabilmektedir. En kolay doğa yürüyüşlerinde bile bilek burkulması, yabani arı, akrep ya da yılan gibi bir hayvan tarafından ısırılmanız/sokulmanız sıradan bir olaydır. Bu yüzden, her zaman hazırlıklı olun ve gerekli önlemleri alın. En kolay doğa yürüyüşünde bir dikkatsizlik sonucu yaşanan kazada tecrübeli bir dağcı arkadaşımız vefat etti.
    Uzun yıllardır trekking yapan sporcu Ağrı dağında gruptan ayrıldı ve donarak öldü.
    Yıllardır dağlara tırmanan tecrübeli dağcı bir kaza sonucu Aladağlar’da hayatını kaybetti.
    Altınoluk Şahindere Kanyonu’nda 10 kişi trekking yaparken kayboldu ve Jandarma tarafından kurtarıldı.
    Doğa yürüyüşünde arı saldırısına uğrayan sporcu hastaneye kaldırıldı. (2022)
  • Kişisel Güvenlik ve Ekip Uyumu: Özellikle ekstrem sporlarla uğraşıyorsanız, kişisel güvenliğinizden öncelikli olarak siz sorumlusunuz. Her zaman ekip arkadaşlarınızla uyum içinde çalışın ve güvenliği ön planda tutun. Birlikte olduğunuz takımın güvenliği, sizin güvenliğiniz kadar önemlidir.
  • Çevreyi Koruyun ve Saygılı Olun: Doğayı ve çevreyi korumak, outdoor aktivitelerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Doğal, tarihi ve turistik mekanlara zarar vermemek, çöplerinizi yanınızda taşımak ve doğayı temiz tutmak temel sorumluluklarınızdandır. Doğa aktiviteleri sırasında vahşi hayvanlara ve doğal yaşam alanlarına zarar vermemeye özen gösterin.
  • İlk Yardım Bilgisi Edinin: Doğa aktiviteleri sırasında karşılaşabileceğiniz acil durumlar için temel ilk yardım bilgisine sahip olun. “Doğada Sizi Öldürebilecek 6 Şey” başlıklı yazımızı okuyarak bu konuda bilgi sahibi olabilirsiniz.
  • Yasaklar ve Yasal Düzenlemeler: Türkiye’de ormanlara girişler, özellikle yaz aylarında yasaklanmaktadır. Bu yasaklara uymak, doğanın korunması ve sizin güvenliğiniz açısından önemlidir. Güncel orman giriş yasaklarını illerin Orman Bölge Müdürlüklerinden teyit etmeyi unutmayın. Ayrıca, doğada yapacağınız bütün outdoor aktiviteleri için önceden izin almanız gerekmektedir. Aktiviteye başlamadan önce kolluk güçlerine bilgi vermek, olası risklerin önüne geçebilir.
  • Görüş, Tecrübe ve Önerilerinizi Paylaşın: Outdoor ve doğa aktiviteleri hakkındaki tecrübe, görüş, düşünce ve önerileriniz bizim için değerlidir. Çekinmeden bize yazabilir ve deneyimlerinizi paylaşabilirsiniz. Sitemize abone olarak en güncel bilgileri alabilir ve outdoor dünyasındaki gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.
  • İletişim Kurun: Sadece okuduğunuz makale değil, outdoor ve doğaya dair yayınlanmasını istediğiniz her konu hakkında bizimle iletişime geçebilirsiniz. İletişim sayfamızdaki bağlantıları kullanarak görüşlerinizi paylaşın ve doğa sporları dünyasında aktif bir rol alın.

Güvenliğinizi ön planda tutarak, doğanın sunduğu güzelliklerin tadını çıkarın. 🌲🚵‍♂️🏞️

Türkiye'nin outdoor ve doğa sporları platformu
Türkiye’nin outdoor ve doğa sporları platformu